Asgari ücretlinin, memurun, işçinin, emeklinin vs. bu kaçıncı umudu, bekleyişi? On çarpı iki eşittir; yirmi. Peki bu saydığım sınıfların, kendileri için kaçıncı hikmet arayışı? O da yirmi.
Evet, her Aralık ve Haziran aylarında asgari ücretle çalışan işçi, memur, emekli vs. kesimler bir umut içine girer. Neden? Maaşlarına zam gelecek, diye. Ama bu güne kadar zam değil hep “zamcık” aldılar, “gemicik” sahiplerinden…
“Bazen başımı iki elimin arasına alıp düşünüyorum. 227 milyon lira alan (o zamanki asgari ücret) bir adamın geçinmesi mümkün mü? Bunu siz de, kendi vicdanınıza sorun. Sizleri üzmek istemiyorum ama verdiğiniz asgari ücret çocuğunuzun bir gece kulübündeki, bir günlük mönüsünün fiyatı bile değil. Şunu bilin ki yarın bu hayat biter. Hepimizi iki metreküp toprağa sokacaklar.”
Bu sözler 2003 yılında söylendi ve sözlerin sahibi 10 yıldır “yürütmenin” başı olan Erdoğan.
2012’ye gelirsek, birkaç haftadır “yeni asgari ücret” tartışmaları başladı. Herkes sadece konuşuyor.
Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, ailelerin düşük ücrete karşı korunmasını, insanların en azından olağan ihtiyaçlarını karşılamasını ve hepsinden öte insan onuruna yaraşır bir ücret almasını vurguluyor.
Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan ise aynı paralelde ve uygulanan asgari ücret bu haliyle Türkiye gerçekleriyle bağdaşmadığını ifade ediyor. (Tabi Türkiye gerçeklerini de açıklaması lazımdı…)
DİSK Genel Başkanı Erol Ekici ise kapitalizme gönderme yaparak asgari ücretin belirlenmesi sürecinin, “İşçilerin alın teri üzerinden oynanan bir oyun olarak yürütüldüğünü” söylüyor.
Asgari ücret belirleme komisyonu toplandığında yapılacak zamda zaten biliniyordu. Ama dedik ya! Umut, fakirin ekmeği. Fakirleri oyalamak için toplanmak, tartışmak, bağırıp çağırmak ve ortamın gazını alıp, vatandaşı “hikmet” arayışına yönlendirmek lazımdı. Asgari ücret komisyonunun asıl görevi de buydu zaten.
Selim Kotil Bey daha geçen hafta vatandaşa ayna tutmuş ve halini görmesini istemişti. Dört kişilik bir ailenin sadece simit ve çayla üç öğünlük yemek masrafı 720 TL yapıyordu. Geriye 20 TL kalıyordu. Yeni zamla artık 42 TL’si olacak vatandaşımın. Razı mısınız? Razısınız, razısınız… Yoksa bu sendikalar ne iş yapar? Sosyal toplum örgütleri nerede? Beşir Atalay hangi cesaretle şu anki oy oranlarının % 51,3 olduğunu açıklayabiliyor. Sonra demokrasi, insan hakları vs. Arap ülkelerini diyar, diyar gezerken terörün, açlığın, ahlaksızlığın, sefaletin zirve yaptığı Türkiye’ye neden uğramıyor acaba?
Bu sorunun cevabını da yine hükümetin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu veriyor.
Bakan geçenlerde asgari ücret ve komisyonu ile ilgili konuşmasında şöyle bir örnek verdi;
“Köylü kadını pazarda tezgâhını açmış, müşteri bekliyor. Bir vatandaş yanaşmış; “Domates’in kilosu ne kadar” sorusuna, “250 bin deyorlar” yanıtı almış.
Soğanın kilosu, sorusuna “250 bin deyorlar”, “Patatesin kilosu” sorusuna da “300 bin lira deyorlar” deyince, müşteri, şaşırmış ve merakını gidermek için sormuş.
“Peki, bu tezgâh, bu ürünler senin değil mi” diye sormuş. Bu satıcı kadın “Öyle deyorlar” karşılığını vermiş.” Yaşanmış bir gerçek, diye ekliyor Sayın Bakan.
Bu ülkeyi AKP mi yönetiyor? Öyle deyorlar…
Evet, her Aralık ve Haziran aylarında asgari ücretle çalışan işçi, memur, emekli vs. kesimler bir umut içine girer. Neden? Maaşlarına zam gelecek, diye. Ama bu güne kadar zam değil hep “zamcık” aldılar, “gemicik” sahiplerinden…
“Bazen başımı iki elimin arasına alıp düşünüyorum. 227 milyon lira alan (o zamanki asgari ücret) bir adamın geçinmesi mümkün mü? Bunu siz de, kendi vicdanınıza sorun. Sizleri üzmek istemiyorum ama verdiğiniz asgari ücret çocuğunuzun bir gece kulübündeki, bir günlük mönüsünün fiyatı bile değil. Şunu bilin ki yarın bu hayat biter. Hepimizi iki metreküp toprağa sokacaklar.”
Bu sözler 2003 yılında söylendi ve sözlerin sahibi 10 yıldır “yürütmenin” başı olan Erdoğan.
2012’ye gelirsek, birkaç haftadır “yeni asgari ücret” tartışmaları başladı. Herkes sadece konuşuyor.
Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, ailelerin düşük ücrete karşı korunmasını, insanların en azından olağan ihtiyaçlarını karşılamasını ve hepsinden öte insan onuruna yaraşır bir ücret almasını vurguluyor.
Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan ise aynı paralelde ve uygulanan asgari ücret bu haliyle Türkiye gerçekleriyle bağdaşmadığını ifade ediyor. (Tabi Türkiye gerçeklerini de açıklaması lazımdı…)
DİSK Genel Başkanı Erol Ekici ise kapitalizme gönderme yaparak asgari ücretin belirlenmesi sürecinin, “İşçilerin alın teri üzerinden oynanan bir oyun olarak yürütüldüğünü” söylüyor.
Asgari ücret belirleme komisyonu toplandığında yapılacak zamda zaten biliniyordu. Ama dedik ya! Umut, fakirin ekmeği. Fakirleri oyalamak için toplanmak, tartışmak, bağırıp çağırmak ve ortamın gazını alıp, vatandaşı “hikmet” arayışına yönlendirmek lazımdı. Asgari ücret komisyonunun asıl görevi de buydu zaten.
Selim Kotil Bey daha geçen hafta vatandaşa ayna tutmuş ve halini görmesini istemişti. Dört kişilik bir ailenin sadece simit ve çayla üç öğünlük yemek masrafı 720 TL yapıyordu. Geriye 20 TL kalıyordu. Yeni zamla artık 42 TL’si olacak vatandaşımın. Razı mısınız? Razısınız, razısınız… Yoksa bu sendikalar ne iş yapar? Sosyal toplum örgütleri nerede? Beşir Atalay hangi cesaretle şu anki oy oranlarının % 51,3 olduğunu açıklayabiliyor. Sonra demokrasi, insan hakları vs. Arap ülkelerini diyar, diyar gezerken terörün, açlığın, ahlaksızlığın, sefaletin zirve yaptığı Türkiye’ye neden uğramıyor acaba?
Bu sorunun cevabını da yine hükümetin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu veriyor.
Bakan geçenlerde asgari ücret ve komisyonu ile ilgili konuşmasında şöyle bir örnek verdi;
“Köylü kadını pazarda tezgâhını açmış, müşteri bekliyor. Bir vatandaş yanaşmış; “Domates’in kilosu ne kadar” sorusuna, “250 bin deyorlar” yanıtı almış.
Soğanın kilosu, sorusuna “250 bin deyorlar”, “Patatesin kilosu” sorusuna da “300 bin lira deyorlar” deyince, müşteri, şaşırmış ve merakını gidermek için sormuş.
“Peki, bu tezgâh, bu ürünler senin değil mi” diye sormuş. Bu satıcı kadın “Öyle deyorlar” karşılığını vermiş.” Yaşanmış bir gerçek, diye ekliyor Sayın Bakan.
Bu ülkeyi AKP mi yönetiyor? Öyle deyorlar…
Akın Aydın / diğer yazıları
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024