Kekik otları, kuşburnu, dağ elması, böğürtlen dikenleri ile birlikte zeytin ağaçları, kızıl çamlar, meşeler, gürgenler, kayınlar, kestaneler, varsa asırlık ıhlamur ağaçları ve akasyalar da yanıyor. Ateş ve alev çıkartarak.Baştan başa tutuşarak.Kavrulup kül olarak...Börtü-böcek yanıyor.Ateş sönsün diye...Su serpiyorlar kovayla...Su sıkıyorlar hortumla...Su boşaltıyorlar uçakla...Allah şahittir!Serptikleri su da yanıyor."Su yanar mı" diye şaşırmayın; "bu ormanın yangınından yükselen ateşin içinde su da yanıyor" ve cennetten bir köşe olan Milas'ın Gökovası'nı da cehenneme çevirip "fesleğen ormanlarını da tutuşturarak" yakıyor.170 yaşında Halep çamı...Yanında 3 yaşında fidanı...100 yaşında kaplumbağa..Yanında 5 yaşında yavrusu...50 yıllık zeytinlik...Kaş'ın yaban keçileri...Kanyon'daki geyikler...Arı kovanları...Tutuşmuş yanıyor.***Manisa Soma'da, Sakarya Geyve'de, Kütahya Simav'da, Çanakkale Ayvacık'ta, Milas Gökova'da ve Bodrum'da, Aydın Nazilli'de, Adana Yüreğir'de çaresiz köylüler, yorgun düşmüş kurtarma ekiplerinin "alevin gücüne teslim oluşlarını" resmederek ormanlar yanıyor.Sadece yanmıyor.Kavrulup kül oluyorlar.Rapor edildi:16 Ağustos'tan 22 Ağustos'a Arabistan'ın Basrası'ndan kalkıp gelen nemsiz kavurucu alçak basınç çöl sıcağının altında ısınan, kızan ve tutuşarak yanıp kavrulan orman sayısı 207 ve yanan alan da 1380 hektardır.Kim yakıyor bu ormanları?Karıncalar yakıyor olamaz.Geyikler de olamaz.Kaplumbağalar da...İnsan olan insan da yakamaz, yüreği el vermez. İnsanın hamı, gelişmiş olmayanı, eğitimsizi; akılsız, vicdansızı ormanı yakacak cahillikler yapıyor olabilir. İnsanın eğitimli olanı ve "ateş-hava-su"nun kontrol edilmezse çevresini, etrafını, ağacı böceği yakıp yıkıp viran edebileceğini bilen, söz gelimi meteoroloji mühendisleri hep uyarır. Söz gelimi, onlardan biri olan Mikdat Kadıoğlu, daha Mayıs ayındayken; "bu yaz ormanları da yakabilecek kavurucu sıcakların gelebileceğini, önlem alınması gerektiğini" söylemişti.***Önlem almak!Bütün köylüyü eğitmek.Köylüyü Finlandiya'da, Norveç'te olduğu gibi ormanın sahibi yapmak ve onu ormanda henüz yangın büyümemişken; çizmelerini ayağına geçirip, kaskını takarak ve daha önceden depolanmış su tanklarını kullanma eğitiminden geçirip, o köylüyü aynı zamanda itfaiyeci yapmak. İğneli çam..Kızıl çam...Yaprağında reçine var...Gövdesi başta aşağı çıra...Bu Akdeniz ülkesinde Basra'dan kavurucu çöl sıcağının hep geldiği şu ağustos ayında; kırık bir cam parçası mercek olur, akılsızca atılmış bir sigara izmariti tutuşturucu olur, söndürülmeden terk edilmiş bir piknik ateşi tetikleyici olur, çatır çatır yanar ormanlar. Orman yanar.Sönsün diye su serpersin.Su da yanar! Necati Doğru/ Vatan
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.