Mehmetçiğimiz 5 gündür Barış Pınarı Harekâtı'yla zorlu bir terörle mücadele operasyonu gerçekleştiriyor.
Gerek asker gerekse sivil şehit ve yaralılarımız var. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar niyaz ediyoruz.
Yapılan açıklamalarda 415 teröristin etkisiz hale getirildiği, Rasulayn'ın ve birçok köyün terörden temizlendiği, Harekâtın en önemli stratejik hedeflerinden biri olan M4 karayoluna ulaşıldığı ifade edildi.
M4 karayolu Irak sınırından Münbiç'e kadar uzanan 30 kilometre derinlikteki bir yol…
Teröristler ve arkasındaki emperyalist iradeler elbette ki her türlü kirli yöntemleri kullanmaya devam ediyorlar.
Suriye sınırına yakın Suruç, Nusaybin, Akçakale gibi yerleşim birimlerimize havan topu saldırıları yaparak, sivilleri hedef alıyorlar; böylece direncimizi kırmaya çalışıyorlar.
Sınıra yakın otellerde operasyonu yakından takip eden gazetecileri suikast silahlarıyla hedef alarak, dünya kamuoyuna haber aktarımını engellemeye çalışıyorlar.
Böylece kirli propagandalarını empoze etmeye çalışacaklar.
Harekâtın gerçekleştiği yerleşim birimlerinde, YPG kıyafetlerini çıkartıp, muhalif kıyafetlerini giyiyorlar ve askerlerimize pusu kurmaya çalışıyorlar.
Bölge üzerinde kirli hesapları olan emperyalist güçler ise, yaşanan çatışmaların bir Türk-Kürt savaşı olduğu yalanını ortaya atarak Türkiye'nin terörle mücadelesinin üstünü örtmeye çalışıyorlar.
TSK, çok güçlü istihbarat bilgilerinden yola çıkarak terör hedeflerini noktasal olarak devre dışı bırakırken, sanki sivilleri hedef alıyormuş gibi lanse etmeye çalışıyorlar.
Her türlü yaptırım tehditlerini önümüze koyarak haklı mücadelemizin önünü kesmeye çalışıyorlar.
YPG'lilerin DEAŞ'lı teröristleri kontrol altında tuttuğu yalanını empoze ederek, diğer ülkeleri yeniden DEAŞ'ın hortlayacağı korkusuyla Türkiye'nin aleyhine geçmeye zorluyorlar.
Ve daha niceleri…
TSK'nın askeri operasyonlarının başarısı ortadadır. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarıyla bu başarı ortaya konulmuştur.
Bizlerin bu aşamada muhasebe yapmamız, masaya yatırmamız gereken çok önemli hususlar var.
Bunlardan birincisi, olaylar bu noktaya nasıl geldi, ikincisi ise sahada kazandığımız bu zaferleri siyasi zafere nasıl dönüştüreceğiz…
Bu hususları doğru analiz etmek elbette ki bir daha bu tür tehlikelere ve tehditlere maruz kalmamamız için oldukça önemli…
Dikkat ederseniz, şu anda Barış Pınarı Harekâtı'yla operasyon yaptığımız, bölgeden temizlemek istediğimiz terör örgütleri, etnik ve mezhepsel ayrımcılıkların türettiği örgütler…
YPG, yani PKK'nın Suriye kolu etnik ayrımcılıktan, DEAŞ ise mezhepsel ayrımcılıktan besleniyor.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş yıllardır bizlere birlik beraberliğin önemini ve bunun nasıl başarılacağını anlatıyor.
"Türk-Kürt kardeştir", "Bir kolumu kesseniz Türk kanı, diğer kolumu kesseniz Kürt kanı akar. Biz aynı dedenin torunlayız" diyerek milletimiz üzerinde oynanan etnik ayrımcılık tezgahlarını bertaraf etmeye çalışıyor.
Bizlere, Atatürk'ün Lozan'da ortaya koyduğu Türk milleti duruşunu sürekli hatırlatarak, bu ülkede yaşayan her Müslüman'ın etnik kimliği ne olursa olsun Türk milletinin asli unsuru olduğunu anlatıyor.
Türk milleti tanımının temellerini Hacı Bektaş-ı Veli tarafından atıldığını belirterek Müslüman Türk milletinin temelinde Ehl-i Beyt mayasının olduğunu ifade ediyor.
Ortadoğu üzerinde kirli emelleri olanlar, mezhepsel ayrılıklar üzerinden önce Türkiye-Suriye savaşı çıkartmak istemişler ama bunda muvaffak olamayınca, terör örgütlerini Sünni bir görüntü vererek Suriye'de sanki bir Şii-Sünni çatışması varmış gibi göstermişlerdir.
Ama bunda da muvaffak olamamışlardır.
Prof. Dr. Baş, bu oyunları bozan ve bundan sonra da bozacak olan tek çözümün "Ehl-i Beyt ortak paydasında bir ve beraber olmak" olduğunu vurgulamış ve "Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt" tezini ortaya koymuştur.
Dünya tarihinde ilk ve tek olan 14 ciltlik Ehl-i Beyt Külliyatı'nda Şii ve Sünni kaynaklarını buluşturmuş ve "Şii de Sünni de Müslüman'dır, itikat ve amel esasları birdir, birbirine namlu doğrultması haramdır" diyerek mezhep ayrılıkları üzerinden savaş çıkartmak isteyenlerin tezgâhını bozmuştur.
Bugün, asırlardır kan gölü haline dönen Ortadoğu'daki İslam ülkeleri, başta Türkiye olmak üzere, Prof. Dr. Baş'ın bu birlik ve beraberlik duruşunu bir devlet politikası haline getirebilirse, hem etnik ayrılıklar hem de mezhepsel ayrılıklar ortadan kalkar, ülkelerin kendi içinde ve bölgede barış ve huzur sağlanır.
Bizim de aradığımız zaten bu değil midir?
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024