24 Nisan'da, ABD'nin yeni başkanı Türk milletine, şanlı tarihimize iftira atarak, bu milleti arkadan vuran Ermeniler 'soykırıma uğramıştır' dedi.
Önemli mi? Önemli tabi… Dediğim gibi milletimize, tarihimize iftira var. Eğer bu müfterilere hak ettikleri cevap anında verilmezse şeref ve haysiyet zedelenmesi ortaya çıkar. Müfteriler yarın başka başlıklarla kapıya dayanır.
Türk millet, Türk dünyası ortak cevabını verdi. Hükümet de bu iddiaların asla kabul edilemeyeceğini, yok hükmünde olduğunu açıkladı ve asıl cevabın 14 Haziran'daki NATO liderler Zirvesinde verileceğini açıkladılar.
Sayılı gün çabuk geçti ve bugün o zirve başlıyor. Dışişleri Bakanlığı "kırımızı ajandamız" hazır derken, Sayın Erdoğan en son açıklamasında; "Türkiye-ABD ilişkilerini Sayın Biden ile ele alma fırsatımız olacak" dedi.
Kırmızı ajandada ne var, Biden ile ne konuşulacak bilmiyorum ama Türkiye'yi sıkıntılı bir süreç beklediği çok net. Birçok siyaset uzmanı başta ekonomi başlığı olmak üzere Türkiye'nin masadan birçok taviz vererek kalkacağını, iddia ediyor. Özellikle Suriye'de Kürt Devleti ve Karadeniz başlığında çokça iddialar var.
Taviz verilip-verilmediğini bilmem ama tavizler vererek Brüksel'e gidildiği ortada.
ABD'nin Karadeniz'e çıkma hedefi herkesin malumu. Rusya'ya karşı kullandığı ülkeler de ortada. İktidara bakıyorsunuz ki, son bir ayda bu ülkelerle üst düzey ziyaretler gerçekleştiriyor, askeri anlaşmalara imza atıyor.
Dışişleri, Kırım Türklerinin tam bağımsızlığını vurgulamak yerine ilhak edildiğini ve tekrar Ukrayna'ya bağlanması gerektiğini vurguluyor.
Savaşın eşiğine geldiğimiz, en üst perdeden tehdit ettiğimiz Yunanistan ile 'ön koşulsuz görüşmeye hazırız' mesajı veriliyor ve Akdeniz'deki araştırma gemilerimiz Karadeniz'e çıkarılıyor ki, bu adımı ABD Dışişleri Bakanı Blinken "Türkiye'nin Kıbrıs'ın münhasır ekonomik bölgesi olarak saydığı sulardan gemilerini çekmesini ve sondaj faaliyetlerini durdurmasını memnuniyetle karşılıyoruz" cümleleriyle takdir ediyor.
Şerh konulsa da İsrail'e yeniden iyi ilişkiler kurabiliriz mesajı veriliyor.
Suriye'nin kuzeyinde PKK-YPG katliamlar yapıyor. Ama ülkemizin gündemi Eset.
Diğer taraftan Türkiye'nin eli zayıf. Daha doğrusu uygulanan ekonomi ve siyaset politikalarıyla elimiz zayıflatıldı.
Türk lirası en çok değer kaybeden para birimleri arasında üst sıralarda. Dış borç her gün katlanıyor. Yüksek faizde dünya yedincisiyiz. İşsizlik tavan yapmış vaziyette. İç siyasette tam bir kaos yaşanıyor. Ortaya çıkan iddialar yüzünden dünyaya rezil olduk.
Batının koz olarak kullandığı basın özgürlüğü sıralamasında 195 ülkenin arasında 146. sıradayız.
Şimdi! Türkiye masada, PKK-YPG ulusal güvenliğimizi tehdit ediyor, 'bitireceğiz' dense de ABD kabul eder mi?
Doğu Akdeniz'de sondaja devam edeceğiz. ABD kabul eder mi?
S-400'leri kuracağız. ABD razı olur mu?
İran ile ticari ilişkilerimizi güçlendireceğiz. ABD kabul eder mi?
Rusya ve Çin ile askeri, teknolojik ve ekonomik anlaşmalar imzalayacağız. ABD razı olur mu?
Suriye, Afganistan, Libya ve Karadeniz'de ülkemiz çıkarları neyse ona göre duruş göstereceğiz. ABD tabi tabi olur, der mi?
Tabii bu tip başlıkların hiç birisine ABD 'evet' demez, kabul etmez. O zaman o masadan sadece taviz çıkar.
Artık kendi ayaklarımız üzerinde durmak istiyorsak! Prof. Dr. Haydar Baş'ın dediği gibi, 'bu topraklar üzerinde hedefi olmayan ülkelerle iş birliği içerisine girmeli, doların saltanatına son verip Milli Ekonomi Modeli ekseninde milli paramızı devreye koyup hem siyasi, hem de ekonomik bağımsızlığımızı ilan etmeliyiz.
Artık bu devlet ve bu millet ABD kamburundan, AB kapısından ve NATO tokmağından kurtulmalı, kurtarılmalıdır.
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025