Yatıyoruz Erdoğan, kalkıyoruz Erdoğan. Muhalefet Erdoğan'ı konuşuyor, medya Erdoğan'ı konuşuyor, STK'lar, tarikatlar Erdoğan'ı konuşuyor. Haliyle bizde Erdoğan'ı yazıyoruz, Erdoğan'ı çiziyoruz. Maalesef gerçek bu!
Avrupa futbol şampiyonası günler kaldı. Spor Bakanı'nı adını bilen var mı, duyan var mı?
Kurban Bayramı geldi. Tarım Bakanı'nı gören, duyan var mı?
Ticaret Bakanı kim bu ülkede, bilen var mı?
Diğer taraftan Milli Eğitim Bakanı, İçişleri Bakanı, Dışişleri Bakanı vs. bir takım açıklamalar yapıyor, adımlar atıyor.
Ama kamuoyu bu açıklamaların, adımların Erdoğan'a rağmen yapılamayacağını, atılamayacağını çok iyi biliyor.
Zaten bakanlarda sözlerine, 'Sayın Erdoğan'ın emri, izni, görüşleri doğrultusunda' cümleleriyle başlıyorlar.
Atıyorum gündemde terörle mücadele var. Hiç kimse Milli Savunma Bakanı'nın görüşlerini merak etmiyor.
Gündemde sağlık var. Hiç kimse Sağlık Bakanı'nın görüşlerini merak etmiyor.
Gündemde siyaset-yargı-mafya piramidi var. Yeni Anayasa başlığı var. Hiç kimse Adalet Bakanı'nın görüşlerini merak etmiyor.
Yandaş, muhalif, karşıt herkes Erdoğan'ı kale alıyor. Ona göre sahipleniyor veya eleştiriyor.
Belki de bu bilinçli olarak yapılan bir siyaset anlayışı ve malum sistemin sonucu. Ama bu anlayışı bakın hem devletimizi hem de milletimizi ne hale getirdi!
Güncel örnek kayyum
22 yıllık iktidar aynen Fethullah Gülen ile paralel yürüdükleri gibi 'analar ağlamasın' çakma sloganı ile HDP-DEM artık adı neyse anlayışıyla da bir süre beraber yürüdüler.
Paralel yürüyüşte olduğu gibi bunlarla yürüyüşte de bilinen çıkmaz sokağa girdiler. O günden bugüne ortada devlet kurumları üzerinden bir siyasi hesaplaşma var.
Bir önceki seçimlerde olduğu gibi, ondan önceki seçimlerde olduğu gibi geçtiğimiz yerel seçimlerde de Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre hem de hazine yardımı ile seçimlere girdi ve adayları vekillikler, belediye başkanlıkları kazandı.
Bu anlayışın TBMM'de gurubu var ve TBMM'yi yönetiyorlar.
Başta Erdoğan ve Bahçeli olmak üzere bu anlayışı, terör örgütü ile işbirlikçi, terör örgütünün siyasi uzantısı olarak eleştiriyorlar, suçluyorlar, tehdit ediyorlar.
Eğer Erdoğan ve Bahçeli'nin bu söylemleri bir delile, gerekçeye dayanıyorsa, MİT Başkanını, emniyet genel müdürlerini, o bölgelerdeki valileri, YSK'yı ve de Adalet Bakanını görevden almalı ve görevi ihmalden, yargı karşısına çıkarmalıdırlar.
Öyle ya! Terör örgütünü siyasi uzantısı olan bu parti ve adayları, devlet kurumlarından aldıkları 'temiz' kâğıtlarıyla seçimlere giriyor.
İki buçuk ay önce yerel seçimler yapıldı ve Hakkari'de malum anlayışın adayı kazandı. Şimdi görevden aldılar.
Bu şahsın terörle, terör örgütüyle ilintili olduğunu seçimi kazandıktan sonra mı tespit ettiniz? Eğer öyle ise vah ülkemin haline vah!
Ne dediler?
Sayın Erdoğan, "Özellikle yargının Hakkari'yle ilgili vermiş olduğu karar kusura bakmasınlar ama kimseyi rahatsız etmesin. Yargı burada kanunu değil, hukuku konuşturmuş ve kararını da buna göre vermiştir" dedi.
Aklıma ilk olarak 15 Temmuz 2016'dan sonraki süreç geldi. Malum o günlerde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere AKP'li 5 büyükşehir belediye başkanı görevden alınmıştı.
Örneğin Melih Gökçek. Bülent Arınç ile girdiği 'kim daha çok FETÖ'cü' tartışmaları hala hafızalarda.
Ankara'ya ve diğer şehirlere 'kayyum' mu atanmıştı. Hayır. AKP gurubundan başka isimler başkanlığa getirilmişti.
Yani yargı orada kanunu da, hukuku da konuşturmamış, kararını da ona göre vermişti!
Peki, gerçekte ne oluyor?
Bu sorunun cevabını BTP lideri Hüseyin Baş verdi. Sayın Baş konu ile ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı;
"Bir belediyeye kayyum atanabilir mi? Hukuken atanabilir, bu zaten yaşanan bir durum.
Peki, bir belediyeye kayyum atayarak toplumsal düzeni rahatsız eden ve dışarıdan bakıldığında demokrasiye, hakka, hukuka sığmayan şeyleri bir ülkenin yöneticisi yapabilir mi, buna zemin hazırlayabilir mi?
Bu ülkesine apaçık bir itibar suikastıdır. Bizim yöneticilerimiz bizim, ülkemize itibar suikastı yapıyor. Bu işin özeti budur.
Ben olaya siyasi ve hukuki düzlemde bakıyorum ve diyorum ki, 'Sen, kendi elinle kriz oluşturuyorsun ve 20 yıldır uluslararası kamuoyuna bu ülkede demokrasi olmadığına dair bir işaret fişeği atıp, duruyorsun.
Ve bu ülkeyi, dış güçlerin sözde demokrasi müdahalesine açık hale getiriyorsun. Bu ülkene yaptığın bir itibar suikastıdır, bunu yapmaktan artık vazgeçin.
Bir adamı belediye başkanı seçtirip sonra üzerine kayyum atayacaksan o adama YSK'dan seçilme onayı vermeyin. Onlar da bir başkasını aday göstersinler."
Bu ülkedeki siyasi kaoslar kimlerin işine yarıyor? AKP, MHP, HDP-DEM.
AKP ve MHP dini ve milli söylemlerle bu kaoslardan nemalanıyor. HDP-DEM ise kaoslardan beslenerek varlığını koruyor. CHP ise arada kalarak hep ezilmeye devam ediyor.
Kaosları bitirmek, kaoslardan beslenenlere dur, demek, devlet-millet bütünlüğünü sağlamak, tam bağımsız Türkiye için Bağımsız Türkiye Partisi'nden başka adres ben göremiyorum.
- Beni gaza mı getirmeye çalışıyorsunuz? / 16.03.2025
- Devlet Bahçeli’den neden görüntü alınamıyor? / 15.03.2025
- Orucu bozanları biliyoruz… Ya imanı bozanlar? / 14.03.2025
- Dün Suriyeliler tehditti bugün Suriye tehdit / 13.03.2025
- Esad, halkını katlediyor (!) Şara devletini koruyor (!) / 11.03.2025
- ABD neden Ortadoğu’da? / 10.03.2025
- Faiz maddi-manevi hastalıktır / 09.03.2025
- Ramazanda faiz indirim kararı / 08.03.2025
- Erdoğan ve Bahçeli birlikte başardılar / 07.03.2025