Globalleşen dünya düzeninde, esaretin de çoğalan ve gelişen türleri göze çarpmaktadır.
Elleri zincirli, ayakları prangalı insanlara rastlamak bugün için artık mümkün değildir.
Günümüzde, prangalanan düşünce ve zihinler; istila ve işgal edilenler, gönül ve ruh dünyalarıdır.
Kaleler içten fethedilmekte, hiçbir savaşa gerek olmadan madden ve manen işgal gerçekleşmektedir. Burada önemli olan ise, milletlerin, geldiği noktada bu esaretin farkına varamamalarıdır. Zira, küreselleşme aldatmacası ile halklara pompalanan farklı kültür, farklı medeniyet, hatta farklı inanç; bir esaret gibi değil, tam tersine özgürlüğün ve gelişmenin simgesi olarak lanse edilmektedir.
AB sürecinde Türkiye'de oynanan oyunun temeli bu yeni esaret mantığının sahnelenmesidir.
Zira, AB; medeniyet, kültür ve inanç olarak birbirini tamamlayan ve aynı kaynaktan yani Hıristiyan dininden beslenen bir topluluktur.
Türk milleti ise, günümüz şartlarında her ne kadar kabul edilmek istenmese de Tevhid akidesi ile oluşturulmuş bir kültür ve medeniyettir.
Bu gerçeği bizden iyi tahlil eden Batı, elbette ki, bizi AB'ye dahil etmek istememektedir.
Elma ile armutun eşit sayılamayacağı gibi 2 farklı medeniyetin de bir görülüp birleşmesi hayaldir.
Ancak, üyelik sevdası ile her tavizi yerine getiren Türkiye üzerinde hesabı olan dış güçler, AB'yi bir koz olarak kullanmakta, bu sayede pek çok temel devlet politikamızı ve geleneğimizi değiştirebilmektedirler.
Acı olan, siyasilerimizin bu oyunu farkedememeleri ve milletin felaketini hazırlayan kararlara, sonunu hiç düşünmeden "olur" vermeleridir.
Yani, yavaş yavaş esaretin ipini boynumuza geçiren Batı'nın yaptıkları, halen bizim yararımıza (!) görülebilmektedir.
AB'nin son ilerleme raporu karşısında siyasilerimizin takındığı tutum, bunun göstergesidir.
Bu noktada, yapılması gereken hakikatleri bir an önce değerlendirerek Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği: "AB bizi asla kabul etmez. Maksat farklıdır" tezine gelinebilmesidir.
Türkiye'nin geleceği öncelikle bu tezin kabulündedir.
Elleri zincirli, ayakları prangalı insanlara rastlamak bugün için artık mümkün değildir.
Günümüzde, prangalanan düşünce ve zihinler; istila ve işgal edilenler, gönül ve ruh dünyalarıdır.
Kaleler içten fethedilmekte, hiçbir savaşa gerek olmadan madden ve manen işgal gerçekleşmektedir. Burada önemli olan ise, milletlerin, geldiği noktada bu esaretin farkına varamamalarıdır. Zira, küreselleşme aldatmacası ile halklara pompalanan farklı kültür, farklı medeniyet, hatta farklı inanç; bir esaret gibi değil, tam tersine özgürlüğün ve gelişmenin simgesi olarak lanse edilmektedir.
AB sürecinde Türkiye'de oynanan oyunun temeli bu yeni esaret mantığının sahnelenmesidir.
Zira, AB; medeniyet, kültür ve inanç olarak birbirini tamamlayan ve aynı kaynaktan yani Hıristiyan dininden beslenen bir topluluktur.
Türk milleti ise, günümüz şartlarında her ne kadar kabul edilmek istenmese de Tevhid akidesi ile oluşturulmuş bir kültür ve medeniyettir.
Bu gerçeği bizden iyi tahlil eden Batı, elbette ki, bizi AB'ye dahil etmek istememektedir.
Elma ile armutun eşit sayılamayacağı gibi 2 farklı medeniyetin de bir görülüp birleşmesi hayaldir.
Ancak, üyelik sevdası ile her tavizi yerine getiren Türkiye üzerinde hesabı olan dış güçler, AB'yi bir koz olarak kullanmakta, bu sayede pek çok temel devlet politikamızı ve geleneğimizi değiştirebilmektedirler.
Acı olan, siyasilerimizin bu oyunu farkedememeleri ve milletin felaketini hazırlayan kararlara, sonunu hiç düşünmeden "olur" vermeleridir.
Yani, yavaş yavaş esaretin ipini boynumuza geçiren Batı'nın yaptıkları, halen bizim yararımıza (!) görülebilmektedir.
AB'nin son ilerleme raporu karşısında siyasilerimizin takındığı tutum, bunun göstergesidir.
Bu noktada, yapılması gereken hakikatleri bir an önce değerlendirerek Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği: "AB bizi asla kabul etmez. Maksat farklıdır" tezine gelinebilmesidir.
Türkiye'nin geleceği öncelikle bu tezin kabulündedir.
Hüseyin Kibarlı / diğer yazıları
- Başlıksız... / 19.01.2003
- Küreselleşme milliliği bitirir / 17.01.2003
- Kıbrıs'ta milli bütünlük dini bütünlükten geçer / 16.01.2003
- Asıl hedef başka / 15.01.2003
- Ekonomide kalıcı çözüm için / 11.01.2003
- Türkiye güçlü olmaya mecburdur / 09.01.2003
- Türkiye, savaşı önleyebilecek güçtedir / 08.01.2003
- Yabancılara el açmaktan kurtulmalıyız / 24.11.2002
- Türkiye yol ayrımında / 23.11.2002
- IMF ile bu iş olmaz / 19.11.2002
- Küreselleşme milliliği bitirir / 17.01.2003
- Kıbrıs'ta milli bütünlük dini bütünlükten geçer / 16.01.2003
- Asıl hedef başka / 15.01.2003
- Ekonomide kalıcı çözüm için / 11.01.2003
- Türkiye güçlü olmaya mecburdur / 09.01.2003
- Türkiye, savaşı önleyebilecek güçtedir / 08.01.2003
- Yabancılara el açmaktan kurtulmalıyız / 24.11.2002
- Türkiye yol ayrımında / 23.11.2002
- IMF ile bu iş olmaz / 19.11.2002