İzinsiz 'tekbir' bile getirebileceğine inanmadığım, Adil Öksüz'ün tez hocası malum başkan hutbede iman ve şeref sahibi kurucumuza laf etti. Ardından fıtratını unutup, fetretten bahsetti ve üstüne bir de, 'içki satılan yerlerden kurban alınmaz' fetvası çıkardılar.
İnandım, diyen insanlara kötü örnek olabilecek, +18'lik, korku, şiddet, nefret ve fısk içeren bir dergi, 'Şimdi değilse ne zaman, sen değilsen kim? Hilafet için toparlanın' manşetiyle çıktı.
Bir TV kanalında ise anne sütünden mahrum bir şahıs, 'şu mesaj önemliydi, bunun arkasına bir hilafet gelmeli… Bunun hem siyasal hem ekonomik çok büyük bir getirisi olacak…' dedi.
Bir başkası aynaya bakarak; 'Yine Lozan, yine bildiğiniz angutluklar!' başlığını attı yazısına.
Aynı tayfadan bir başkası ise, 'AKP'nin papatyaları' başlığının içerisine epeyce papatya yazdı.
Yine tayfanın isimlerinden bir başkası, 'MİT'in 15 Temmuz'u önleyemediği ama öne aldırdığını' ifade etti.
İşte böyle bir ortamda Saray sözcüsü İbrahim Kalın çok ilginç bir mesaj yayınladı. Kalın şöyle diyordu; "Biz masalları olan bir coğrafyanın çocuklarıyız. Bize, yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır."
Allah! Allah!
18 yıllık tek parti iktidarının sözcüsü, 'artık kendi hikâyemizi yazacağız' diyor.
Tabi akla gelen ilk sorular; Sadece şu 10 gün bu hikâyenin bir parçası değil mi? Bu kimin hikâyesi? 18 yıldır kimin hikâyesinde oynuyordunuz?
Bu sorulara ne cevap verilir, bilmem! Ama tarih bu 18 yılı AKP olarak yazdı. AKP'nin hikâyesi olarak yazdı.
İnsanımız hikâye dinlemeyi sever ama ne hikâyeden ders çıkarır ve ne de hikayeyi hafızasında tutar.
Misal! 18 yıllık hikâyenin bazı başlık ve asla unutmadığım başlık ve cümlelerini yazayım;
"Tezkere geçmezse memur maaşlarını ödeyemeyiz"
"Irak'a ilk bomba düştüğünde (yani Müslümanlar can vermeye başladığında) 8,5 milyar dolar hesabımıza yatacak"
"1 Mart tezkeresine hayır, demek bana hayır, demektir."
"Tezkereyi reddetmemiz Müslüman ülkelerden destek bulsa da, dünyada etkili bir güce sahip olan Yahudi lobisinin desteğini kaybederiz."
(Tezkere meclisten geçmedi) "Irak savaşında ABD İncirlik'i kullandı ve buradan 4 bin 990 sorti gerçekleştirdi." (Yani biz hava sahamızı Amerikan uçaklarına açarak Irak'ı bombalamalarını sağladık)
ABD Savunma Bakan yardımcısı Paul Wolfowitz, yaptığı görüşmelerden sonra şu açıklamayı yaptı; "Biz Irak'a müdahale konusunda tereddüt ediyorduk, Tayyip Erdoğan, bize cesaret verdi."
Aynı günlerde Başbakan olan Sayın Erdoğan; "Irak'ta savaşan ABD'li kahraman bay ve bayan askerlere, en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri arzusuyla dua ediyoruz." (The Wall Street Journal, March 31st, 2003) duasını yaptı.
Yine o günlerde AKP'nin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül; "Dünya barışı için, barışı korumak için, son 50 senede dünyada en çok Amerikalılar kendi çocuklarını feda etmişlerdir." diyerek tarihe geçti.
Bu hikâye, Yahudi lobisinin çok hoşuna gitmişti. Karşılıksız bırakmadılar ve resmi ismi "Davut Boynuzu" olan malum madalya taktılar.
Bu hikâyeden ABD'de memnun olmuş ve başkanı, "Sen ne harika bir adamsın" iltifatını (!) yaptı.
Ama meclisten tezkerenin geçmemesini itibarlarına karşı bir duruş olarak algılamışlar ve misilleme olarak Irak'taki askerlerimizi esir alıp, başlarına çuval geçirip, PKK yuvası Kuzey Irak'ta, 6 şehirde üstü açık kamyonlarla dolaştırmıştılar.
Hikâyedeki kötü adama ne cevap verilecek, diye merak ediliyordu. Ve o soru soruldu; "ABD'ye nota verecek misiniz?"
"Bu müzik notası değil. Öyle aklınıza her estiğinde verilmez. Ağırlığı ve ciddiyeti vardır" cevabı verildi.
Akabinde ki günlerde, "ABD'nin düşündüğü o plan var ya! (Büyük Ortadoğu Projesi) Biz, o projenin eş başkanlarından biriyiz' sözleriyle hikâyeye devam kararı alındı.
Sonrasında bu hikâye Libya, Tunus, Mısır, Filistin, Kıbrıs ve Suriye eklendi.
Neyse! Hikâyeyi fazla uzatmayayım yoksa uyursunuz. bu hikaye devam ediyor ve 'hilafet' tartışmaları bu hikayenin parçasıdır.
Unutmayın! Bizim yeni bir hikâyeye ihtiyacımız yok. Hikâyeden ders çıkararak tam bağımsız Türkiye için arayışa girmemiz lazım. Unutmayın! Arayan bulur. Uzakta de değil. Çözüm sahibi benim fotoğrafım üstünde.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024