Bir kaç gün önce Beykoz'da bir arkadaşımı ziyaret ettim. Akşam saat 9.00'da eve gelmiş.
"Nereden geliyorsun, niye geç geldin dediğimde", "Çorlu'dan geliyorum" dedi. "Sabah saat 5'de yola çıkıyorum. Yaklaşık beş saatim yolda geçiyor" deyince 15 sene evveline gitti gözlerim. Bu arkadaşım, Kundura Fabrikasına yakın bir "saya" atelyesinde sabah-akşam yılmadan çalışıyor, maharetli elleriyle pekçok ayakkabıyı hazır hale getiriyordu. Şimdi 15 yıllık "sayacı" adeta elleri kesilircesine işsiz kalıyor. Rızık temini için Çorlu'ya gidip bir evin boya işinde çalışıyor. Bu anlattıklarım belki birileri için bir şey ifade etmez.
Lakin ne olduğumuzun ve ne olacağımızın hissiyatını, uyanıklılığını, fikrini ve firasetini taşıyanlar için bir şey ifade eder. Yüzlerce atelye kapandı.
Yine piyasada para olmadığı için kapanan dükkanlar ve geride binlerce perişan aile...
Peki bozulan ruhi dengeler hiç mi sizin yüreğinizi acıtmıyor.
"AB'ye girince herşey düzelecek..." denilerek göz göre göre ocaklarımız sönüyor... Ciğerlerimiz kavruluyor.
Vatanın bütünlüğü, milletin egemenliği, askerin varlığı tartışma konusu yapılıyor. Bizi biz yapan değerlerin altları oyuluyor. Siyasilerimizin milli iradenin, milli hamlenin, milli heyecan ve kaynaşmanın sahiplenilmesi noktasında beklenilen tepkiyi gösterememesini de görünce ellerim yana düşmüş, ümidim yıkılmış bir halde çok sevdiğim bir arkadaşımın yanına uğradım. Beni görünce kısa bir hal hatırdan sonra şunu dedi: "Sana Mehmet Akif'in bir şiirini okusam dinler misin?" "Tabii elbette" dedim. Ve dinledikçe bu şiirin ümitsiz, gayretsiz gönülleri nasıl ateşlediğini gördüm. İstedim ki bu şiirin bir klibi olsun. Olsun da "vatan için" hizmet için umutlar çağlasın...
Bakın Akif nasıl sesleniyor:
"Atiyi karanlık görerek bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa eminim, budur ancak.
Dünyada inanmanı, hani görsem de gözümle.
İmanı olan kimse gebermez bu ölümle;
Ey dipdiri meyyit, "iki el bir baş içindir".
Davransana; eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin!
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz
Kendin mi senin, yoksa ümidin mi yüreksiz
Atiyi karanlık görüvermekle apıştın?
Eshabı elinden atarak ye'se yapıştın!
Karşında ziya yoksa, sağından ya solundan
Tek bir ışık olsun buluver... Kalma yolundan.
Alemde ziya kalmasa, halk etmelisin halk
Ey elleri böğründe yatan şaşkın adam, kalk!
Herkes gibi dünyada henüz hakk-ı hayatın
Varken, hani herkes gibi azminde sebatın?
Ye's öyle bataktır ki, düşersen boğulursun.
Ümide sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me'yüs olanın ruhunu, vicdanını bağlar.
Lanetleme bir ukde-i hatır ki; çözülmez...
En korkulu cani gibi ye'sin yüzü gülmez
Madam ki alçaklığı bir ye's ile şirkin
Bir seyyie yoktur sana, ey unsur-u iman!
Nevmid olarak rahmet-i mev'ud-u Huda'dan,
Hüsrana rıza verme... Çalış... Azmi bırakma,
Kendin yanacaksan bile evladını yakma!
Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş...
Sesler de; "Vatan tehlikedeymiş... Batıyormuş"
Lakin, hani, milyonları örten şu yığından,
Tek kol da "yapışsam..." demiyor bir tarafından!"
Sahipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.
Feryadı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar...
Uğraş ki, telafi edecek bunca zarar var.
Feryad ile kurtulması me'mül ise haykır!
Yok yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!
"İş bitti... Sebatın sonu yoktur" deme, yılma,
Ey millet-i merhume, sakın ye'se kapılma!
"Nereden geliyorsun, niye geç geldin dediğimde", "Çorlu'dan geliyorum" dedi. "Sabah saat 5'de yola çıkıyorum. Yaklaşık beş saatim yolda geçiyor" deyince 15 sene evveline gitti gözlerim. Bu arkadaşım, Kundura Fabrikasına yakın bir "saya" atelyesinde sabah-akşam yılmadan çalışıyor, maharetli elleriyle pekçok ayakkabıyı hazır hale getiriyordu. Şimdi 15 yıllık "sayacı" adeta elleri kesilircesine işsiz kalıyor. Rızık temini için Çorlu'ya gidip bir evin boya işinde çalışıyor. Bu anlattıklarım belki birileri için bir şey ifade etmez.
Lakin ne olduğumuzun ve ne olacağımızın hissiyatını, uyanıklılığını, fikrini ve firasetini taşıyanlar için bir şey ifade eder. Yüzlerce atelye kapandı.
Yine piyasada para olmadığı için kapanan dükkanlar ve geride binlerce perişan aile...
Peki bozulan ruhi dengeler hiç mi sizin yüreğinizi acıtmıyor.
"AB'ye girince herşey düzelecek..." denilerek göz göre göre ocaklarımız sönüyor... Ciğerlerimiz kavruluyor.
Vatanın bütünlüğü, milletin egemenliği, askerin varlığı tartışma konusu yapılıyor. Bizi biz yapan değerlerin altları oyuluyor. Siyasilerimizin milli iradenin, milli hamlenin, milli heyecan ve kaynaşmanın sahiplenilmesi noktasında beklenilen tepkiyi gösterememesini de görünce ellerim yana düşmüş, ümidim yıkılmış bir halde çok sevdiğim bir arkadaşımın yanına uğradım. Beni görünce kısa bir hal hatırdan sonra şunu dedi: "Sana Mehmet Akif'in bir şiirini okusam dinler misin?" "Tabii elbette" dedim. Ve dinledikçe bu şiirin ümitsiz, gayretsiz gönülleri nasıl ateşlediğini gördüm. İstedim ki bu şiirin bir klibi olsun. Olsun da "vatan için" hizmet için umutlar çağlasın...
Bakın Akif nasıl sesleniyor:
"Atiyi karanlık görerek bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa eminim, budur ancak.
Dünyada inanmanı, hani görsem de gözümle.
İmanı olan kimse gebermez bu ölümle;
Ey dipdiri meyyit, "iki el bir baş içindir".
Davransana; eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin!
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz
Kendin mi senin, yoksa ümidin mi yüreksiz
Atiyi karanlık görüvermekle apıştın?
Eshabı elinden atarak ye'se yapıştın!
Karşında ziya yoksa, sağından ya solundan
Tek bir ışık olsun buluver... Kalma yolundan.
Alemde ziya kalmasa, halk etmelisin halk
Ey elleri böğründe yatan şaşkın adam, kalk!
Herkes gibi dünyada henüz hakk-ı hayatın
Varken, hani herkes gibi azminde sebatın?
Ye's öyle bataktır ki, düşersen boğulursun.
Ümide sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me'yüs olanın ruhunu, vicdanını bağlar.
Lanetleme bir ukde-i hatır ki; çözülmez...
En korkulu cani gibi ye'sin yüzü gülmez
Madam ki alçaklığı bir ye's ile şirkin
Bir seyyie yoktur sana, ey unsur-u iman!
Nevmid olarak rahmet-i mev'ud-u Huda'dan,
Hüsrana rıza verme... Çalış... Azmi bırakma,
Kendin yanacaksan bile evladını yakma!
Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş...
Sesler de; "Vatan tehlikedeymiş... Batıyormuş"
Lakin, hani, milyonları örten şu yığından,
Tek kol da "yapışsam..." demiyor bir tarafından!"
Sahipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.
Feryadı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar...
Uğraş ki, telafi edecek bunca zarar var.
Feryad ile kurtulması me'mül ise haykır!
Yok yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!
"İş bitti... Sebatın sonu yoktur" deme, yılma,
Ey millet-i merhume, sakın ye'se kapılma!
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021