Tarihe yön veren yüce Türk milletinin tüm kadim tarihini, anını ve gelecek kültürünü kapsayıcı kubbesi "Ne mutlu Türküm diyene" sözünde veciz bir şekilde özetlenmiştir. Çünkü tarihin derinliklerinden beri, Türk töresini kendine rehber edinen, bu yüce milletin kurduğu devletlerin bayrağı altında bulunmuş olan tüm halklar, aynı ülküyü, inancı, örfü, âdeti kendi özünde yaşayarak kabul etmiştir.
Bu sebeple bazen vatan toprakları kaybedilse bile "Ne mutlu Türküm diyene" töresini kabul etmiş halklar, bir başın etrafında toplanarak, yüzlerce devletler kurup, varlıklarını devam ettirmişlerdir.
İslam'ı din olarak kabul ettikten sonra, inanç birliğini Allah ve Resulü'nün emaneti olarak, o yüce peygamberin gösterdiği yol olan, Ehl-i Beyt sevgisi ve öğretileriyle sağlamıştır. Bu hak yolu rehber edinen alperenler, milli ve dini bütünlüğümüzü pekiştirmek için Türk milletini bir etmiş ve öncüler olarak gittikleri yerlerdeki halkların da bu yüce ülkü ve inanç etrafında bir ve beraber olmalarını sağlamıştır.
Orta Asya bozkırlarından, Anadolu'ya, Balkanlar'a, Karadeniz'in çevresi ve kuzeyine vb. nice geniş coğrafyaya ve oralardaki halkların yani '72 milletin' Türk inanç ve kültürü etrafında bir olmasını sağlamışlardır.
Bu bizim birlik harcımız olan inancımız töremizdir. Bundan dolayı "Türk Milleti" kavramı geniş manada bir üst kimliktir. Bu geniş coğrafyadaki halkların, etnik olarak farklı olsalar dahi, asırlar boyu severek, isteyerek "ben Türküm" demelerini sağlamıştır.
Bu anlayışa idareciler ve yönetimler olarak sırt dönüldüğü dönemlerde olmuştur. Bu da maalesef tarihte hezimeti ve zilleti tattığımız dönemler olarak karşımıza çakmıştır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti devletini kurarken bu anlayıştan hareketle aynı inancı, örfü, âdeti ve tarihi paylaşan tüm vatandaşlara Türk demiştir. Lozan antlaşmasıyla da bu anlayış Türkiye'nin tapu senedi olarak tescillenmiştir.
Bu anlayışı ifade eden de Atatürk'ün veciz sözü "Ne mutlu Türküm diyene" sözüdür.
Bunu pekiştirmek için de, ezilen Türk milletini her sahada yaptığı devrimler ve atılımlarla, tüm milletler tarafından gıpta edilecek seviyeye çıkarmıştır. Bu şekilde "Ne mutlu Türküm diyene" sözünü dünyaya deklere ederek, ne manaya geldiğini ispat etmiştir.
Zaten Türklük kavramının ne olduğu, anayasamızın 66. maddesinde de ifade edilmiştir.
Bizim birlik harcımız olan Türklük kavramını, korumak ve kollamak her siyasimizin birinci vazifesi olmalıdır. Maalesef bugün bazı siyasi liderler, milli birliğimizin, beraberliğimizin teminatı olan Türk kimliği kavramının değişmesi gerektiğini gündeme getiriyorlar.
Dil birliğimizi ortadan kaldıracak politikaları, anayasal değişiklikle savunuyor.
Dinlerarası diyaloğun FETÖ ile başımıza açtığı bela ortadayken, eğitimde çoklu din anlayışını getirmek için politikaları savunuyorlar. Bu ne büyük bir gaflettir.
Bu garabet bakış açısına en yüksek perdeden, Twitter'da cevap veren tek lider BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş oldu.
Atatürk'ten sonra da bu anlayışın davasını güden ve dünyaya kabul ettiren, Prof. Dr. Haydar Baş olmuştur. Bu anlayışla on binlerce insanın yetişmesini sağlamıştır. Milyonlara etki etmiştir. Her türlü mücadelesi, katkıları, yol gösterici eserleri ve kadrosu ortadadır.
Vatandaşlarımızın Türk milletinin bekası ve mutluluğu için bu kadrolarla birlikte olarak, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın yanında olmalıdır.
- Prof. Dr. Haydar Baş’ın vuslatının 5. yılında duam / 16.04.2025
- AKP yasa çıkardı, ‘evime, mülküme çökme’ / 06.12.2023
- Eğitim ve adalet / 29.11.2023
- BOP mu, Atatürk’ün Ortadoğu projesi mi? / 21.11.2023
- Kaybolan değerlerimiz / 15.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 13.11.2023
- 10 Kasım’da okuduğum Hutbe / 12.11.2023
- Gençliğe hitabenin ışığında 10 Kasım / 10.11.2023
- Anayasal düzen / 08.11.2023