Anlamadım Sayın Erdoğan!

Malumunuz 2013’ün üçüncü ayına girdik. Her gün hükümetle yatıp, barış ile uyutulup, Öcalan ve PKK ile kalkıyoruz… Öyle bir hava oluşturulmak isteniyor ki, millet bir an önce “bitsin artık bu kâbus da nasıl biterse bitsin” kıvamına getiriliyor.
Başbakan bir taraftan milleti (laf ile) idare ederken diğer taraftan bebek katilini memnun etmeye çalışıyor. Eski iktidarlara, muhalefete ve Cumhuriyet tarihine ithamları sıralarken, “dağa çıkın” dediği PKK sözcüleri ile kol kola geziyor.
Bu son sızmalardan sonra Balıkesir’de, halkın önünde çok iddialı bir açıklama yaptı Erdoğan; “Biz, size (millete) rağmen tek bir adım atmayız. Sizi mahcup edecek, mağdur edecek hiçbir girişime pirim vermeyiz. Biz sadece ve sadece sizin çizdiğiniz istikamette yürüyoruz, sizin çizdiğiniz rotada ilerliyoruz.”
Allah, Allah…
Erdoğan diyor ki; Biz, Irak’taki, ABD vahşetine destek verdik. Milyonu aşan Müslüman katledildi. Müslümanların namusları, malları talan edildi. Sizde ortaksınız. Ortak mısınız Ey Türk Milleti? Siz mi çizdiniz bu rotayı?
Ey Türk Milleti! BOP’u siz mi planlayıp, Erdoğan’ı eş başkan yaptınız? Libya, Mısır, Tunus, Afganistan, Pakistan vs. gibi İslam ülkelerinde ve şimdi Suriye’de ortaya konulan Müslüman katliamlarını, yer altı ve yerüstü kaynaklarının talanını siz mi istediniz? Bu rotayı siz mi çizdiniz?
Medeniyetler ittifakı, diyalog vs. adları altında bir tek Hıristiyan’ın bile olmadığı yerlere kilise açılması sizin isteğiniz miydi Ey Türk Milleti?
Ey Türk Milleti! Hükümete, Ermenilerin, Hocalı’da yaptığı katliamı tanımayın emrini, siz mi verdiniz?
Erdoğan bu ülkenin yer altı ve yerüstü kaynaklarını tek tek, çift çft, çok çok satarken size danıştı ve siz de izin mi verdiniz?
Sizlerin domuz etine iştahınızı mı gördü Erdoğan ki, bir anda bu necis hayvanı kasaplık yaptı? Hülasa Erdoğan bütün iç ve dış icraatlarına sizi ortak ediyor. Bu vebale ortak mısınız?
Başbakan’ın, bebek katili, idam mahkûmu bir suçluyu “barış güvercini” yapması kanınıza dokunmuyor mu?
* * *
Terör konusunda Erdoğan diyor ki…
“10 yıl içinde terör meselesini çözmek için her adım attığımızda karşımıza engeller çıktı.” Nasıl yani?
“Ne zaman adım atsak, karşımıza duvarlar örüldü.” Kim ördü?
“Ne zaman bir girişimde bulunsak, karşımızda hendekler bulundu.” Kim kazdı?
“Ne zaman harekete geçsek, karşımızda provokasyonlar, tahrikler, sabotajlar bulundu.” Ne gibi mesela?
“Bunların hiçbiri bizi yıldırmadı. Ne önümüze örülen duvarlar, ne kazılan hendekler, ne provokasyonlar, ne sabotajlar bizi yolumuzdan çevirmedi. Biz, “bu işi inşallah çözeceğiz” dedik.”
Peki, hiç sonucu merak ettiniz mi? En basitinden bu teslimiyetle çözersek (!) ne olur diye düşündünüz mü?
* * *
Hükümet her ortamda sağlıkta yaptığı atılımları anlatıyor. Çağ atlamışız! Hastane, sağlık ocağı kuyrukları bitmediği gibi dövülen, tehdit edilmeyen sağlık personeli parmakla gösterilecek duruma geldi. İlaç bulma ve ilaç masraflarını karşılama imkânı olanlar da çağ atladı.  
Diğer taraftan ise bu çağ atlamanın başka bir boyutunu Başbakan Erdoğan yaptı. Geçenlerde kaybettiğimiz Müslüm Gürses tam 105 gün hastanede kaldı. Hepimizin tadacağı ölümü tattı ve aramızdan ayrıldı.
Geriye ise tam 600 bin (altı yüz milyar) liralık bir hastane masrafı bıraktı. Evet, 105 günün hesabı eski hesapla 600 milyar. Günlüğü 5 buçuk milyara filan geliyor zannımca. Bu günlük hesap beş, altı veya yedi yıldızlı bir otelin hesabı değil. Tedavi olmak için hastanede kaldığı bir günün hesabı. Ya Müslüm Gürses ünlü birisi olmasaydı!
Medyaya yansıdığına göre bu hesabı Başbakan Erdoğan affetmiş. İyi, güzel. Ama imkânsızlıklar içinde tedavi olamayan, hastane masraflarını karşılayamayan, adı sanı duyulmamış her vatan evladının masraflarını karşılamazsan, çıkan faturaları affetmezsen bil ki, bu milletin ahı üzerinedir. Ve sen, Gürses’in hesabını kapatmakla insani değil siyasi bir hareket yapmışsındır…
Eğer bu ve benzer tablolar çağ atlamaksa atlasınlar bu çağa…  
* * *
“Sayın” ve “kelle” tabiri nedeniyle şehit aileleri, Başbakanı 3 kuruşa mahkûm ettirmiş. Erdoğan farklı yorumlasa da, şehit aileleri bu rakamı “senin sözlerinin, bizim nazarımızda 3 kuruşluk değeri yoktur” gerçeğini tescil ettirmek için tayin ettiklerini açıklamışlardı.
Sonra yine bir şehit cenazesinde Başbakan’a acısını haykıran şehit babası, yargılanmış ve 11 ay mahkûmiyet almıştı. Gaziantep’te “üç, beş” Mehmedine sahip çıkan vatandaşları Hüseyin Çelik polise toplatmıştı. Örnekler çok.
Son olarak “bebek katili” ile hükümetin ortak siyaset anlayışı bütün milletimizi gerdiği gibi şehit ailelerini haliyle daha fazla gerdi.
Son İmralı sızıntılarından sonra Balıkesir’de, STK temsilcileriyle bir araya gelen Erdoğan, terörle, teröristle müzakeredeki haklılığını anlatırken bir gazi vatandaşımızın sorusu Erdoğan’ı adeta çileden çıkardı.
Gazimiz; “Bebek katiliyle masaya oturuyorsunuz. Bu ne demek oluyor?” diye bir soru sordu.
Erdoğan; “Bir arkadaş bebek katiliyle masaya oturmak diyor. Bu aynı kafadır… Gazi olabilirsin eyvallah. Bu bir şereftir, onunla övün ama gazi olmayı istismar etmeyelim... Önüne gelen herkes gazi- şehit derneği kuruyor. Bu istismar edilirse saygı da kaybedilir.”
-Aynı kafa hangi kafa? Bir başbakan, gazisine “eyvallah” çekebilir mi? Gazilik veya şehitlik nasıl istismar edilebilir ki? Kim bu kafasına göre şehit ve gazi derneği kuranlar?