Afrin bölgesini terörden arındırmak için gerçekleştirilen Zeytin Dalı Harekâtı bütün hızıyla devam ediyor.
Harekât başladığından bu yana Hatay'ın Kırıkhan ve Reyhanlı ilçelerine ve özellikle de Kilis ilimize hemen hemen her gün teröristler tarafından roket saldırıları gerçekleşti.
Sadece Kilis'e düşen roket sayısı 100'ü buldu, 7'ye yakın vatandaşımız hayatını kaybetti, yüzlercesi de yaralandı.
Kilislilerin içinde bulunduğu travmayı Malatya'daki Atatürk Vatandır sempozyumunda konuşan Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu'ndan dinleyelim:
"Kilis'te, Reyhanlı'da, Kırıkhan'da vatandaşlarımız evinde oturduğu yerde başımıza ne zaman bir bomba düşecek diye bekliyorlar. Oradaki psikoloji çok enteresan, ıslıklar çalarak bir şey geçiyor, arkasından bir gümbürtü kopuyor, çıkıyorsunuz ve acaba kimin evine düştü diye bakıyorsunuz, manzara bu?"
Sayın Eyercioğlu, Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllardır vurguladığı, "ABD'nin bölgemizdeki vatan hesabını" ifade ettikten sonra "cephenin geriye doğru genişleyebileceği" uyarısında bulunuyor ve şu dikkat çekici sözleri söylüyor:
"Kaç yıldan beri Irak'ta savaşsız bir gün geçmedi. 80'lerde İran savaşı ile başlayan süreç hala devam ediyor. Yani bugün 40 yaşına gelmiş bir Iraklı savaşsız bir gün görmedi, kansız bir gün yaşamadı. Irak böyle de Libya, Yemen, Afganistan ve Suriye böyle değil mi? Peki Türkiye'nin ne farkı var? Adım adım geliyor. Bugün Kilis'in, Reyhanlı'nın başına düşen bombaların yarın Malatya'ya düşmeyeceğinin garantisi nedir?"
Evet, bu kadar tehdidin yoğun olduğu bir coğrafyada, üstelik siyasilerimizin, asıl tehdit olan, terör örgütlerini bölge ülkelerini parçalamak için üreten ve kullanan ABD'yi hala stratejik müttefik gördüğü bir atmosferde bu roketler yarın Malatya'ya da düşer, Ankara'ya da?
İç kale muhkem olmadan dışarıda gerçek bir başarı elde edebilmek mümkün değildir.
Birinci Dünya Savaşı'nda başta Çanakkale Zaferi olmak üzere hemen hemen birçok cephede çok ciddi başarılar elde edilmişti ama iç kale darmadağın olduğundan, siyasilerin işbilmezliği Osmanlıyı Mondoros ve Sevr'e ardından da işgale kadar götürdü.
Tarihten ders almazsak, geleceğimize asla ışık tutamayız.
Fırat Kalkanı Harekâtı başlarken, Prof. Dr. Haydar Baş Bey, sınırların güvenliğine dikkat edilmesi ve odaklanılması gerektiğini vurguluyordu. Elbette ki sınır güvenliği dediğimiz, sadece teröristlerin geçişini engelleyecek yüksek ve uzun bir duvar değildir.
Kilis'e atılan 100 roket ve yaşadığımız can kayıpları açıkça gösteriyor ki, duvarlar terör saldırılarını engelleyemiyor. Saldırılar duvarın üstünden, havadan geliyor.
ABD'nin başta YPG olmak üzere, Heyet Tahrirü'ş-Şam, El Nusra gibi terör örgütlerine çeşit çeşit füzeler, roketler verdiği bilinen bir gerçek? Hem de 5 bin tır, 2 bin kargo uçağı?
Bunu Afrin'de Türk tankına, İdlib'de Türk gözlem noktasına ve Rus uçağına yapılan saldırılarda görmedik mi? Kilis'e, Reyhanlı'ya, Kırıkhan'a atılan roketlerde görmüyor muyuz?
Artık önümüzde ABD'nin son teknoloji roket ve füzelerini kullanan terör grupları var.
Bugün, işgale uğramış, ülkesi paramparça hale getirilmiş olan Esad yönetiminin bile hava savunma sistemleri var.
İsrail'e karşı Suriye, bu sistemlerle kendisini koruyordu ama teröristler Halep ve İdlib bölgesinde de fiili saldırılara geçince şimdi oralara da bu sistemleri yerleştirdi.
Ülkesi işgalde Esad teröre karşı hava savunma sistemleri kullanıyor, bizimkiler ise hala bu sistemlerin yanından bile geçmiyor.
Kilis, Reyhanlı, Kırıkhan ve diğer Suriye sınırlarımız, Mart 2011'den bu yana terör tehdidi almaktadır. Aradan tam 7 yıl geçti. Ama hala bir savunma sistemimiz yok.
2011'de Kilis'e düşen roketlerden ah vah ediyorduk, 7 yıl sonra yine ah vah ediyoruz ama çözüm adına hiçbir adım yok.
Bugün çeşit çeşit hava savunma sistemleri var. Hatta arabaların üstüne monte edilen çok basit, pratik, taşınabilir, fiyat olarak da uygun savunma sistemleri de var.
Köprüden geçmeyen araçlar için bile milyarlarca dolar çöpe atacağımıza, Kilis'i, Reyhanlı'yı, Kırıkhan'ı koruyabilecek savunma sistemleri peki ala alabilir, hatta biraz çabalasak belki de üretebiliriz.
Suriyeliler için Afrin'i alalım derken Kilis'imizi, Kilislilerimizi kaybetmeyelim.
Devlet adamlığı önce bize ait olan Kilis'in korunmasını, sonra Afrin'in terörden temizlenmesini gerektirir.
Bugün Kilis, artık yaşanamayacak bir ilimiz haline geldi. Doğru adımlar ancak doğru stratejilerle gerçekleşir. Afrin'i kurtaracağız diye Kilis'ten, Reyhanlı'dan, Kırıkhan'dan olmak pek doğru bir strateji olmasa gerek...
Harekât başladığından bu yana Hatay'ın Kırıkhan ve Reyhanlı ilçelerine ve özellikle de Kilis ilimize hemen hemen her gün teröristler tarafından roket saldırıları gerçekleşti.
Sadece Kilis'e düşen roket sayısı 100'ü buldu, 7'ye yakın vatandaşımız hayatını kaybetti, yüzlercesi de yaralandı.
Kilislilerin içinde bulunduğu travmayı Malatya'daki Atatürk Vatandır sempozyumunda konuşan Prof. Dr. Ömer Eyercioğlu'ndan dinleyelim:
"Kilis'te, Reyhanlı'da, Kırıkhan'da vatandaşlarımız evinde oturduğu yerde başımıza ne zaman bir bomba düşecek diye bekliyorlar. Oradaki psikoloji çok enteresan, ıslıklar çalarak bir şey geçiyor, arkasından bir gümbürtü kopuyor, çıkıyorsunuz ve acaba kimin evine düştü diye bakıyorsunuz, manzara bu?"
Sayın Eyercioğlu, Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllardır vurguladığı, "ABD'nin bölgemizdeki vatan hesabını" ifade ettikten sonra "cephenin geriye doğru genişleyebileceği" uyarısında bulunuyor ve şu dikkat çekici sözleri söylüyor:
"Kaç yıldan beri Irak'ta savaşsız bir gün geçmedi. 80'lerde İran savaşı ile başlayan süreç hala devam ediyor. Yani bugün 40 yaşına gelmiş bir Iraklı savaşsız bir gün görmedi, kansız bir gün yaşamadı. Irak böyle de Libya, Yemen, Afganistan ve Suriye böyle değil mi? Peki Türkiye'nin ne farkı var? Adım adım geliyor. Bugün Kilis'in, Reyhanlı'nın başına düşen bombaların yarın Malatya'ya düşmeyeceğinin garantisi nedir?"
Evet, bu kadar tehdidin yoğun olduğu bir coğrafyada, üstelik siyasilerimizin, asıl tehdit olan, terör örgütlerini bölge ülkelerini parçalamak için üreten ve kullanan ABD'yi hala stratejik müttefik gördüğü bir atmosferde bu roketler yarın Malatya'ya da düşer, Ankara'ya da?
İç kale muhkem olmadan dışarıda gerçek bir başarı elde edebilmek mümkün değildir.
Birinci Dünya Savaşı'nda başta Çanakkale Zaferi olmak üzere hemen hemen birçok cephede çok ciddi başarılar elde edilmişti ama iç kale darmadağın olduğundan, siyasilerin işbilmezliği Osmanlıyı Mondoros ve Sevr'e ardından da işgale kadar götürdü.
Tarihten ders almazsak, geleceğimize asla ışık tutamayız.
Fırat Kalkanı Harekâtı başlarken, Prof. Dr. Haydar Baş Bey, sınırların güvenliğine dikkat edilmesi ve odaklanılması gerektiğini vurguluyordu. Elbette ki sınır güvenliği dediğimiz, sadece teröristlerin geçişini engelleyecek yüksek ve uzun bir duvar değildir.
Kilis'e atılan 100 roket ve yaşadığımız can kayıpları açıkça gösteriyor ki, duvarlar terör saldırılarını engelleyemiyor. Saldırılar duvarın üstünden, havadan geliyor.
ABD'nin başta YPG olmak üzere, Heyet Tahrirü'ş-Şam, El Nusra gibi terör örgütlerine çeşit çeşit füzeler, roketler verdiği bilinen bir gerçek? Hem de 5 bin tır, 2 bin kargo uçağı?
Bunu Afrin'de Türk tankına, İdlib'de Türk gözlem noktasına ve Rus uçağına yapılan saldırılarda görmedik mi? Kilis'e, Reyhanlı'ya, Kırıkhan'a atılan roketlerde görmüyor muyuz?
Artık önümüzde ABD'nin son teknoloji roket ve füzelerini kullanan terör grupları var.
Bugün, işgale uğramış, ülkesi paramparça hale getirilmiş olan Esad yönetiminin bile hava savunma sistemleri var.
İsrail'e karşı Suriye, bu sistemlerle kendisini koruyordu ama teröristler Halep ve İdlib bölgesinde de fiili saldırılara geçince şimdi oralara da bu sistemleri yerleştirdi.
Ülkesi işgalde Esad teröre karşı hava savunma sistemleri kullanıyor, bizimkiler ise hala bu sistemlerin yanından bile geçmiyor.
Kilis, Reyhanlı, Kırıkhan ve diğer Suriye sınırlarımız, Mart 2011'den bu yana terör tehdidi almaktadır. Aradan tam 7 yıl geçti. Ama hala bir savunma sistemimiz yok.
2011'de Kilis'e düşen roketlerden ah vah ediyorduk, 7 yıl sonra yine ah vah ediyoruz ama çözüm adına hiçbir adım yok.
Bugün çeşit çeşit hava savunma sistemleri var. Hatta arabaların üstüne monte edilen çok basit, pratik, taşınabilir, fiyat olarak da uygun savunma sistemleri de var.
Köprüden geçmeyen araçlar için bile milyarlarca dolar çöpe atacağımıza, Kilis'i, Reyhanlı'yı, Kırıkhan'ı koruyabilecek savunma sistemleri peki ala alabilir, hatta biraz çabalasak belki de üretebiliriz.
Suriyeliler için Afrin'i alalım derken Kilis'imizi, Kilislilerimizi kaybetmeyelim.
Devlet adamlığı önce bize ait olan Kilis'in korunmasını, sonra Afrin'in terörden temizlenmesini gerektirir.
Bugün Kilis, artık yaşanamayacak bir ilimiz haline geldi. Doğru adımlar ancak doğru stratejilerle gerçekleşir. Afrin'i kurtaracağız diye Kilis'ten, Reyhanlı'dan, Kırıkhan'dan olmak pek doğru bir strateji olmasa gerek...
Murat Çabas / diğer yazıları
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Sandıktan ‘çözüm’ değil, ‘tepki’ çıktı / 02.04.2024
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024