Türkiye Cumhuriyetinde en uzun süre ve kesintisiz iktidarda kalan parti hangisidir, sorusunun cevabı malumunuz AKP'dir.
Peki, millet önünde en çok şikâyetçi mantıkla siyaset yapan parti hangisidir diye sorsam ne dersiniz? Cevap yine AKP'dir.
Peki, 17 yıl ve kesintisiz iktidarda olan bir partinin şikâyetçi olma hakkı var mıdır, sorusuna ne cevap verirsiniz?
İktidar koltuğuna oturur oturmaz şikâyete başladılar. Önceki iktidar ve daha önceki iktidarları millete şikâyet ettiler.
Hantal devlet yapısından şikâyetçi oldular. Adam kayırmadan, rüşvetten, yolsuzluktan, kamudaki israftan, her müdürün altına verilen makam araçlarından şikâyetçi oldular.
Bankalardan, ekonominin gidişatından, dış ve iç politikada gelinen noktadan şikâyetçi oldular.
Ama fark edemedikleri (!) bir gerçek vardı. Zaten millet de şikâyetçi olduğu için daha yeni kurulmuş partiyi (kendilerini) iktidar yaptı.
Niçin? Şikâyetleri bitsin diye.
Aradan yıllar geçti ama AKP, şikâyetçi iktidar olma mantığından vazgeçmedi.
Sistemden şikâyet etti. Yargıdan, Anayasa Mahkemesinden, medyadan, iş adamlarından, askerden, sivil toplum örgütlerinden, üniversitelerden, eğitim sisteminden, YÖK'ten vs. her daim şikâyetçi oldular.
10 yıl geçti aradan ve bu şikâyetçi oldukları başlıkların hepsini belli hizalara çektiler, kendilerine göre ayar verdiler.
Örneğin; Anayasa Mahkemesinin yapısından, YÖK atamalarına, medyadan iş adamlarına, sendikalara, askerden emniyete, yargıdan eğitime, sokakta yürüyenden sivil toplum örgütlerine kadar her yapıya ayar verildi ve istedikleri hizaya getirildi.
En son devletin yönetim sistemini bile değiştirdiler. Ama şikâyetleri bitmedi.
Bizzat yönettikleri ekonomiden, dolardan, altından şikâyetçi oldular. Başka? Soğandan, patatesten, etten, attan, kurttan şikâyetçi oldular.
Ama kesmedi. Adını özenle söylemedikleri dış mihraklardan, iç mihraklardan şikâyetçi oldular.
Uyuşturucu satıcılarından, kadın tacirlerinden, cinayet, hırsızlık, gasp gibi suçları işleyenlerden şikâyetçiler.
FETÖ'den, PKK'dan, PYD'den, IŞİD'den vs. şikâyetçi oldular.
15 yıl 'kadim dost' dedikleri ABD'nin açıklamalarından, duruşundan şikâyet ettiler.
Gözü kapalı imzaladıkları üyelik sözleşmesi akabinde başladılar Avrupa Birliği'nden şikâyetçi olmaya.
İsrail'den, Suriye'den, Barzani'den, Macron'dan, Cipras'tan.. hep şikâyetçi oldular.
Aradan tam 17 yıl geçti. İktidara geldiklerinde yeni yeni "anne" demeye başlayan bebekler şimdi "emret komutanım" diyor. Ama ülkemizi yönetenler hâlâ şikâyet ediyor.
O koltuklar şikâyetçi koltukları değil şikâyetleri gidermenin, devlet ve milletin sorunlarını, şikâyet ve sıkıntılarını çözmek için oturulan koltuklardır.
Neden şikâyet ediyorsunuz?
Başka şekilde sorayım; bu ülkede ne istediniz de yapamadınız?
Sistemi bile değiştirdiniz. Askere bile ayar verdiniz. Aşçıları müşavir, bakan kızlarını danışman, şoförleri milletvekili bile yaptınız. Neden şikâyet ediyorsunuz?
Ama haklarını yememek lazım! Bir tek konudan şikâyetçi olmadılar.
Hangisi mi? Başta CHP olmak üzere MHP gibi muhalefet partilerinden.
Zaten "Böyle muhalefete can kurban" diyerek şükranlarını da belirtmişlerdi.
Hangisine inanalım
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan açıklama yapıyor; "2018 yılı sonu itibariyle Teşekkülümüz bünyesinde taşeron kadrolarda 2 bin 797 personel çalışmakla birlikte daimi kadroya alınan herhangi bir taşeron personel bulunmamaktadır."
Yani ilgili bakan "taşeron almadık" diyor.
Sayın Erdoğan ise Sivas mitinginde kadro isteyen taşeronlara şöyle sesleniyor: "Biz, KİT'lere falan kadrolarını verdik, bizden bir şey beklemeyin. Her şeyi verdik. Şu toplantıyı da provoke etmeyin.
Alışılmış bir siyasetçi değilim. Alışılmış bir lider de değilim. Lütfen, samimi olalım, dürüst olalım. Bu toplantımızı da güzel bir şekilde çıkaralım."
Alışılmış bir siyasetçi değilim. Alışılmış bir lider de değilim. Lütfen, samimi olalım, dürüst olalım. Bu toplantımızı da güzel bir şekilde çıkaralım."
Hak isteyenlerin provokatör ilan edildiği sosyal-hukuk devletinde daha fazla yazmayalım…
Akın Aydın / diğer yazıları
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024