Önce toprağını hazırlayacaksın.
Sonra rekor oranlarda zamlanmış tohumunu temin edeceksin.
Bu tohumu zamanı geldiğinde o toprağa ekeceksin.
Aylarca bu tohum iyi yetişsin diye gözün gibi bakacaksın.
Her aldığında fiyatı artmış olan gübresini vereceksin.
Günü geldiğinde yine zamlı fiyattan borç harçla aldığın ilacını atacaksın.
Sulamasını yapacaksın.
Kuraklık ya da herhangi bir afet yaşanmasında diye Allah'a sığınıp dua edeceksin.
Bütün bu mücadeleyi yapabilecek takati bulup, ürünlerini hasat edilecek noktaya getirebilirsen hasada girişeceksin.
Hasat ettiğin ürünlerini depolayacaksın.
Bitti mi?
Tabii ki bitmedi.
Buraya kadar yapılması gerekenler işin en zor kısmı gibi geliyor size değil mi?
Yanılıyorsunuz.
Asıl zorlu kısım bundan sonra başlıyor.
Elde ettiğin ürünleri satmak için müşteri bulacaksın.
Eğer devletin satın aldığı bazı tarım ürünleri yetiştiriyorsan, devletin ilgili ofisine götüreceksin.
Orada sana diyecekler ki, 'sen ürününü 5 TL istiyorsun ama biz yurt dışından 3 TL'ye alabiliyoruz.'
Karşında 'köylü milletin efendisidir' diyen Atatürk'ün kurduğu devleti yönetenleri, bir rakip gibi görünce büyük bir şok yaşayacaksın.
Bu şoku atlattıktan sonra çaresiz sana dayatılan maliyetinin altındaki fiyata boyun eğip razı olacaksın.
Bundan sonra tarlanı sulamak için harcadığın elektrik faturasını, traktörünü çalıştırmak için aldığın mazotun borcunu, gübre ve ilaç için yapman gereken ödemeyi, devlet bankasının sana çok büyük iyilik yapıyormuş gibi verdiği faizli kredinin ödemesini nasıl yapacağını kara kara düşüneceksin.
İşte Türkiye'de çiftçilerin yıllardır yaşadıklarının özeti bu.
Bunları yaşayan bir çiftçi, Allah aşkına söyleyin o toprağı terk etmesin de ne yapsın?
Köylüye tarım yapmayı imkânsız hale getirirsen olacağı bu değil miydi?
Yani ülkemizi 20 yıldır yönetenler sebep, tarımda bu yaşananlar ise sonuçtur.
Oysa 1920-1938 yılları arasında Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı, merhum Hocam Prof. Dr. Haydar Baş'ın da Milli Ekonomi Modeli'nde bilimsel olarak yer verdiği tarım projelerinde dile getirdiği formüller hayata geçirilse Türkiye, başka hiçbir şeye ihtiyaç duymadan sadece tarımla dış borçlarını öder ve cari açığını kapatabilir.
Türkiye'nin tarımda istenen seviyeye gelip gelmediğini anlamak için gençlere bakmanız yeter.
Eğer gençler, özellikle de ailelerinin çiftçilik geçmişi olanlar geleceklerini tarımda görüyorlarsa o zaman tarım için bir ümit var demektir. Ancak bugün olduğu gibi gençler tarımdan kaçıyor ve bu sektörde gelecek görmüyorlarsa o tarım çoktan iflas etmiş demektir.
Çiftçinin, köylünün ve özellikle de gençlerin tarımda gelecek görmesini istiyorsanız, yapmanız gereken şey bellidir.
İfade ettiğimiz gibi Atatürk'ün yaptığı, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nde adım adım anlattığı gibi, çiftçiye üretmekten başka hiçbir derdinin olmayacağı ortamı sağlamanız şarttır.
Çiftçi üretecek, ürettiği için de mutlaka kazanacak, ürünlerinin nasıl ve nereye satılacağını devlet organize edecektir.
Prof. Dr. Haydar Baş Hocam -dinleyenler hatırlayacaktır- bu konu açıldığında her zaman 'Bizim dönemimizde milletvekilleri Meclis'te oturmayacak. Ellerinde çanta ülke ülke dolaşıp, Türk çiftçisinin ürettiği ürünlere pazar arayacak' derdi.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın hedeflediği tarımda kalkınmış Türkiye'yi inşa etmek için bugün Hüseyin Baş liderliğinde yetişmiş ve donanımlı Bağımsız Türkiye Partisi kadroları milletimizden görev beklemektedir.
Türkiye'de tarımın içine düşürüldüğü çıkmazdan kurtulabilmesi için bize bu vizyon ve ufuk gerek…
- Siyasette devrimi millet yapmalı / 22.03.2024
- İslam ülkeleri Endülüs’ün hâline düştü / 19.03.2024
- İktidardakiler sazan avına mı çıktı? / 14.03.2024
- Değişim istiyorsan önce sen değişmelisin! / 11.03.2024
- Hiçbir şey yapamıyorsanız ABD’nin istemediğini yapın / 20.09.2023
- Türkiye’ye göç etmek çok kolay! / 29.08.2023
- AKP beceremedi diye nas yok olmaz! / 26.08.2023
- Gerçek itibar ormanı yanmaktan korumaktır / 24.08.2023
- Aynı insanlarla değişim olmaz / 22.08.2023