"İzm'ler idrakimize giydirilen deli gömlekleri. İtibarları menşe'lerinden geliyor. Hepsi de Avrupalı." Cemil Meriç, böyle diyor. "İzm'ler tarihte kaldı" diyorsanız, yanılıyorsunuz. Hem de çok yanılıyorsunuz. Zira Batılılar, "izm" olmadan yaşayamazlar. Tarihte hep böyle oldu. Bir izm sevimsizleşince, düşmanları çoğalınca, hem mahkum edilmiş, gündemden kaldırılmıştır. Ardından başka bir izm öne sürülmüştür. Bugünkü yeni izm, globalizm. Globalizim, diğer izm'lerden çok daha şanslı. Çünkü onun rakibi yok. O, kaçınılmaz bir sonuç olarak takdim ediliyor.
Böyle olmasına rağmen, globalizm de sorgulamadan kurtulamamıştır. Öyle anlaşılıyor ki, onun akıbeti de, diğer izm'lerinki gibi olacaktır. Çünkü dünyada gelişen olaylar, globalizmin, diğer adıyla küreselleşme iddialarını yalannıyor. Küreselleşmecilerin iddialarına göre Küreselleşme ile ülkeler arasındaki gelir dağılımı adil bir şeklide sağlanacaktı. Yoksul ülkeler, küreslleşmenin getirdiği zenginlikten pay alacaklardı. Deniliyordu ki, zengin ülkelerdeki sermaye, ucuz iş gücü arayışı sebebiyle yoksul ülkelere yönlecek ve bu sayede yoksul ülkeler de zenginleşecektir. Halbuki bu iddiaların tam tersi gerçekleşti. Yoksulluk hızla arttı. Yoksullarla zenginler arasındaki uçurum giderek açıldı. Küreselleşme, adı üstünde küresel bir hadise olduğu için her ülkede aynı sonuçları doğurdu. Küresel boyutta yepyeni yoksullar ordusu ortaya çıktı.
Dünya Ekonomi Forumu Başdanışmanı Claude Smadja, küreselleşmenin şeffaflığı da ortadan kaldırdığını savunuyor ve şöyle diyor: "Kim kimi yönetiyor? Bir hükümet var, bir şirkette çalışıyorsunuz, sonra birden bire küreselleşme ortaya çıktı. Artık hayatımızı kim yönetiyor? Benim hayatım konusnuda karar veren bir başkü ülkenini kurulşu da olabiliyor. Şeffaflık eksikliği var, tanımıyorsunuz bunları." Smadja, bu eleştirileri getirdikten sonra, küreslleşmeyi şöyle tanımlıyor: "Küreselleşme bir orman kanunudur." Gerçekten çok doğru bir tanım. Küreselleşme, kurulu bütün düzeni alt üst ediyor. Hukuk, insan hakları, hiyerarşi hiçbir şey tanımadan ezip geçiyor.
Küreselleşmenin getirdiği yoksulluğu, eşitsizliği göstermek için bir örnek sunalım. Dünya üzerindeki en zengin 200 kişinin sahip olduğu servet, 2.5 milyar insanın toplum gelirinden daha fazla. Dünyanın en zengini kablu edilen 3 Amerikalı'nın toplam serveti, en yoksul 48 ülkenin gayri safi yurt içi hasılsaınnı toplamından yüksektir. İşte küreselleşmenin sonucu bu.
Daimler Benz eski başkanı Edzard Reuter, "Karl Marx ve Engels'in Komünist Manifesto'daki kehanetlerinin birgün gerçekleşmesini istemiyorsak, para kazanma özgürlüğünü sınırlayacak, ekonomik aktörleri toplumsal ihtiyaçlara, ahlakî değerlere saygı göstermeye zorlayacak uluslararası planda geçerli kurallar koymaya çalışmaktan başka seçeneğimiz yoktur" diyor. Küreselleşmeciler, küreselleşmeyi "aydınlanmanın son noktası", "insanlığın nihaî durağı" kabul ediyorlar. Gerçekte ise küreselleşme, her şeyi pazarlık edilebilir, parası ödenebilir, bir değişim değerine indirgiyor. Başka bir deyişle, parasal olmayan bütün değerleri ortadan kaldırıyor. Örneğin, millî şeref, haysiyet, feragat, fedakârlık, vatan, bayrak, sancak... gibi değerlerin, küreselleşmecilerin gözünde hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur.
Küreselleşme, tabii bir süreç değil, bir dayatmadır. Bugüne kadar küreselleşme, tabii bir süreç olarak gösterilmiştir, ama artık gerçek yüzü belirmeye başladı. İngiliz tarihçi Paul Johnson, bu durumu şöyle anlatır: "Küreselleşme, şimdiye kadar klasik emperyalizm değildi. Ama şimdi klasik emperyalizme dönüşüyor. Ancak bunun birkaç aylık Afganistan ya da başka yerlerin bombalaması veya işgali ile sağlanması mümkün değil. Bu ortamın sürmesi gerekir. Sürmezse, kendisinden önceki hegemon devletler gibi ABD'nin de süper gücü ve hegemonyası biter." İngiliz tarihçi ABD'nin ölmemesi için öldüreceğini, can havliyle saldıracağını haber veriyor. ABD Dışişleri eski bakanı Henry Kissinger de aynı görüşte. Diyor ki: "Büyük devletler, çıkarları olduğu coğrafyalara aldırış etmezlerse, büyüklüklerini kaybederler." Anlaşılan o ki, küreselleşme (globalizm), yeni bir emperyalizmdir. Değişen sadece isimdir.
Böyle olmasına rağmen, globalizm de sorgulamadan kurtulamamıştır. Öyle anlaşılıyor ki, onun akıbeti de, diğer izm'lerinki gibi olacaktır. Çünkü dünyada gelişen olaylar, globalizmin, diğer adıyla küreselleşme iddialarını yalannıyor. Küreselleşmecilerin iddialarına göre Küreselleşme ile ülkeler arasındaki gelir dağılımı adil bir şeklide sağlanacaktı. Yoksul ülkeler, küreslleşmenin getirdiği zenginlikten pay alacaklardı. Deniliyordu ki, zengin ülkelerdeki sermaye, ucuz iş gücü arayışı sebebiyle yoksul ülkelere yönlecek ve bu sayede yoksul ülkeler de zenginleşecektir. Halbuki bu iddiaların tam tersi gerçekleşti. Yoksulluk hızla arttı. Yoksullarla zenginler arasındaki uçurum giderek açıldı. Küreselleşme, adı üstünde küresel bir hadise olduğu için her ülkede aynı sonuçları doğurdu. Küresel boyutta yepyeni yoksullar ordusu ortaya çıktı.
Dünya Ekonomi Forumu Başdanışmanı Claude Smadja, küreselleşmenin şeffaflığı da ortadan kaldırdığını savunuyor ve şöyle diyor: "Kim kimi yönetiyor? Bir hükümet var, bir şirkette çalışıyorsunuz, sonra birden bire küreselleşme ortaya çıktı. Artık hayatımızı kim yönetiyor? Benim hayatım konusnuda karar veren bir başkü ülkenini kurulşu da olabiliyor. Şeffaflık eksikliği var, tanımıyorsunuz bunları." Smadja, bu eleştirileri getirdikten sonra, küreslleşmeyi şöyle tanımlıyor: "Küreselleşme bir orman kanunudur." Gerçekten çok doğru bir tanım. Küreselleşme, kurulu bütün düzeni alt üst ediyor. Hukuk, insan hakları, hiyerarşi hiçbir şey tanımadan ezip geçiyor.
Küreselleşmenin getirdiği yoksulluğu, eşitsizliği göstermek için bir örnek sunalım. Dünya üzerindeki en zengin 200 kişinin sahip olduğu servet, 2.5 milyar insanın toplum gelirinden daha fazla. Dünyanın en zengini kablu edilen 3 Amerikalı'nın toplam serveti, en yoksul 48 ülkenin gayri safi yurt içi hasılsaınnı toplamından yüksektir. İşte küreselleşmenin sonucu bu.
Daimler Benz eski başkanı Edzard Reuter, "Karl Marx ve Engels'in Komünist Manifesto'daki kehanetlerinin birgün gerçekleşmesini istemiyorsak, para kazanma özgürlüğünü sınırlayacak, ekonomik aktörleri toplumsal ihtiyaçlara, ahlakî değerlere saygı göstermeye zorlayacak uluslararası planda geçerli kurallar koymaya çalışmaktan başka seçeneğimiz yoktur" diyor. Küreselleşmeciler, küreselleşmeyi "aydınlanmanın son noktası", "insanlığın nihaî durağı" kabul ediyorlar. Gerçekte ise küreselleşme, her şeyi pazarlık edilebilir, parası ödenebilir, bir değişim değerine indirgiyor. Başka bir deyişle, parasal olmayan bütün değerleri ortadan kaldırıyor. Örneğin, millî şeref, haysiyet, feragat, fedakârlık, vatan, bayrak, sancak... gibi değerlerin, küreselleşmecilerin gözünde hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur.
Küreselleşme, tabii bir süreç değil, bir dayatmadır. Bugüne kadar küreselleşme, tabii bir süreç olarak gösterilmiştir, ama artık gerçek yüzü belirmeye başladı. İngiliz tarihçi Paul Johnson, bu durumu şöyle anlatır: "Küreselleşme, şimdiye kadar klasik emperyalizm değildi. Ama şimdi klasik emperyalizme dönüşüyor. Ancak bunun birkaç aylık Afganistan ya da başka yerlerin bombalaması veya işgali ile sağlanması mümkün değil. Bu ortamın sürmesi gerekir. Sürmezse, kendisinden önceki hegemon devletler gibi ABD'nin de süper gücü ve hegemonyası biter." İngiliz tarihçi ABD'nin ölmemesi için öldüreceğini, can havliyle saldıracağını haber veriyor. ABD Dışişleri eski bakanı Henry Kissinger de aynı görüşte. Diyor ki: "Büyük devletler, çıkarları olduğu coğrafyalara aldırış etmezlerse, büyüklüklerini kaybederler." Anlaşılan o ki, küreselleşme (globalizm), yeni bir emperyalizmdir. Değişen sadece isimdir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018