‘Yapılan işin de halikı O'dur’
Allah, mekândan ve insanlar için tasavvur ve tahayyül edilen her türlü yer ve sıfatlardan münezzeh ve müberradır. Çünkü yapılan işin halikı O'dur. O işe mahal teşkil eden yerin de yaratıcısı şüphe yok ki, yine O'dur
03.08.2019 00:00:00
İmam Gazali Hazretleri şöyle buyurdu:
"Cenab-ı Hakkın bir ismi de el-Hasib'dir. Bu, kâfi (yeterli) anlamına gelmektedir. Allah-ü Teâlâ herkese ve her şeye kâfidir (yeterlidir). Bu öyle bir vasıftır ki, hakiki anlamı, Allah'tan başkası için katiyen düşünülemez. Çünkü kifayet (yeterlik) mükeffi'nin (yeterlik sahibinin) varlığını, varlığının devamını, varlığının kemâlini gerektirir.
Varlık âleminde, Allah'tan başka, yalnız başına her şeye kâfi gelecek bir varlık var mıdır? Allah hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmadan yalnız başına her şeye yetmektedir. Eşya ancak onun sayesinde vücut bulmakta ve devam edebilmektedir.
Sen yemeğe, suya, yere, göğe, güneşe muhtaç olduğun zaman, sakın O'ndan başkasına muhtaç olduğunu sanmayasın. Çünkü bunları sana veren O'dur.
Kulun bu vasıfta hiçbir nasibi yoktur.
Ancak belki uzak bir ihtimal ile mecazî anlamda ve ilk görünüşte, işin derinine dalmadan onun rolü olduğu sanılabilir.
Mecazî anlamda, çocuğuna bakması, hoca ise talebesine öğretmesi bakımından, onların bu babta yeterli oldukları, çocuk veya talebinin onlardan başkasına muhtaç olmadıkları anlaşılır fakat aslında tam mânâsıyla yeterli olan Allah'tır, kul bir vasıtadır. Allah, anneye veya babaya güç, hocaya da ilim vermeseydi, anne ile baba çocuğu nasıl bakacaktı, hoca da talebesine dersi nasıl verecekti?
Çocuğa bakmak için anne bir yere ve bazı şeylere, muhtaçtır. Hoca da ilmini unutmamak için kalbe ve zekâya, istidat ve kabiliyete muhtaçtır. Allah böyle midir ya? O mekândan ve insanlar için tasavvur ve tahayyül edilen her türlü yer ve sıfatlardan münezzeh ve müberradır. Çünkü yapılan işin halikı O'dur. O işe mahal teşkil eden yerin de yaratıcısı şüphe yok ki, yine O'dur.
Yerin o işi kabul etmesi için, lâzım gelen şartların da yaratıcısıdır. Lâkin ilk bakışta hatıra o işi yapan gelir, başkasını düşünemez. O işi yapan kişi onun sahibi ve yeterlisi olduğunu zanneder. Oysa durum, hiç de zannedildiği gibi değildir.
Evet, Kulun bu vasıftan nasibi şu olabilir: O, Allah'tan başka hiçbir şey düşünmez, Allah'ın ona yeterli olduğunu anlar ve ona göre amel eder. İbadet ettiği zaman, Allah'ın cenneti için değil de bizzat Allah için, günahtan çekindiğinde de azaptan korktuğu için değil de bizzat Allah yasak ettiği için çekinir ve devamlı olarak Allah'ı düşünür.
Allah, ona celâlini gösterdiği zaman, 'işte bu bana yeter; bundan başka bir şey istemem' der."
OKAN EGESEL