Alıştıra alıştıra

Amerika önce kendisini dünyanın tek gücü ve tek lideri ilan etti. Ardından dünyaya hakim olmak için dünyayı yönetmeye ve yönlendirmeye başladı.

Bunun için her türlü uluslararası siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel organizasyonlara girişti. Başta İngiltere olmak üzere Avrupa'nın da desteğini yanında bulan Amerika Hıristiyan Batı'yı bütün dünya ülkelerinin sahibi ve efendisi yapmak için plan ve programlarını süratle uygulamaya başladı.

11 Eylül'deki terör olayı ile kendisini bir anda masum ve mazlum durumuna düşüren Amerika planın gereği olarak dünyayı peşine takmaya başladı. Amerika'ya göre artık mesele Amerika meselesi olmaktan çıkmış dünyanın meselesi haline gelmişti.

Her ne kadar ABD Başkanı Buch sürç-i lisan ederek "Haçlı Seferi" diye baklayı ağzından kaçırdı ise de artık mesele dünyanın tamamıyla Amerika'nın dümensuyuna girmesini gerektiriyordu, öyle de oldu.

Amerika'nın terör bahanesiyle Afganistan'ı vurması ve bunun için de dünyayı peşine takmasıyla bir taşla bir çok kuşu vurmuş oluyor.

1. Amerika 11 Eylül'de, dünyayı tehdit edecek boyutta bir terör olayına hedef olmuştur.

2. Dolayısıyla bu hareket sadece Amerika'ya karşı değil bütün dünyaya karşı yapılmıştır.

3. Onun için karşı harekette bütün dünya Amerika'nın yanında yer almalıdır.

4. Yapılacak operasyonla Amerika ne insan ne de ekonomik açıdan hiçbir zarar görmemelidir.

5. Bunun için de bilhassa halkı Müslüman olan ülkeleri taşeron olarak kullanmalıdır.

6. Halkı Müslüman olan ülkeleri seçmekle bölgede barışın önünü tıkamak, her türlü husumetin, nefretin, ayrılığın tohumunu ekmek...

7. İnsani ve iktisadi faturayı bölge halklarına ödetmek... Ve dünyayı yeniden paylaşmak, sömürmek.

Benzeri maddeler sıralamak mümkün. İşte bu noktada Amerika'nın Türkiye'den askeri yardım istemesi gündeme geldi. Hangi maksat ve bahane ile olursa olsun Türkiye'nin Amerika istiyor diye Afganistan'a asker göndermesi çok haince ve çok yönlü düşünülmüş bir planı gözler önüne sermektedir.

Ayrıca ve çok önemli olarak ifade etmek gerekir ki, dünyadaki bütün ihtilafları çözmesi gereken Türkiye'nin Afganistan gibi bir ülkeye karşı taşeronluk yapması sadece din ve tarih adına değil insanlık adına ve dünyanın geleceği adına çok büyük bir yanlıştır.

Son bir kaç yılda adım adım ve alıştıra alıştıra önümüze konan dayatmaların siuyasi ve ekonomik faturası önümüzdedir. Dost düşman herkes Türkiye'nin harp yıllarında bile böylesine çaresiz, aç ve perişan olmadığını, kepenklerin kapanmadığını, üretimin durmadığını söylüyor.

Bilhassa AB süreci ve IMF reçeteleri ile bu hale gelmekle kalmayacağımızı her an daha da kötüye gideceğimizi de yine herkes bas bas bağırıyor.

20 yıl PKK ile, ardından AB Kopenhag kriterleri ve üstüne üstlük bütün bunlara ilaveten de IMF ve programlarıyla başımıza gelenler yetmiyor gibi şimdi de Haçlı Seferleri'ne askeri destek vermemiz isteniyor. Kim bilir yarın neler istenecek...

İşte dünyanın manzarası ve bu manzarada Türkiye'nin yeri ve fotoğrafı.