ABD Başkanı Trump'ın İran'la 2015'te imzalanan nükleer anlaşmadan çekilmek için sunduğu gerekçeler Batılı müttefikleri de dahil hiçbir ülkeyi ikna etmedi.
Dünkü yazımızda bu noktadaki Batılı ülkelerin tepkilerini ve ABD'ye yönelttikleri eleştirileri tek tek aktarmıştık.
İran'a yönelik bu son hamlede ABD yapayalnız kaldı. Ve bu sebeple B planı devreye sokuldu, yani İran'ı kışkırtarak suçlu gösterme provokasyonu?
Dün, Suriye'de bulunan İran güçleri ile İsrail arasındaki gerilimi mutlaka okumuşsunuzdur.
Özellikle ABD menşe'li basın organlarında haber, "önce İran İsrail'in Golan Tepesi'ndeki üslerine 20 roketle saldırı düzenledi, bu sebeple de İsrail Suriye'deki İran hedeflerine savaş uçaklarıyla, tanklarla operasyon yaptı" şeklinde verildi.
Fakat gayet iyi biliyoruz ki, İran, özellikle de ABD'nin tek taraflı olarak nükleer anlaşmadan çekildiğini ilan ettiği bir atmosferde asla "ilk saldıran" taraf olmaz.
İran'ın devlet politikası öncelikle diplomasiye ve savunmaya dayalıdır, saldırı olursa cevap verirler. Zaten böyle olmasaydı, Batılı ülkeler İran'la nükleer anlaşma asla imzalamazdı ve de bu anlaşmadan çekilen tek ülke ABD olmazdı.
Peki, nedir olayın aslı?
Anadolu Ajansı'nın (AA) Suriye'nin Kuneytra ilindeki yerel kaynaklardan edindiği bilgilere göre, İsrail güçleri işgal altında tuttuğu Golan'dan Suriye'nin güneyinde Beşar Esad yönetiminin kontrolündeki Kuneytra iline bağlı Baas ve Hadar kentlerine tank atışları düzenledi. Yani ilk saldırıyı yapan İsrail ordusu, tank atışlarıyla Suriye topraklarını vurdu.
Bunun üzerine Suriye ordusuna bağlı İranlı unsurlar da çoklu roketatar sistemleriyle cevap verdi. İran'dan Suriye ordusuna destek için gelen güçler, İsrail'in yıllardır işgal altında tuttuğu Golan tepeleri'ndeki üslerine 20 kadar roket fırlattı.
İsrail savaş uçakları bunu bahane ederek Baas kentinin çevresindeki bölgelere ve Kuneytra ilinin kuzey kırsalındaki Tel Ahmar bölgesine saldırılar düzenledi.
Çatışmaları başlatan taraf olan İsrail ordusundan yapılan açıklamada, "İsrail ordusu bunu vahim bir olay olarak görmektedir ve çeşitli senaryolara hazırlıklı olmaya devam etmektedir" ifadesine yer verildi.
İsrail hem kışkırtan hem suçlayan taraf?
Hem de bulunduğu yer Suriye Devleti'ne ait olan Golan Tepeleri?
Adamlar yıllardır işgalci, kendilerine ait olmayan topraklara çöreklenmişler, hem de zeytinyağı gibi hep suyun üstüne çıkmaya çalışıyorlar.
Kurt-kuzu hikâyesi gibi? Kurt yukarıda kaynağın başında, kuzu ise aşağıda dereden su içiyor; kuzuyu yemek için bahane arayan kurt yukarıdan sesleniyor, "Ey kuzu! suyumu bulandırıyorsun" diye, aynen böyle?
İsrail'in ısrarla hep Suriye'deki İran güçlerinin bulunduğu yerlere saldırı düzenlemesi, İran'ı kışkırtmaya yönelik?
Bu tür provokasyonlarla İran'dan bir hamle gelmesini bekliyorlar. Böylece İran saldırgan olarak ilan edilecek ve aynen Doğu Guta'daki kimyasal provokasyonda olduğu gibi İngiltere, Fransa gibi Batılı ülkeler de İran savaşına dahil edilmiş olacak.
İran'a tek başına müdahale etmeye asla cesareti olmayan ABD, İran topraklarında BOP'u gerçekleştirebilmek için "çok uluslu bir güç" oluşturma derdinde?
Bu iş sadece köle durumunda olan Suudi Arabistan'la ve Hizbullah'ın tükürdüğünde boğabileceği İsrail'le olmaz elbette?
İran'la savaşı kafasına koymuş olan ABD, İsrail ve Suudi Arabistan'la birlikte elbette ki yeni provokasyonlar deneyecektir.
Ama bir şeyi daha ihmal etmeyecektir, Batılı ülkeleri terörle terbiye etmeyi?
Yakında Londra'da, Paris'te, Berlin'de yeni saldırılar olursa hiç şaşırmayın, ABD'nin ikna çabalarıdır. 11 Eylül saldırılarıyla kendi halkını ikna etmeye çalışan ABD'den başka ne beklenebilir ki?
Artık tüm dünya ülkeleri doğusuyla, batısıyla bu işgal provokasyonlarına, bu emperyalist politikalara dur demeli dünyayı kendilerine bir mezar değil, yaşanabilecek bir mekân haline dönüştürmelidir.
Bunun da tek yolu, 2008'de tarihe gömülmüş olan Kapitalizmden artık vazgeçip, BRICS devletleri gibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ni uygulamaktır.
O zaman göreceğiz ki tüm dünya "Yurtta sulh, cihanda sulh" diyecek, sadece demekle kalmayacak bizzat yaşayacak.
Böylece tüm dünya insanlığı; gelir adaletini, kaynak paylaşımını, her yönüyle güvenli bir dünyayı, barışı, insan haklarını doya doya yaşayacak.
Dünkü yazımızda bu noktadaki Batılı ülkelerin tepkilerini ve ABD'ye yönelttikleri eleştirileri tek tek aktarmıştık.
İran'a yönelik bu son hamlede ABD yapayalnız kaldı. Ve bu sebeple B planı devreye sokuldu, yani İran'ı kışkırtarak suçlu gösterme provokasyonu?
Dün, Suriye'de bulunan İran güçleri ile İsrail arasındaki gerilimi mutlaka okumuşsunuzdur.
Özellikle ABD menşe'li basın organlarında haber, "önce İran İsrail'in Golan Tepesi'ndeki üslerine 20 roketle saldırı düzenledi, bu sebeple de İsrail Suriye'deki İran hedeflerine savaş uçaklarıyla, tanklarla operasyon yaptı" şeklinde verildi.
Fakat gayet iyi biliyoruz ki, İran, özellikle de ABD'nin tek taraflı olarak nükleer anlaşmadan çekildiğini ilan ettiği bir atmosferde asla "ilk saldıran" taraf olmaz.
İran'ın devlet politikası öncelikle diplomasiye ve savunmaya dayalıdır, saldırı olursa cevap verirler. Zaten böyle olmasaydı, Batılı ülkeler İran'la nükleer anlaşma asla imzalamazdı ve de bu anlaşmadan çekilen tek ülke ABD olmazdı.
Peki, nedir olayın aslı?
Anadolu Ajansı'nın (AA) Suriye'nin Kuneytra ilindeki yerel kaynaklardan edindiği bilgilere göre, İsrail güçleri işgal altında tuttuğu Golan'dan Suriye'nin güneyinde Beşar Esad yönetiminin kontrolündeki Kuneytra iline bağlı Baas ve Hadar kentlerine tank atışları düzenledi. Yani ilk saldırıyı yapan İsrail ordusu, tank atışlarıyla Suriye topraklarını vurdu.
Bunun üzerine Suriye ordusuna bağlı İranlı unsurlar da çoklu roketatar sistemleriyle cevap verdi. İran'dan Suriye ordusuna destek için gelen güçler, İsrail'in yıllardır işgal altında tuttuğu Golan tepeleri'ndeki üslerine 20 kadar roket fırlattı.
İsrail savaş uçakları bunu bahane ederek Baas kentinin çevresindeki bölgelere ve Kuneytra ilinin kuzey kırsalındaki Tel Ahmar bölgesine saldırılar düzenledi.
Çatışmaları başlatan taraf olan İsrail ordusundan yapılan açıklamada, "İsrail ordusu bunu vahim bir olay olarak görmektedir ve çeşitli senaryolara hazırlıklı olmaya devam etmektedir" ifadesine yer verildi.
İsrail hem kışkırtan hem suçlayan taraf?
Hem de bulunduğu yer Suriye Devleti'ne ait olan Golan Tepeleri?
Adamlar yıllardır işgalci, kendilerine ait olmayan topraklara çöreklenmişler, hem de zeytinyağı gibi hep suyun üstüne çıkmaya çalışıyorlar.
Kurt-kuzu hikâyesi gibi? Kurt yukarıda kaynağın başında, kuzu ise aşağıda dereden su içiyor; kuzuyu yemek için bahane arayan kurt yukarıdan sesleniyor, "Ey kuzu! suyumu bulandırıyorsun" diye, aynen böyle?
İsrail'in ısrarla hep Suriye'deki İran güçlerinin bulunduğu yerlere saldırı düzenlemesi, İran'ı kışkırtmaya yönelik?
Bu tür provokasyonlarla İran'dan bir hamle gelmesini bekliyorlar. Böylece İran saldırgan olarak ilan edilecek ve aynen Doğu Guta'daki kimyasal provokasyonda olduğu gibi İngiltere, Fransa gibi Batılı ülkeler de İran savaşına dahil edilmiş olacak.
İran'a tek başına müdahale etmeye asla cesareti olmayan ABD, İran topraklarında BOP'u gerçekleştirebilmek için "çok uluslu bir güç" oluşturma derdinde?
Bu iş sadece köle durumunda olan Suudi Arabistan'la ve Hizbullah'ın tükürdüğünde boğabileceği İsrail'le olmaz elbette?
İran'la savaşı kafasına koymuş olan ABD, İsrail ve Suudi Arabistan'la birlikte elbette ki yeni provokasyonlar deneyecektir.
Ama bir şeyi daha ihmal etmeyecektir, Batılı ülkeleri terörle terbiye etmeyi?
Yakında Londra'da, Paris'te, Berlin'de yeni saldırılar olursa hiç şaşırmayın, ABD'nin ikna çabalarıdır. 11 Eylül saldırılarıyla kendi halkını ikna etmeye çalışan ABD'den başka ne beklenebilir ki?
Artık tüm dünya ülkeleri doğusuyla, batısıyla bu işgal provokasyonlarına, bu emperyalist politikalara dur demeli dünyayı kendilerine bir mezar değil, yaşanabilecek bir mekân haline dönüştürmelidir.
Bunun da tek yolu, 2008'de tarihe gömülmüş olan Kapitalizmden artık vazgeçip, BRICS devletleri gibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ni uygulamaktır.
O zaman göreceğiz ki tüm dünya "Yurtta sulh, cihanda sulh" diyecek, sadece demekle kalmayacak bizzat yaşayacak.
Böylece tüm dünya insanlığı; gelir adaletini, kaynak paylaşımını, her yönüyle güvenli bir dünyayı, barışı, insan haklarını doya doya yaşayacak.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025