800 milyonun üzerinde insan açlık çekmesine karşın her yıl yaklaşık 1.3 milyar ton gıda tarladan tezgâha giden yolda heba oluyor
Buğday Derneği'nin yayınladığı Gıda Krizi Raporu'na göre dünyada 800 milyonun üzerinde insan açlık çekmesine karşın her yıl yetiştirilen gıdanın üçte biri, yani yaklaşık 1.3 milyar ton gıda tarladan tezgâha giden yolda heba oluyor
26.12.2023 16:00:00
YENAL ARMAN
YENAL ARMAN





Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği'nin, hem gıda krizine neden olan sorunları net bir biçimde ortaya koymak hem de çözüm yolları önermek üzere hazırladığı Gıda Krizi Raporu açıklandı. Rapor, Gizli Maliyetler ile Çözüm, Bütüne Bakmak ve Maliyetleri Azaltmak şeklinde iki bölümden oluşuyor. Raporun ilk bölümünde, "sorunu doğru ortaya koymak, çözümün de belirmesini sağlar" görüşünden hareketle, gıda sisteminde yaşanan sorunların dört temel nedenine dikkat çekildi.
Birincisi, gıda paylaşımındaki adaletsizlik. 2017'de ortalama et tüketimi ABD'li bir kişi için 124 kilo, bir Avrupalı için 80 kilo, Türkiye'deki bir kişi için 40 kilo, bir Nijeryalı için 10 kilo civarındaydı.
İkinci neden, gıda israfı. Dünyada 800 milyonun üzerinde insan, yani her on kişiden biri açlık çekmesine karşın her yıl yetiştirilen gıdanın üçte biri, yani yaklaşık 1.3 milyar ton gıda tarladan tezgâha giden yolda heba oluyor.
Üçüncü neden, gıda olarak sunulan ürünlerin besleyici özelliğini yitirmiş olması. Tarımda kullanılan sentetik kimyasallar ve katkı maddeleri yiyeceklerdeki besleyicilik özelliğini geri plana iterken yetersiz beslenme kaynaklı sağlık sorunlarına neden oluyor. Dördüncü neden olarak savaşlar, çatışmalar, iklim değişikliği, salgın hastalıklar ve yanlış politikalar sonucu yaşanan üretim kayıpları ve gıda enflasyonu da eklenince gıda krizinin çözümü güçleşiyor.
Gizli maliyetlere dikkat çekildi
Öte yandan rapor, gıdanın gizli maliyetlerine de dikkat çekiyor ve bu gizli maliyet hesabını yapmadığımız sürece ödediğimiz bedeller giderek artacağına işaret ediyor. Gıdanın maliyeti, gıdanın üretiminden tüketimine kadar olan süreçteki hammadde, enerji, lojistik, tanıtım, emek vs gibi parasal değer biçilmiş bedellerle birlikte ekolojik, sosyal ve sağlık için ödenen bedelleri de kapsıyor.
Ülkemizde yaşanan gıda enflasyonu gıdaya erişim ve sağlıklı beslenme sorunlarını daha da derinleştiriyor. TMOBB 2022 verilerine göre, ülkemizde yaşayanların %22`si dengeli ve yeterli beslenemiyor, %8.5`u ise açlık sınırında yaşıyor. Endu¨striyel tarım yöntemleri toplumların gıda gu¨venliğinin yanı sıra diğer türlerin yaşamını, toprak ve su varlığını, iklimleri, kısacası gezegenin geleceğini tehdit ediyor. Soframıza koyduğumuz gıdanın nereden geldiğini, kimler tarafından nasıl üretildiğini, bize nasıl ulaştığına dair yapacağımız seçimler sadece bizi değil, tüm gezegeni ve yaşamı etkiliyor.
Üretimden tu¨ketime kadar uzanan yolda kısa vadeli verimlilik ve maddi kârın yerine bereket ve bütünü¨n kârını gözeten anlayışa ve bu anlayışla hayata geçirilecek politikalara ihtiyacımız var. Gıda krizinin çözümü de böyle bir dönu¨şu¨me doğru adım atmakla mümkün… Çiftçinin, özellikle de pazara ulaşma ve rekabet şansı düşük küçük çiftçilerin refahını esas alan, üretimden araç kullanımına, depo olanaklarından pazarlamaya kadar her alanda üreticilerin örgütlenmesi, suyun verimli kullanılması, az su isteyen bitkilere yönelinmesi, damlama sulamanın ve yağmur hasadının yaygınlaşması, toprağın su tutuma kapasitesini artıracak yöntemlerin
hayata geçirilmesi şart. Pestisit, sentetik gübre ve monokültür gibi toprakları tarım yapılamaz noktaya getiren uygulamaların terk edilerek doğa haklarının, çeşitliliğin ve sağlıklı ekosistemlerin devamlılığının benimsenmesi; tüketim ku¨ltu¨ru¨nu¨n sorgulanması, doğanın sınırsız bir kaynak olarak görülmekten vazgeçilmesi bu çerçevede gıdada görsel kaygılar yerine besleyici değerlerin ön plana çıkarılmasına yönelik adımlar dönüşümün kilometre taşlarını oluşturabilir. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği'nden raporla ilgili yapılan açıklamada, şunalar kaydedildi: "Hazırladığımız Gıda Krizi Raporu, tohumdan tarlaya, tarladan tezgaha, tezgâhtan mutfağa mutfaktan sofraya ve damağımıza varıncaya kadar gıda ve beslenme konusunda yaşadığımız sorunlara doğru yönden bakarak çözüm önerilerimizi politikalcıların, karar vericilerin, tüketiciler de dahil olmak üzere gıda sisteminde yer alan bütün paydaşların gu¨ndemine getirmeyi amaçlıyor. Gıdanın sadece ekonomik değil ekolojik, sosyal ve sağlıkla ilgili maliyetlerinin tırmanmasının ardında yatan nedenleri doğru belirlemek bize çözu¨me giden yolları da gösteriyor."
Birincisi, gıda paylaşımındaki adaletsizlik. 2017'de ortalama et tüketimi ABD'li bir kişi için 124 kilo, bir Avrupalı için 80 kilo, Türkiye'deki bir kişi için 40 kilo, bir Nijeryalı için 10 kilo civarındaydı.
İkinci neden, gıda israfı. Dünyada 800 milyonun üzerinde insan, yani her on kişiden biri açlık çekmesine karşın her yıl yetiştirilen gıdanın üçte biri, yani yaklaşık 1.3 milyar ton gıda tarladan tezgâha giden yolda heba oluyor.
Üçüncü neden, gıda olarak sunulan ürünlerin besleyici özelliğini yitirmiş olması. Tarımda kullanılan sentetik kimyasallar ve katkı maddeleri yiyeceklerdeki besleyicilik özelliğini geri plana iterken yetersiz beslenme kaynaklı sağlık sorunlarına neden oluyor. Dördüncü neden olarak savaşlar, çatışmalar, iklim değişikliği, salgın hastalıklar ve yanlış politikalar sonucu yaşanan üretim kayıpları ve gıda enflasyonu da eklenince gıda krizinin çözümü güçleşiyor.
Gizli maliyetlere dikkat çekildi
Öte yandan rapor, gıdanın gizli maliyetlerine de dikkat çekiyor ve bu gizli maliyet hesabını yapmadığımız sürece ödediğimiz bedeller giderek artacağına işaret ediyor. Gıdanın maliyeti, gıdanın üretiminden tüketimine kadar olan süreçteki hammadde, enerji, lojistik, tanıtım, emek vs gibi parasal değer biçilmiş bedellerle birlikte ekolojik, sosyal ve sağlık için ödenen bedelleri de kapsıyor.
Beslenme kişisel bir mesele değil!
Gıdaya erişimde yaşanan sıkıntıların sosyal ve ekonomik adaletsizliklerle de doğrudan ilgisi var. Üreten kendine yeterli topluluklar, girdi maliyetleri ve sosyo ekonomik dengesizlikler yüzünden giderek satın almak zorunda bırakılan ve alım gücü giderek düşen yoksul tüketicilere dönüşüyor. Hem dünyada hem de Türkiye'de her geçen gün geçtikçe daha fazla insan yeterli beslenme ihtiyacını konusunda sorun yaşıyor.Ülkemizde yaşanan gıda enflasyonu gıdaya erişim ve sağlıklı beslenme sorunlarını daha da derinleştiriyor. TMOBB 2022 verilerine göre, ülkemizde yaşayanların %22`si dengeli ve yeterli beslenemiyor, %8.5`u ise açlık sınırında yaşıyor. Endu¨striyel tarım yöntemleri toplumların gıda gu¨venliğinin yanı sıra diğer türlerin yaşamını, toprak ve su varlığını, iklimleri, kısacası gezegenin geleceğini tehdit ediyor. Soframıza koyduğumuz gıdanın nereden geldiğini, kimler tarafından nasıl üretildiğini, bize nasıl ulaştığına dair yapacağımız seçimler sadece bizi değil, tüm gezegeni ve yaşamı etkiliyor.
Peki sorun nasıl çözülecek?
Sorunun sadece teknolojik gelişmelerle çözülemeyeceği aşikar. Çözüme giden yol; üretim ve tüketim yöntem ve teknikleri ile tedarik zincirlerini de içine alan bütün bir gıda sisteminde anlayış değişikliğine gidilmesinden geçiyor. Gıdanın gerçek bedelini sorgulamamız, "bu bedelleri nasıl azaltabiliriz?" sorusunun yanıtlarını vermemiz ve iş işten geçmeden sağlıklı, ve adil gıdaya üretim, tedarik ve tüketim yöntemlerini hayata geçirmemiz gerekiyor.Üretimden tu¨ketime kadar uzanan yolda kısa vadeli verimlilik ve maddi kârın yerine bereket ve bütünü¨n kârını gözeten anlayışa ve bu anlayışla hayata geçirilecek politikalara ihtiyacımız var. Gıda krizinin çözümü de böyle bir dönu¨şu¨me doğru adım atmakla mümkün… Çiftçinin, özellikle de pazara ulaşma ve rekabet şansı düşük küçük çiftçilerin refahını esas alan, üretimden araç kullanımına, depo olanaklarından pazarlamaya kadar her alanda üreticilerin örgütlenmesi, suyun verimli kullanılması, az su isteyen bitkilere yönelinmesi, damlama sulamanın ve yağmur hasadının yaygınlaşması, toprağın su tutuma kapasitesini artıracak yöntemlerin
hayata geçirilmesi şart. Pestisit, sentetik gübre ve monokültür gibi toprakları tarım yapılamaz noktaya getiren uygulamaların terk edilerek doğa haklarının, çeşitliliğin ve sağlıklı ekosistemlerin devamlılığının benimsenmesi; tüketim ku¨ltu¨ru¨nu¨n sorgulanması, doğanın sınırsız bir kaynak olarak görülmekten vazgeçilmesi bu çerçevede gıdada görsel kaygılar yerine besleyici değerlerin ön plana çıkarılmasına yönelik adımlar dönüşümün kilometre taşlarını oluşturabilir. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği'nden raporla ilgili yapılan açıklamada, şunalar kaydedildi: "Hazırladığımız Gıda Krizi Raporu, tohumdan tarlaya, tarladan tezgaha, tezgâhtan mutfağa mutfaktan sofraya ve damağımıza varıncaya kadar gıda ve beslenme konusunda yaşadığımız sorunlara doğru yönden bakarak çözüm önerilerimizi politikalcıların, karar vericilerin, tüketiciler de dahil olmak üzere gıda sisteminde yer alan bütün paydaşların gu¨ndemine getirmeyi amaçlıyor. Gıdanın sadece ekonomik değil ekolojik, sosyal ve sağlıkla ilgili maliyetlerinin tırmanmasının ardında yatan nedenleri doğru belirlemek bize çözu¨me giden yolları da gösteriyor."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.