Türkiye'nin aleyhinde hangi tehdit, bir oluşum varsa, ABD'nin hemen hemen hepsini desteklediğini görüyoruz.
Yıllardır ülkemize zarar veren, onbinlerce sivilin ölümüne neden olan PKK terörünü ABD her zaman destekledi. Bunu da hiçbir zaman gizlemedi.
Suriye'nin kuzeyinde oluşan PYD/YPG terör örgütünü resmi bütçesinden finans ayıracak kadar açıktan destekledi.
Onbinlerce tır ağır silahı bu terör yapılanmasına gönderdi. Teröristleri gruplar halinde askeri eğitimden geçirip diploma verdi, terörün ordulaşmasını sağladı.
Türkiye'den tazminat ve toprak koparma amacı güden sözde soykırım iftiralarına sonuna kadar destek verdi. Ermeni diasporasının hep arkasında durdu.
Ege Denizi'nde 18 adamızı ve 1 kayalığımızı işgal eden, ordusunu yerleştiren Yunanistan'a hep destek oldu. Yunan genaraller bu adalarda ABD yapımı Hummer ciplerle pozlar verip Türkiye'ye tehditler savurdular.
Milli menfaatlerimiz doğrultusunda ülkemizde ve dünyada hangi adımı attıysak ABD hep karşımızda oldu, hep karşımızda saf tutanların safında yer aldı.
Şimdi de Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin (GKRY) askerlerini bizzat eğitme adımını atıyor. Kime karşı? Elbetteki Türkiye'ye, Türk askerine karşı…
ABD, 1987 yılında Ada'daki taraflar arasında silahlanma yarışını engelleme ve sorunun barışçı çözümüne katkı sağlama gerekçesiyle Ada'nın tamamına silah ambargosu uygulamaya başlamıştı.
Aralık 2019'da sadece AB üyesi olan Güney Kıbrıs'a yönelik ambargoyu kaldırmıştı.
Aralık ayında ABD Kongresinde kabul edilen tahsisatlar yasa tasarısında, ABD'nin belirli koşullar ve sınırlamalar altında GKRY'ye silah ambargosunun kaldırması istenmişti.
"Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji İşbirliği Yasası" olarak da bilinen ve bir bölümünde GKRY, İsrail ve Yunanistan'ın önemine vurgu yapılan tasarıda, Akdeniz, Ege ve Ortadoğu'da "tek taraflı, uluslararası hukuku ihlal eden ve iyi komşuluk ilişkilerini zedeleyen davranışlara karşı olunduğu" ifade ediliyordu
Ayrıca tasarıda ABD'nin müttefikleri arasında enerji güvenliğini sağlaması gerektiği kaydedilirken, Türkiye'nin Ada'da 40 bin askerinin bulunduğu ve ABD'nin ambargosundan dolayı GKRY'nin Rusya ve başka ülkelerden silah aldığı ve bunun ABD'nin çıkarlarıyla uyuşmadığı belirtiliyordu.
ABD sadece bununla da kalmamış, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki doğalgaz arama faaliyetleri konusunda da Rum Yönetiminin haklarını desteklediklerini açıklamıştı.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo önceki gün Washington'da yaptığı basın açıklamasında Rum askerlerine eğitim ve öğretim fonu tahsis edeceklerini ve bizzat eğiteceklerini belirtti. Açıklamadan notlar şöyle:
* "ABD Dışişleri Bakanlığı, Kongre ödeneklerine ve bildirimlerine bağlı olarak, artan ikili güvenlik ilişkileri kapsamında (Rum yönetimine) uluslararası askeri eğitim vermeyi ve öğretim fonu sağlamayı planlıyor."
* "Bu adım, Doğu Akdeniz'de istikrarı sağlama adına anahtar bölgesel ortaklarla ilişkileri geliştirme çabalarımızın bir parçasıdır."
* "İki ülke arasındaki 'güvenlik ilişkilerinin genişletilmesi' çerçevesinde Dışişleri Bakanlığı ilk kez Kıbrıs Cumhuriyeti askerlerinin eğitimi için fon ayırdı."
Dikkat ederseniz, bu adımların tamamı Türkiye'ye karşı…
ABD, en yetkili ağızlardan, Türkiye'yi Doğu Akdeniz'de tek taraflı, uluslar arası hukuku ihlal eden davranışlarda bulunmakla suçluyor.
Doğu Akdeniz'de güvenlik ve enerji işbirliği derken, GKRY, Yunanistan ve İsrail'in önemi vurgulanıyor. Yani Türkiye'nin olmadığı bir işbirliğinden bahsediliyor.
Türkiye'ye ve Türk askerine karşı askeri güç toplayan Rumlara bizzat ABD'li askerlerce eğitim desteği sağlayarak ve bütçeden fon ayırarak, Türkiye'ye karşı saf tuttuğunu açıkça ve resmen ilan ediyor. Bunu "bölgesel ortaklarla ilişkileri geliştirme" amacıyla yaptığını belirterek, Doğu Akdeniz'e en fazla sınırı olan Türkiye'yi tamamen bölgeden dışlıyor, yok farz ediyor.
Düşmanlığını daha fazla ilan etmek için, sözde stratejik müttefikimiz daha ne yapsın?
Esasen S-400 aldık diye bizi ABD'nin Hasımlarıyla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamına alarak ve bizi, bu kapsama aldığı Kuzey Kore, Rusya ve İran'la bir tutarak bunu da ilan etmişti ama deve kuşu gibi başımızı kuma gömmeye devam ettiğimiz için hala anlayamıyoruz.
ABD açık ve net tavır alıyor, bu konularda bizzat adım atıyor biz ise gayet yumuşak ifadelerle hatırlatmalar yapmaya, tavsiyelerde bulunmaya, suya yazı yazar gibi sözde tepkiler göstermeye devam ediyoruz.
Türkiye için artık, Atatürk'ün Türkiye'sinin milli duruşuna, "manda ve himaye kabul edilmez" temel anlayışına yeniden dönme zamanıdır. Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği gibi, "Ne AB, ne ABD tek çözüm bağımsız Türkiye" deme zamanıdır.
Bunu hayata geçirecek olan Sayın Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli'ni ve Sosyal Devlet Milli Devlet tezini acilen uygulama zamanıdır.
Eğer Türkiye olarak bugünkü "bağımlı" anlayıştan kurtulmadığımız müddetçe, düşmanlarımızı bize karşı eğitenlerin, onları fonlayanların peşinde icazet için daha çok koşarız. Bu da bizi maalesef geleceğe götürmez.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024