2020'yi nasıl tarif edersiniz, sorusuna en kısa cevap 'afetler yılı' diyebiliriz.
Bugünlerde moda bir söylem var; En kötüyü geride bıraktık!
Doğru! En kötüyü geride bıraktık ama daha kötüsü geliyor.
Nereden biliyorum?
Efendimiz (s.a.a.v) buyurdu ki; "Ahir zamanda her gelen gün bir öncekinden daha çetin olacaktır."
Anadolu tabiriyle bela yağıyor resmen; bir taraftan salgınlar, bir taraftan depremler, bir taraftan yangınlar, seller, hortumlar, toz fırtınaları vs.
Ama şu bir gerçek ki manen çok daha büyük afetlerle yaşıyoruz.
Peygamber Efendimizin (s.a.a.v) haber verdiği, 'Kişi evinden mümin olarak çıkacak, kâfir olarak dönecek. Kâfir olarak eve girecek, mümin olarak evden çıkacak' günlerinden geçiyoruz.
Nasıl? İmam Ali'nin (a.s) tabiriyle, 'dinsiz dindarlar' ve müsteşriklerin içimize soktuğu misyonerler, 'İslam-Müslüman' kimlikleriyle insanların kalbine hükmediyor. İşte o kalpler zulmü alkışlıyor, yalanı, talanı, faizi alkışlıyor.
İnsanları tekfir ediyorlar, ayrıştırıyorlar. Müslümanları değil kâfirleri dost ediniyorlar, kurtuluş kapısı olarak görüyorlar.
Sokaklara bir bakın! Karşılıklı rıza varsa zina sıradanlaştı. Artık taciz, tecavüz, vahşet konuşuluyor.
Evlatlar babalarını, babalar evlatlarını katlediyorlar. Niye yan baktın, diyerek insanlar öldürülüyor.
Faiz her kapıyı çalmış ve maalesef çaldığı her kapı da güle oynaya açılıp, karşılanmış vaziyette.
Haramlara helal, helallere haram deniliyor. Vahim olan ise Müslümanlar buna ya destek veriyor ya da sessiz kalıyor.
Asıl afet, asıl salgın budur. Emin olun! Bu afetler Müslüman'ın hem dünyasını, hem de ahretini mahveder.
Bu afetlerden korunmamız lazım. Kendimizi, ailemizi, birbirimizi ve de milletimizi korumamız lazım.
Müslüman'ın 'bana ne, ben karışmam, beni ilgilendirmez' deme hakkı yoktur.
Mehmet Akif Ersoy'un şiirini hatırlar mısınız?
"Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem; Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım! Boğamazsam hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam; Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale; Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim; Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu..." (Allah rahmet eylesin)
Koyunlar kendi bacaklarından asılır. Ama insanlar hem nefislerinden, hem birbirlerinden, hem nebatattan, hem hayvanattan kısaca bütün mahlûkattan sorumludur, sorulacaktır da!
Tarafsızlık, diye bir kavram yoktur. Herkes taraftır, taraftardır. Hele hele Müslüman'ım diyenler taraf olmak zorundadır. Taraftar olmak zorundadır.
Kimin tarafı olacağını da, kimin taraftarı olacağını da Yüce Allah (c.c) ve Habibi (s.a.a.v) net olarak açıklamıştır.
"Sizin dostunuz yalnız ve yalnız Allah'tır, O'nun Resulüdür ve namaz kılan, rükû etmiş haldeyken zekat veren müminlerdir." (Maide Suresi 55)
Rükuda zekat veren kimdi? İmam Ali (a.s).
Maddi-manevi bela yağıyor dedik. Efendimiz, bize iki kalkan, savunma sistemi, siper verdi.
Sakaleyn hadisini hatırlıyorsunuz! Bu hadis-i şerif aklıma her geldiğinde Muhterem Hocam Prof. Dr. Haydar Baş'ta gönlüme düşer.
Bir anne-baba düşünün. Yokluk içindeler. Evlatlarının temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyorlar ve bu anne-baba bir gün tarlada çapa yaparken bir küp altın buluyor. O insanların mutluluğunu düşünebiliyor musunuz?
Bu mealde rahmet ve özlemle andığımız Prof. Dr. Haydar Baş, dünyanın bütün zenginliklerinden daha zengin bir hazine ile bizi buluşturdu. Bu öyle bir hazine ki hem dünyamızı, hem de ahretimizi kurtarıyor.
Neydi o hazine? Kuran ve Ehl-i Beyt.
Peygamber Efendimiz (s.a.a.v) ne buyurmuştu?
"Ben sizin aranızda iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece sapıklığa düşmezsiniz. Biri Allah'ın kitabı Kuran, biri de Ehlibeyt'im itretimdir.
Ey İnsanlar! Dinleyin! Hiç kuşkusuz, Allah'ın mesajını tebliğ ettim. Sizler (Kevser) havuzun başında yanıma geleceksiniz. Ben, iki emanet hakkında nasıl bir tavır takındığınızı soracağım."
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız 'Tek başıma kalsam dahi davamdan asla vazgeçmem' duruşunu şimdi anlayabildik mi?
(Yarın devam edelim)
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024