Kıbrıs görüşmelerinde son tur bitmeden yükselen erken zafer çığlıklarına dikkat çekmiştik.
Nihayet üçüncü tur bitti. Ve gerçekten de iktidar ve yardakçı medya zafer çığlıkları atmaya başladı.
Dünkü gazete manşetlerine bir göz attım. "Bir tarih değişiyor" , "Bu tablo Nobel'e götürür" gibi manşetlerle süslüydü gazeteler.
Dışişleri Başkanı Abdullah Gül, daha bir gün önce tehditler savurdukları Denktaş'a "devam edin, tarihe geçeceksiniz" nağmeleri diziyordu.
Oysa Denktaş, ortada bir zaferin olmadığı bilinciyle, iltifatlara şaşırıyor, halkın tepkisini merak ediyordu.
Denktaş'ı Abdullah Gül'e "Millet ne düşünüyor" diye soruyordu.
Gül ise "devam edin buralarda hava iyi diyordu.
Çünkü artık iktidar için halkın ne düşündüğü değil, medyanın ne yazdığı önemliydi.
Medya ise daha ilk tur Kıbrıs meselesi çözülmüş gibi zafer naraları atıyordu.
Peki New York'ta ne olmuştu da 40 yıllık problemde çözüme yaklaşılmadı.
Türk ve Rum heyetleri New York'taki 4 günün sonunda BM Genel Sekreterinin sunduğu belgeyi kabul ederek müzakere yöntemlerinde anlamıştı.
Buna göre taraflar, 22 Mart'a kadar Annan Planı üzerinde anlaşmaya çalışacaklardı. Aralarında uzlaşmazlarsa Yunanistan ve Türkiye'nin katılımı ile 29 Mart'a kadar çözüm aranacak. Yine sonuç alınamaması durumunda Annan'ın son şeklini vereceği metin taraflarca referanduma sunulacaktır.
Şimdi Allah aşkına bunun neresi zafer?
"Taraflar anlaşamazlarsa, Yunanistan ve Türkiye devreye girsin olmazsa boş sayfaları Annan doldursun" diyerek ara istasyon olarak Türk ve Yunan tarafının devreye girmesinin neresi zafer?
Sonuçta boşlukları, Annan doldurmayacak mı?
Kaldı ki, Türk tarafının işe yaramaz bu önerisinin işe yaramaz çünkü zaten Yunanistan ve Türkiye yol haritasını çizmiyor mu? Erdoğan'ın Denktaş'a kükremesini hatırlayalım karşılığında Rum kesiminin Avrupa birliğini devreye koyması Türk tarafının aleyhine olmadı mı?
AB teknik danışmanlık düzeyinde yer alacakmış.
Oysa Rum lider Papadapulos, müzakere sürecinde anlaşmaya AB'nin katılımı ile varılacağını söyleyerek farklı telden çalıyor.
Sanki ABD'nin devrede olacağı yönünde karara varıldığı mesajı veriyor.
Bir tek Denktaş bu tuzağın farkında olmalı ki, varılacak anlaşmanın AB müktesebatına dahil olması gerektiğini bu yönde anlaşmaya hüküm konması gereğinin altı çiziliyor.
Aksi takdirde Rumlar, Annan'ın dayattığı anlaşmanın AB müktesebatına aykırı olduğu vaveylası kopararak tüm taahhütlerini AB'yi kullanarak sulandıracaklar.
Annan dayatmaları yetmiyormuş gibi Rum bubi tuzağı da eklendi.
Bunun neresi zafer, iktidar, muhalefeti yalancılıkla suçluyor. Oysa daha bir kaç gün önceki gazete manşetleri Annan'ın mektubunda yer alan dayatmaları kabul edilemez buluyordu.
Hükümet de ABD'yi devreye sokmaya çalışıyordu. İbret olsun diye medya kazanı sayfamıza bir bakın.
7 Şubat'ta kabul edilmez dayatma olarak görülen Annan'ın müzakere planına hükumetin evet demesi zafer olarak takdim ediliyor.
Asıl yalan bu değil mi?
Ortada zafer mi, hezimet mi? var zamanla daha iyi anlaşılacak, ancak bir rezalet olduğu gerçek.