Terör sorununu, Kürt sorunu olarak tanımlayan Başbakan ve sözde aydınlar, çözüm konusunda da hemfikirler. Onlara göre çözüm, "daha fazla demokraside". Teröre karşı böyle bir çözüm teklif etmek, aldatmaca, kavramları çarpıtma değilse, kafa karışıklığının en tipik örneğidir. Terörün amacı, hiçbir zaman daha fazla demokrasi olmamıştır ki, bununla önlensin. Demokratik talepler, terörle değil, demokratik yolla ortaya konulur. Terör bir suçtur, hem de insanlık suçudur. Suçun karşılığı da cezadır. Cezalandırılması gerekenlere ceza vermemek, suçluları daha çok azdırır.
Terörü önlemek için "daha fazla demokrasi gerekir" diyenlere soralım: "Demokrasinin ölçüsü nedir? Fazlası, eksiği nasıl olur?". J. J. Rousseau, demokrasinin bırakın fazlasını, azı için bile şöyle diyor: "Hiçbir yönetim biçimi demokrasi kadar iç savaşa ve karışıklıklara elverişli değildir". Peki, amacı, iç savaş ve karışıklık çıkarmak olan teröristlere, daha fazla demokrasi sunmanın sonu, acaba nereye varır? ABD ve AB'den talimat alanlar, onların ağzıyla konuşanlar, tabii olarak bunu düşünmezler, düşünemezler. Bu kişilerin görevi, kendilerine ezberletileni papağan gibi tekrarlamaktan ibarettir.
Esasen terörizm de demokrasi gibi bir sistemdir. Bir fikri zorla, şiddetle kabul ettirmeyi amaç haline getirmiş bir sistemdir. Gıdası de terördür. Demokrasi ise, bunun tam zıddıdır. Yani halkın hür iradesini temel almaktadır. Amaçları, hedefleri, yöntemleri farklı olan bu iki sistemi, aynı kefeye koymak, birbirinin tamamlayıcısı ve tedavi edicisi görmek, affedilmez bir hatadır. Bunu yapanlar, demek ki, dillerine pelesenk ettikleri demokrasiyi de, terörizmi de tam olarak anlamamışlardır.
Yıllardır, her terör olayının arkasından yetkililerimiz, bıkmadan, usanmadan teröristlere şöyle seslenmişlerdir: "Terörle bir yere varılmaz, adalete teslim olun". Halbuki terörle birçok hedefe varıldı, varılıyor. Hatta terörle devletler yıkılıyor, devletler kuruluyor. Örnek ABD ve İsrail devletleri. Her iki devletin de temeli terörle atıldı, terörle gelişti, terörle yaşıyorlar. Daha doğrusu, bu iki devletin asıl ideolojisi terörizmdir. Bundan dolayıdır ki, ABD ve İsrail ile münasebet kuran, dahası işbirliği yapan ülkelerde terör kaçınılmazdır.
ABD ve İsrail'in terörle mücadele ettiğine kendi yetkilileri ve aydınları bile inanmıyor. Meselâ, ABD'li strateji uzmanı Marshall Smith diyor ki : " ABD'nin terörle savaşı aldatmacadır, hiledir". Neden böyledir? Noam Chomsky'nin dediği gibi, " ABD ve İsrail'in kültürü terörizmdir". Terörizm kültürüne sahip olanlar, terör yaparlar, terörle mücadele etmezler. "Ediyoruz" derlerse, bu, kuyruklu bir yalandır. Buna ancak ahmaklar inanır. İsrail'in Ben Gurion Üniversitesine bağlı Humprey Sosyal Araştırmalar Enstitüsü müdürü Lew Grinber de şöyle diyor: " ABD ve İsrail yetkilileri, Filistinlilerin intihar eylemlerini terör, İsrail'in uygulamalarını 'kendini savunma' olarak nitelendiriyorlar. Gerçekte ise, intihar eylemleri, İsrail hükümeti eliyle yürütülen devlet terörüyle kıyaslanamaz".
"Hem suçlu, hem güçlü" derler ya. Terörizm taraftarları da öyle. Terör yapıyorlar, yaptırıyorlar, teröristleri destekliyorlar, sonra da terörden canı yananların yaptıkları her eylemi, terör olarak ilan ediyorlar. Dahası, bütün suçu onların üstüne yıkıyorlar. Nihayet, bu iki yüzlülüğe, bu sahtekârlığa İngiliz gazeteci Robert Fisk, isyan etti ve İngiltere'de "Kim barbar?" diye bir tartışma başlattı. Fisk diyor ki: "Biz Irak'ta savaş içinde isek bu savaş ve direnişin kendi topraklarımıza da yansımasına hazır olmalıydık. Toplumlar çifte standarttan uzaklaşıp daha tarafsız düşünmeye yaklaşırlarsa, terörle mücadelede de o kadar sağlıklı yol alırlar".
İşte doğru tespit bu. Başbakan ve sözde aydınlarımız ise teröre çözüm konusunda büyük bir yanılgı içerisinde. Terörü önlemek isteyenler, ilkönce terörü ve terörizme inanan ABD ve İsrail devletini çok iyi tanımalıdır. Bu da yetmez, onlarla ortaklıktan, işbirliğinden, dostluk kurmaktan uzak durmalıdır. Ayrıca, teröristlere kol kanat geren AB'ye üye olmayı da akıldan çıkarmalıdır. AKP hükümeti ise ne bunları yapıyor, ne de yapmayı düşünüyor.
Terörü önlemek için "daha fazla demokrasi gerekir" diyenlere soralım: "Demokrasinin ölçüsü nedir? Fazlası, eksiği nasıl olur?". J. J. Rousseau, demokrasinin bırakın fazlasını, azı için bile şöyle diyor: "Hiçbir yönetim biçimi demokrasi kadar iç savaşa ve karışıklıklara elverişli değildir". Peki, amacı, iç savaş ve karışıklık çıkarmak olan teröristlere, daha fazla demokrasi sunmanın sonu, acaba nereye varır? ABD ve AB'den talimat alanlar, onların ağzıyla konuşanlar, tabii olarak bunu düşünmezler, düşünemezler. Bu kişilerin görevi, kendilerine ezberletileni papağan gibi tekrarlamaktan ibarettir.
Esasen terörizm de demokrasi gibi bir sistemdir. Bir fikri zorla, şiddetle kabul ettirmeyi amaç haline getirmiş bir sistemdir. Gıdası de terördür. Demokrasi ise, bunun tam zıddıdır. Yani halkın hür iradesini temel almaktadır. Amaçları, hedefleri, yöntemleri farklı olan bu iki sistemi, aynı kefeye koymak, birbirinin tamamlayıcısı ve tedavi edicisi görmek, affedilmez bir hatadır. Bunu yapanlar, demek ki, dillerine pelesenk ettikleri demokrasiyi de, terörizmi de tam olarak anlamamışlardır.
Yıllardır, her terör olayının arkasından yetkililerimiz, bıkmadan, usanmadan teröristlere şöyle seslenmişlerdir: "Terörle bir yere varılmaz, adalete teslim olun". Halbuki terörle birçok hedefe varıldı, varılıyor. Hatta terörle devletler yıkılıyor, devletler kuruluyor. Örnek ABD ve İsrail devletleri. Her iki devletin de temeli terörle atıldı, terörle gelişti, terörle yaşıyorlar. Daha doğrusu, bu iki devletin asıl ideolojisi terörizmdir. Bundan dolayıdır ki, ABD ve İsrail ile münasebet kuran, dahası işbirliği yapan ülkelerde terör kaçınılmazdır.
ABD ve İsrail'in terörle mücadele ettiğine kendi yetkilileri ve aydınları bile inanmıyor. Meselâ, ABD'li strateji uzmanı Marshall Smith diyor ki : " ABD'nin terörle savaşı aldatmacadır, hiledir". Neden böyledir? Noam Chomsky'nin dediği gibi, " ABD ve İsrail'in kültürü terörizmdir". Terörizm kültürüne sahip olanlar, terör yaparlar, terörle mücadele etmezler. "Ediyoruz" derlerse, bu, kuyruklu bir yalandır. Buna ancak ahmaklar inanır. İsrail'in Ben Gurion Üniversitesine bağlı Humprey Sosyal Araştırmalar Enstitüsü müdürü Lew Grinber de şöyle diyor: " ABD ve İsrail yetkilileri, Filistinlilerin intihar eylemlerini terör, İsrail'in uygulamalarını 'kendini savunma' olarak nitelendiriyorlar. Gerçekte ise, intihar eylemleri, İsrail hükümeti eliyle yürütülen devlet terörüyle kıyaslanamaz".
"Hem suçlu, hem güçlü" derler ya. Terörizm taraftarları da öyle. Terör yapıyorlar, yaptırıyorlar, teröristleri destekliyorlar, sonra da terörden canı yananların yaptıkları her eylemi, terör olarak ilan ediyorlar. Dahası, bütün suçu onların üstüne yıkıyorlar. Nihayet, bu iki yüzlülüğe, bu sahtekârlığa İngiliz gazeteci Robert Fisk, isyan etti ve İngiltere'de "Kim barbar?" diye bir tartışma başlattı. Fisk diyor ki: "Biz Irak'ta savaş içinde isek bu savaş ve direnişin kendi topraklarımıza da yansımasına hazır olmalıydık. Toplumlar çifte standarttan uzaklaşıp daha tarafsız düşünmeye yaklaşırlarsa, terörle mücadelede de o kadar sağlıklı yol alırlar".
İşte doğru tespit bu. Başbakan ve sözde aydınlarımız ise teröre çözüm konusunda büyük bir yanılgı içerisinde. Terörü önlemek isteyenler, ilkönce terörü ve terörizme inanan ABD ve İsrail devletini çok iyi tanımalıdır. Bu da yetmez, onlarla ortaklıktan, işbirliğinden, dostluk kurmaktan uzak durmalıdır. Ayrıca, teröristlere kol kanat geren AB'ye üye olmayı da akıldan çıkarmalıdır. AKP hükümeti ise ne bunları yapıyor, ne de yapmayı düşünüyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018