Bekir, Ağali Çavuş'un büyük oğludur. Ocağa bağlı, saygılı ve çalışkandır. Yiğit, gözü pek, içi dışı bir dost canlısıdır.
Erzurum'un yaylaları onun köyünü kucaklar, hele Fırat'ın "serçemesi" hemen kıyısından geçer.
Yazın bir başkadır yaylaları. Kışın cefası ayrı bir hayattır.
Bekir babasına olan sadakatiyle gözdedir. Öyle fazla okuma yazma bizmez ama, gönüldür, güldür.
Eğer okuyabilseydi meslek sahibi olur muydu kim bilir?
Hafızası kuvvetli. Tarihine, geçmişine olaylara merakı oldukça fazla.
Onu uzaktan şöyle bir seyretseniz şunu görürsünüz.
Sabahın seher vaktinde kalkmış namazını kılmış, tarlasına gidecektir.
Ama başında Ağali Çavuş var. Yani babası gel oğlum, gelir. Git oğlum, gider. Dur oğlum, durur. Başı itaat tahtına boyun bükmüş, utangaçlık peçesini takınmış, sesi baba karşısında sadece duyacağı, duyuracağı kadar çıkıyor.
İşte bakın. Öküz arabası koşulmuş. Bekir ve Ağali tırpanı, tırmığı ve diğer aletleri almış gidiyorlar.
Hani siz tebrik kartlarında harika manzara ararsınız ya, ben size işte böyle eşsiz bir güzellikten bahsediyorum...
Uzaklarda bir şahin gibi duran dağlar... Ufuklardan yeni yeni ışıklarını uzatan güneş... Sabahın gün doğumu yusyuvarlak güneş kızıllığının tam orta hizasında adeta bir tahta araba üzerinde iki gölge silüeti...
Gün ışırken ovalar üzerinde elmas elmas parlayan çisler, kristal yorgan gibi örtülmüş yemyeşil çimenler...
Ağali Çavuş kahverengi çeketine sarılmış, yakaları ilikli, kareli gömleği üzerinde örme kazağı var.
Sabah rüzgarının titreten ürperten serinliği eşliğinde işine, dünyasına, hayallerine "tıngır tıngır" gidiyor.
Bekir babasının ölümünden sonra tutunacak dalı kırılmış, sığınacak kucağı yıkılmış yepyeni umutlarla gelip şehre yerleşti. Pendik ilçesinin Dolayoba mevkiine...
Babasını, köyünü, yaylasını, hatıralarını unutmadı, unutamadı.
Hemen yakında bulunan ytong fabrikasına işçi olarak girdi. Çok çalıştı. Hem kendine hem de çocuklarına birer daire yapabildi. El yerinde gariplik boyunlarını bükmesin diye...
Daha sonra yakınlarından da, o bölgeye gelip yerleşenler oldu. Komşuluk onun en sevdiği görevlerindendi.
Bıkmadan, usanmadan hemen her yıl izin parasını alıp köyüne giderdi. Eşi dostu ziyaret eder, ahvali sorar adeta köyden hiç ayrılmamış gibi yakınlık hissi uyandırırdı.
İzinden dönüşünde tüm hemşehri ve yakınları sıcak haberleri ondan alırdı. Büyük bir istekle anlatırdı.
Bir seferinde kendisine tüm sülaleyi, dede ve nine tarafından saymasını, yazdırmasını isteyen yeğenine insanı hayrette bırakacak derecede yazdırdığına şahit oldular. Yazmadan, not almadan kimin nerede oturduğunu, kaç çocuğu olduğunu istisnalar dışında detaylı bilirdi.
Bekir Bey emekli oldu. Çocuk yaşlarda babası Ağali Ahmet Dede'nin ardında bir baston gölgesi gibi yürüdü durdu. Bilekleri kalın ve çok güçlüydü.
Fabrika sahibi bile şehirde değişmeyen ahlâkı, çalışkanlığına hayran olmuş onu "mahçup etmeden" ödüllendirmeye çalışmıştı.
* * *
Göz açıp kapayıncaya kadar geçen, "iki kapılı bir handa" gelip gidenler kervanına Bekir Bey de katıldı.
Yeğeni uğradığı bir iş yerinde masa üzerinde kart gördü. Birden duygulandı. Hatıraları gözünün önünde canlandı. Kartın üzerinde Türk Ytong Sanayii A.Ş" yazıyordu.
Erzurum'un yaylaları onun köyünü kucaklar, hele Fırat'ın "serçemesi" hemen kıyısından geçer.
Yazın bir başkadır yaylaları. Kışın cefası ayrı bir hayattır.
Bekir babasına olan sadakatiyle gözdedir. Öyle fazla okuma yazma bizmez ama, gönüldür, güldür.
Eğer okuyabilseydi meslek sahibi olur muydu kim bilir?
Hafızası kuvvetli. Tarihine, geçmişine olaylara merakı oldukça fazla.
Onu uzaktan şöyle bir seyretseniz şunu görürsünüz.
Sabahın seher vaktinde kalkmış namazını kılmış, tarlasına gidecektir.
Ama başında Ağali Çavuş var. Yani babası gel oğlum, gelir. Git oğlum, gider. Dur oğlum, durur. Başı itaat tahtına boyun bükmüş, utangaçlık peçesini takınmış, sesi baba karşısında sadece duyacağı, duyuracağı kadar çıkıyor.
İşte bakın. Öküz arabası koşulmuş. Bekir ve Ağali tırpanı, tırmığı ve diğer aletleri almış gidiyorlar.
Hani siz tebrik kartlarında harika manzara ararsınız ya, ben size işte böyle eşsiz bir güzellikten bahsediyorum...
Uzaklarda bir şahin gibi duran dağlar... Ufuklardan yeni yeni ışıklarını uzatan güneş... Sabahın gün doğumu yusyuvarlak güneş kızıllığının tam orta hizasında adeta bir tahta araba üzerinde iki gölge silüeti...
Gün ışırken ovalar üzerinde elmas elmas parlayan çisler, kristal yorgan gibi örtülmüş yemyeşil çimenler...
Ağali Çavuş kahverengi çeketine sarılmış, yakaları ilikli, kareli gömleği üzerinde örme kazağı var.
Sabah rüzgarının titreten ürperten serinliği eşliğinde işine, dünyasına, hayallerine "tıngır tıngır" gidiyor.
Bekir babasının ölümünden sonra tutunacak dalı kırılmış, sığınacak kucağı yıkılmış yepyeni umutlarla gelip şehre yerleşti. Pendik ilçesinin Dolayoba mevkiine...
Babasını, köyünü, yaylasını, hatıralarını unutmadı, unutamadı.
Hemen yakında bulunan ytong fabrikasına işçi olarak girdi. Çok çalıştı. Hem kendine hem de çocuklarına birer daire yapabildi. El yerinde gariplik boyunlarını bükmesin diye...
Daha sonra yakınlarından da, o bölgeye gelip yerleşenler oldu. Komşuluk onun en sevdiği görevlerindendi.
Bıkmadan, usanmadan hemen her yıl izin parasını alıp köyüne giderdi. Eşi dostu ziyaret eder, ahvali sorar adeta köyden hiç ayrılmamış gibi yakınlık hissi uyandırırdı.
İzinden dönüşünde tüm hemşehri ve yakınları sıcak haberleri ondan alırdı. Büyük bir istekle anlatırdı.
Bir seferinde kendisine tüm sülaleyi, dede ve nine tarafından saymasını, yazdırmasını isteyen yeğenine insanı hayrette bırakacak derecede yazdırdığına şahit oldular. Yazmadan, not almadan kimin nerede oturduğunu, kaç çocuğu olduğunu istisnalar dışında detaylı bilirdi.
Bekir Bey emekli oldu. Çocuk yaşlarda babası Ağali Ahmet Dede'nin ardında bir baston gölgesi gibi yürüdü durdu. Bilekleri kalın ve çok güçlüydü.
Fabrika sahibi bile şehirde değişmeyen ahlâkı, çalışkanlığına hayran olmuş onu "mahçup etmeden" ödüllendirmeye çalışmıştı.
* * *
Göz açıp kapayıncaya kadar geçen, "iki kapılı bir handa" gelip gidenler kervanına Bekir Bey de katıldı.
Yeğeni uğradığı bir iş yerinde masa üzerinde kart gördü. Birden duygulandı. Hatıraları gözünün önünde canlandı. Kartın üzerinde Türk Ytong Sanayii A.Ş" yazıyordu.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021