CIA görevlisi olarak Ortadoğu'da aralıksız 20 yıl çalışan, 1964-67 yılları arasında da İstanbul'da bulunan ünlü Graham Fuller bakınız 1995 yılında ne diyor:
"Kürt sorunun uluslararası bir duruma yükselmesiyle ki birgün mutlaka bu konuma gelinecektir. İran ve Türkiye en büyük ihtilafı yaşayacaklardır. Kürtlerin ciddi bir siyasî kaygı olarak ortaya çıkması durumunda iki devlet birbirinden etkilenecekler ve belki yeniden sınırların aşılması ile karşılaşacaklardır. Potansiyel bir kaosu bastırmak için Türk ordusunun bölgeye müdahalesi olasıdır."
Graham Fuller'in bu öngörüsüne karşı çıkan Mahir Kaynak ise Türkiye İran'la hangi gerekçeyle çatışabilir sorusuna, bakınız aynı tarihte ve aynı yazı nedeniyle nasıl cevap veriyor:
"Türkiye tüm Kürtlerin hamisi olursa, İran'la çatışırız. ABD, Türkiye'nin İran Kürtleri üzerinde Irak iddiasında bulunmasını istiyor. İran ise Kürt meselesi konusunda hassas."
Sahne hazır perde iniyor!
Evvelki gün bir gazetede yayınlanan "Irak bahane İran şahane" mealindeki haberi, Fuller'in yıllarca planladığı ancak 7 yıl önce açıkladığı senaryosunun hayata geçirilmesi olarak anlamak her halde yanlış olmaz. Haber ilginç bir ayrıntıya da yer veriyor. İran'ı bombalayacak İran uçakları üstelik diyor, Türkiye'de eğitim görüyorlar. Yani bir İran-Türk savaşı için her şey hazırlanmış... Sahne hazır perde inecek ve büyük savaş başlayacak...
Gerçek hedef, Türk-İran savaşı
Irak'la başlayacak operasyonun hedefindeki ülke, İran'a kaydırılıyor. Kaydırılıyor ama bir Türk İran savaşı da planlanarak... Dilin altındaki bakla konuşamasada her şeyi itiraf ediyor.
Türkiye adım adım ilerleyen bir saldırının artık gizli hedefi olmaktan çıkmıştır. Bölgenin gerçek iki büyük devleti ve ülkesi olan İran'la Türkiye'yi kapıştırmak, bir taşla iki kuş vurmak gibi çok kârlı bir avı birilerinin avucuna bırakıyor.
O İran ki 300 yıldır en ufak bir sınır ihtilafı yaşamadığımız tek komşu ülke...
Geçtiğimiz günlerde Moon tarikatının finansörlüğünde yayınlanan New York Times'in Irak hobili Yahudi yazarı William Safire'de, Türk tanklarının Bağdat'a gireceğini yazmıştı. Safire'nin konuyla ilgili tek yazısı bu değil. Ama zamanlama dikkat çekici. Türk tanklarının yukarıda söz ettiğimiz gazetede yer alan haber Tahran'a, Safire ise Bağdat'a gönderiyor. Peki niçin?
Birinci nedeni yukarıda açıkladık. Irak-Türkiye ama en önemlisi bir İran-Türkiye savaşı bölgeye ilişkin tarihsel hedefleri olan "Şaron'lu İsrail" için tarihsel bir hedef. Ama özellikle İran'la ilgili haberin gizli kasalardan çıkarılarak servise verilmesinin acaba nedeni ne?
Eksenler savaşı...
Türkiye, haydi gelin buna etkin bürokrasi diyelim ve hiç eğmeyelim bükmeyelim. Bölgeye ilişkin hedefleri gayet net biliyor. Washington'un 11 Eylül terörüyle estirdiği "ben istediğimi yaparım" rüzgarına direnebilmek için aynı bürakrasi, çevre ülkelerden bir güçbirliği oluşturmaya çalışıyor.
Adana mutabakıtına imza atan komutan Aytaç Yalman geçen hafta Suriye'ye gitti ve eli kolu dolu döndü. Şam'da tıpkı Ankara gibi, tıpkı Tahran gibi ve de tıpkı Bağdat gibi Washington'un bölgeye intikalinden rahatsızlık duyduğunu açıkladı. Ve ilginç bir not, Şam bir süredir PKK ile ilgili tüm bilgileri satır satır Türkiye'ye bildiriyor.
Şeytan ekseni oluşturan ABD'ye karşı Ankara bir güvenlik ekseni oluşturmaya çalışıyor. Kürt ortak paydasında çatışan değil birleşen, birleşmesi gereken ülkeleri biraraya getiriyor.
Tıpkı su meselelerinde olduğu gibi. Dicle, Fırat bir savaşında nedeni olabilir. Köklü bir barışın ve dayanışmanında...
Bölge ülkeleri ikinci tercihi yapmışken ortaya çıkan haberler, hem bir gerçeğe işaret ediyor hem de bu güvenlik zincirini hiç değilse parçalamaya niyet ediyor. ABD'nin sadık müttefiki olmak gibi bir rolle bölgede tanınan Türkiye en azından hükümet ile ilgili iddialar, hele bir de tanklar Bağdat'a, Tahran'a girecek denilince diğer ülkeler için, ister istemez bazı soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. İşte kullanılan psikoloji bu.
Buradan hemen şunu da kaydedelim. Yakında iyi bir kıvama oturan Türkiye-Suriye ilişkilerini baltalayacak bir haberi, hep birlikte okursak ya da duyarsak kimseye sürpriz olmasın.
Washington yoksa buna Telaviv mi desek böylesine kararlı ve derin senaryoların sahibi...
''Seni Ben bile kurtaramam''
Başbakan Ecevit'in Saddam'a yazdığı mektuplar ve Bakanlar Kurulunda Washington gezisiyle ile ilgili yaptığı açıklamada ki vurgu insanı ürkütmüyor değil:
"Washington kararlı ve biz hiçbir şey yapamayız. Biz olmasak da Saddam'ı vuracaklar. Bari operasyonun içinde kalarak tehlikeyi azaltalım."
Başbakan'ın Sayın Saddam, Bush'un ise kötü Saddam dediği süreçten Washington açıkca galip çıktı. Şimdi Ecevit'in Saddam'a dediği şey şu: "Sizi ben bile kurtaramam."
Cümle bu ama Bush'un kötü adamı gerçekten sadece Saddam mı? Türkiye kötü rüyalarını ne kadar tehir edebilir?
Hele 11 Eylül'den sonra ABD-İngiltere A.Ş. Irak'ı dün ilk kez bombalamışken, Bush Enron skandalıyla bu kadar teslim alınmışken, Washington en kabarık rakamlı savunma bütçesini kongreye sunmuşken ve de Bush'u seçtiren petrol lobisi diyet için ayağa kalkmışken...
"Kürt sorunun uluslararası bir duruma yükselmesiyle ki birgün mutlaka bu konuma gelinecektir. İran ve Türkiye en büyük ihtilafı yaşayacaklardır. Kürtlerin ciddi bir siyasî kaygı olarak ortaya çıkması durumunda iki devlet birbirinden etkilenecekler ve belki yeniden sınırların aşılması ile karşılaşacaklardır. Potansiyel bir kaosu bastırmak için Türk ordusunun bölgeye müdahalesi olasıdır."
Graham Fuller'in bu öngörüsüne karşı çıkan Mahir Kaynak ise Türkiye İran'la hangi gerekçeyle çatışabilir sorusuna, bakınız aynı tarihte ve aynı yazı nedeniyle nasıl cevap veriyor:
"Türkiye tüm Kürtlerin hamisi olursa, İran'la çatışırız. ABD, Türkiye'nin İran Kürtleri üzerinde Irak iddiasında bulunmasını istiyor. İran ise Kürt meselesi konusunda hassas."
Sahne hazır perde iniyor!
Evvelki gün bir gazetede yayınlanan "Irak bahane İran şahane" mealindeki haberi, Fuller'in yıllarca planladığı ancak 7 yıl önce açıkladığı senaryosunun hayata geçirilmesi olarak anlamak her halde yanlış olmaz. Haber ilginç bir ayrıntıya da yer veriyor. İran'ı bombalayacak İran uçakları üstelik diyor, Türkiye'de eğitim görüyorlar. Yani bir İran-Türk savaşı için her şey hazırlanmış... Sahne hazır perde inecek ve büyük savaş başlayacak...
Gerçek hedef, Türk-İran savaşı
Irak'la başlayacak operasyonun hedefindeki ülke, İran'a kaydırılıyor. Kaydırılıyor ama bir Türk İran savaşı da planlanarak... Dilin altındaki bakla konuşamasada her şeyi itiraf ediyor.
Türkiye adım adım ilerleyen bir saldırının artık gizli hedefi olmaktan çıkmıştır. Bölgenin gerçek iki büyük devleti ve ülkesi olan İran'la Türkiye'yi kapıştırmak, bir taşla iki kuş vurmak gibi çok kârlı bir avı birilerinin avucuna bırakıyor.
O İran ki 300 yıldır en ufak bir sınır ihtilafı yaşamadığımız tek komşu ülke...
Geçtiğimiz günlerde Moon tarikatının finansörlüğünde yayınlanan New York Times'in Irak hobili Yahudi yazarı William Safire'de, Türk tanklarının Bağdat'a gireceğini yazmıştı. Safire'nin konuyla ilgili tek yazısı bu değil. Ama zamanlama dikkat çekici. Türk tanklarının yukarıda söz ettiğimiz gazetede yer alan haber Tahran'a, Safire ise Bağdat'a gönderiyor. Peki niçin?
Birinci nedeni yukarıda açıkladık. Irak-Türkiye ama en önemlisi bir İran-Türkiye savaşı bölgeye ilişkin tarihsel hedefleri olan "Şaron'lu İsrail" için tarihsel bir hedef. Ama özellikle İran'la ilgili haberin gizli kasalardan çıkarılarak servise verilmesinin acaba nedeni ne?
Eksenler savaşı...
Türkiye, haydi gelin buna etkin bürokrasi diyelim ve hiç eğmeyelim bükmeyelim. Bölgeye ilişkin hedefleri gayet net biliyor. Washington'un 11 Eylül terörüyle estirdiği "ben istediğimi yaparım" rüzgarına direnebilmek için aynı bürakrasi, çevre ülkelerden bir güçbirliği oluşturmaya çalışıyor.
Adana mutabakıtına imza atan komutan Aytaç Yalman geçen hafta Suriye'ye gitti ve eli kolu dolu döndü. Şam'da tıpkı Ankara gibi, tıpkı Tahran gibi ve de tıpkı Bağdat gibi Washington'un bölgeye intikalinden rahatsızlık duyduğunu açıkladı. Ve ilginç bir not, Şam bir süredir PKK ile ilgili tüm bilgileri satır satır Türkiye'ye bildiriyor.
Şeytan ekseni oluşturan ABD'ye karşı Ankara bir güvenlik ekseni oluşturmaya çalışıyor. Kürt ortak paydasında çatışan değil birleşen, birleşmesi gereken ülkeleri biraraya getiriyor.
Tıpkı su meselelerinde olduğu gibi. Dicle, Fırat bir savaşında nedeni olabilir. Köklü bir barışın ve dayanışmanında...
Bölge ülkeleri ikinci tercihi yapmışken ortaya çıkan haberler, hem bir gerçeğe işaret ediyor hem de bu güvenlik zincirini hiç değilse parçalamaya niyet ediyor. ABD'nin sadık müttefiki olmak gibi bir rolle bölgede tanınan Türkiye en azından hükümet ile ilgili iddialar, hele bir de tanklar Bağdat'a, Tahran'a girecek denilince diğer ülkeler için, ister istemez bazı soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. İşte kullanılan psikoloji bu.
Buradan hemen şunu da kaydedelim. Yakında iyi bir kıvama oturan Türkiye-Suriye ilişkilerini baltalayacak bir haberi, hep birlikte okursak ya da duyarsak kimseye sürpriz olmasın.
Washington yoksa buna Telaviv mi desek böylesine kararlı ve derin senaryoların sahibi...
''Seni Ben bile kurtaramam''
Başbakan Ecevit'in Saddam'a yazdığı mektuplar ve Bakanlar Kurulunda Washington gezisiyle ile ilgili yaptığı açıklamada ki vurgu insanı ürkütmüyor değil:
"Washington kararlı ve biz hiçbir şey yapamayız. Biz olmasak da Saddam'ı vuracaklar. Bari operasyonun içinde kalarak tehlikeyi azaltalım."
Başbakan'ın Sayın Saddam, Bush'un ise kötü Saddam dediği süreçten Washington açıkca galip çıktı. Şimdi Ecevit'in Saddam'a dediği şey şu: "Sizi ben bile kurtaramam."
Cümle bu ama Bush'un kötü adamı gerçekten sadece Saddam mı? Türkiye kötü rüyalarını ne kadar tehir edebilir?
Hele 11 Eylül'den sonra ABD-İngiltere A.Ş. Irak'ı dün ilk kez bombalamışken, Bush Enron skandalıyla bu kadar teslim alınmışken, Washington en kabarık rakamlı savunma bütçesini kongreye sunmuşken ve de Bush'u seçtiren petrol lobisi diyet için ayağa kalkmışken...
Ahmet Erimhan / diğer yazıları
- Sahili olmayan umman / 14.04.2022
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 09.06.2021
- Ümit Özdağ, Hüseyin Baş… Uzaklarda Arama / 06.06.2021
- Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi yener / 17.05.2021
- Ermeni Meselesi ve Gerçekler / 25.04.2021
- Osmanlı İslamı / 18.04.2021
- Sensizlik, benim şiirim / 11.04.2021
- Fikirlerin halledemediği davaları kan halleder / 04.04.2021
- Dünya bir leştir, taliplileri köpektir! / 28.03.2021
- Rüzgâr eken fırtına biçer / 23.03.2021