Sömürücü güçler, milletleri kolay yoldan çökertmenin formülünü bulmuşlar. "Öyleyse, neden sıcak savaştan vazgeçmiyorlar?"diye sorabilirsiniz. Bunun sebebi, silah sanayinin çalışmasıdır. Silah sanayii de çalışacak ki, kârları katlansın. Dahası, manevi olarak çökertilmeyen bir milleti, silahla işgal de kesin sonuç vermiyor. Onun içindir ki, günümüzde işgal çift yönlü olarak gerçekleştirilmektedir.
Silahsız işgalin gerçekleşmesi için kullanılan yöntemlerin en önemlisi, bilgisizleştirme, cehaleti artırma ve yanlış bilgilendirme, hatalı yönlendirmedir. Bundan sonra yabancılaştırma, aidiyet ve mensubiyetin yıkılması gelir. Onunda tabii sonucu asimilasyon, yani tarihden silinip gitmek, eriyip kaybolmaktır. Malesef Türkiye uzun, yıllardır bu uygulamalara sahne olmuştur ve olmaktadır.
Batılıların Türk Milletine olan kini ve hıncı bitmiyor, bitecek gibi de değil. Müslüman göçmen sosyolojisi üzerine 1988'den beri araştırma yapan Ural Manço Batılıların bu ruh halini şöyle anlatıyor: "Batılı kendisine en iyi düşman olarak müslüman Türkler'i buldu. Batılı kendini tanımlayabilmek için bir düşmana, öcüye, daha doğrusu ötekine ihtayaç duyuyor." Amerikan kültürünü de Avrupa'nın içinde sayan Manço, devamla diyorki; Müslüman Türkler Avrupa'nın en yakın ötekisini oluşturuyor. Günümüzde yapılan tarihi çalışmalarla bütün müslümanların her zaman bir tehdit olduğunu ispatlamaya gayret ediyorlar."
Tehdit olarak gördükleri İslam'ı bertaraf etmek için yeni bir yol keşfettiler. Bu yol, İslam'ı yozlaştırma, aslını bozma, tanınmaz hale getirmektedir. Bu niyetlerini ılımlı islam kavramıyla kamufle ediyorlar. Ilımlı islam kavramı, Hıristiyanlıkla barışmayı, daha doğrusu Hırisityanlığın temel değerlerini kabul etmeyi ifade ediyor. Batılılar, bu görüşlerini anlatan birçok kitap ve makaleyi kaleme aldılar. Yazılan kitaplardan biri de Grahan Fuller'in "siyasal İslamın geleceği" adlı kitabıdır. Graham Fuller, bu kitabında, liberal siyasal İslamcıların insan hakları ve demokrasiyi, hoşgörü ve işbirliğini savunduklarını, çağdaşlaşma ikilemi ile mücadele ettiklerini yazıyor. Graham Fuller, İslam'ın her türlüsüne karşı olduğunu ve bu tehdidin yok edilmesini savunan Daniel Pipes'i uyarıyor ve şöyle diyor: "Ilımlı İslam, Avrupa'nın lehine olan bir gelişmedir." Oliver Roy da, "siyasal İslamın iflası" adlı kıtabıyla tartışmaya katılıyor. Roy, "İslam, siyasette ve ekonomide bir model üretemediğinden umutları kırmış ve inişe geçmeştir" diyor. O da, Avrupalılar ve hatta Müslümanlar için tek çıkar yolun liberal İslam, diğer deyişle ılımlı İslam olduğunu söylüyor.
Batılıların bu görüşleri, bu telkinleri, Türkiye'de yankı bulmasaydı, üzerinde durmaya değmezdi. Ama maalesef, bunlar Türkiye'nin de gündemini belirliyor. Özellikle AKP iktidarı, bu çalışmaların siyasi bölümünü omuzlamış durumda. Milliyet Gazetesi'nden Murat Sabuncu, 2 Mayıs 2004 tarihinde "Türkiye'nin en iyi ihraç ürünü İslam oldu" başlıklı yazısında bu konuya değiniyor ve şöyle diyor: "George Soros yaklaşık bir yıl önce Almanya'daki toplantısını izlerken, bu sözün yeni bir hal aldığını düşündüm. Bana göre şu anda Türkiye'nin en iyi ihraç ürünü İslam." AKP iktidarının da bunu yaptığını söyleyen Sabuncu örnek olarak Başbakan'ın Almanya konuşmasını gösteriyor. Başbakan söz konusu konuşmasında şöyle demişti: "Avrupa Birliği kendi geleceğini, çeşitlilik içinde birlik ideali temileni oturtma kararlılığını gösterecektir. Nüfusunun büyük bir bülümü Müslüman olan bir ülkeyi Avrupa'yla bütünleştirerek, yeni bir soğuk savaşa itilmek istenen İslam ve Hıristiyan dünyası arasındaki diyalog ve İşbirliği zeminini kuvvetledirecektir." Alman Başbakanı Schröder'in cevabı geçikmedi.
O da şöyle dedi: "ülkemiz ve tüm Avrupa için Türkiye'nin AB üyeliğiyle, süreci başlatılması büyük güvenlik kazancı olacaktır." İşte böyle Batılı benim dediğim gibi bir Müslüman olursan, seninle barışırım" diyor. Anlaşılan o ki, saldırı tam öldürücü yerden yapılmaktadır. Buna rağmen ümitvarız. Zira tehlikeyi gören ve çarelerini sunanların sayısı her gçen gün artıyor.
Silahsız işgalin gerçekleşmesi için kullanılan yöntemlerin en önemlisi, bilgisizleştirme, cehaleti artırma ve yanlış bilgilendirme, hatalı yönlendirmedir. Bundan sonra yabancılaştırma, aidiyet ve mensubiyetin yıkılması gelir. Onunda tabii sonucu asimilasyon, yani tarihden silinip gitmek, eriyip kaybolmaktır. Malesef Türkiye uzun, yıllardır bu uygulamalara sahne olmuştur ve olmaktadır.
Batılıların Türk Milletine olan kini ve hıncı bitmiyor, bitecek gibi de değil. Müslüman göçmen sosyolojisi üzerine 1988'den beri araştırma yapan Ural Manço Batılıların bu ruh halini şöyle anlatıyor: "Batılı kendisine en iyi düşman olarak müslüman Türkler'i buldu. Batılı kendini tanımlayabilmek için bir düşmana, öcüye, daha doğrusu ötekine ihtayaç duyuyor." Amerikan kültürünü de Avrupa'nın içinde sayan Manço, devamla diyorki; Müslüman Türkler Avrupa'nın en yakın ötekisini oluşturuyor. Günümüzde yapılan tarihi çalışmalarla bütün müslümanların her zaman bir tehdit olduğunu ispatlamaya gayret ediyorlar."
Tehdit olarak gördükleri İslam'ı bertaraf etmek için yeni bir yol keşfettiler. Bu yol, İslam'ı yozlaştırma, aslını bozma, tanınmaz hale getirmektedir. Bu niyetlerini ılımlı islam kavramıyla kamufle ediyorlar. Ilımlı islam kavramı, Hıristiyanlıkla barışmayı, daha doğrusu Hırisityanlığın temel değerlerini kabul etmeyi ifade ediyor. Batılılar, bu görüşlerini anlatan birçok kitap ve makaleyi kaleme aldılar. Yazılan kitaplardan biri de Grahan Fuller'in "siyasal İslamın geleceği" adlı kitabıdır. Graham Fuller, bu kitabında, liberal siyasal İslamcıların insan hakları ve demokrasiyi, hoşgörü ve işbirliğini savunduklarını, çağdaşlaşma ikilemi ile mücadele ettiklerini yazıyor. Graham Fuller, İslam'ın her türlüsüne karşı olduğunu ve bu tehdidin yok edilmesini savunan Daniel Pipes'i uyarıyor ve şöyle diyor: "Ilımlı İslam, Avrupa'nın lehine olan bir gelişmedir." Oliver Roy da, "siyasal İslamın iflası" adlı kıtabıyla tartışmaya katılıyor. Roy, "İslam, siyasette ve ekonomide bir model üretemediğinden umutları kırmış ve inişe geçmeştir" diyor. O da, Avrupalılar ve hatta Müslümanlar için tek çıkar yolun liberal İslam, diğer deyişle ılımlı İslam olduğunu söylüyor.
Batılıların bu görüşleri, bu telkinleri, Türkiye'de yankı bulmasaydı, üzerinde durmaya değmezdi. Ama maalesef, bunlar Türkiye'nin de gündemini belirliyor. Özellikle AKP iktidarı, bu çalışmaların siyasi bölümünü omuzlamış durumda. Milliyet Gazetesi'nden Murat Sabuncu, 2 Mayıs 2004 tarihinde "Türkiye'nin en iyi ihraç ürünü İslam oldu" başlıklı yazısında bu konuya değiniyor ve şöyle diyor: "George Soros yaklaşık bir yıl önce Almanya'daki toplantısını izlerken, bu sözün yeni bir hal aldığını düşündüm. Bana göre şu anda Türkiye'nin en iyi ihraç ürünü İslam." AKP iktidarının da bunu yaptığını söyleyen Sabuncu örnek olarak Başbakan'ın Almanya konuşmasını gösteriyor. Başbakan söz konusu konuşmasında şöyle demişti: "Avrupa Birliği kendi geleceğini, çeşitlilik içinde birlik ideali temileni oturtma kararlılığını gösterecektir. Nüfusunun büyük bir bülümü Müslüman olan bir ülkeyi Avrupa'yla bütünleştirerek, yeni bir soğuk savaşa itilmek istenen İslam ve Hıristiyan dünyası arasındaki diyalog ve İşbirliği zeminini kuvvetledirecektir." Alman Başbakanı Schröder'in cevabı geçikmedi.
O da şöyle dedi: "ülkemiz ve tüm Avrupa için Türkiye'nin AB üyeliğiyle, süreci başlatılması büyük güvenlik kazancı olacaktır." İşte böyle Batılı benim dediğim gibi bir Müslüman olursan, seninle barışırım" diyor. Anlaşılan o ki, saldırı tam öldürücü yerden yapılmaktadır. Buna rağmen ümitvarız. Zira tehlikeyi gören ve çarelerini sunanların sayısı her gçen gün artıyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018