Her gün hatta her an bir arayış, bir telaş içindeyiz. Ya bir şeylerin peşinden gidiyor ya da bir şeyleri peşimizden götürmeye çalışıyoruz.
Bu bir arayıştır. Çünkü kendini bilen insan telaşlı olmaz, tedirgin olmaz. Korkak hiç olmaz. Rotası belli, adımları net ve sağlamdır. Peki, biz neyi arıyoruz?
Hz. Mevlana'nın dediği gibi, "Neyi arıyorsan o'sun sen."
Aradığımız eşsiz olan mı yoksa geçici olan mı?
Aradığımız yaratan mı, yaratılan mı?
Evet, neyi arıyoruz biz?
Bu soruya, 'ben neyim, kimim' sorularına verilecek doğru cevaplar bizi neticeye götürecektir, diye düşünüyorum.
'Ben kimim?'
Büyük gönül insanı, Allah dostu Mustafa Hayri Öğüt Efendi (k.s) insanın ne olduğunu şu cümlelerle anlatıyor: "İnsan tabiatında âlemde bulunan her varlık mevcuttur. Kimi insan ot gibi, kimi taş gibi, kimi hayvan gibi, kimi kedi gibi, kimi köpek gibi, kimi hava, kimi su, güneş gibi…
Hülasa onda bütün âlemler, tabiatlar vardır. İnsan hangi hayvanın hayatını yaşıyorsa, hangi varlığın hayatını yaşıyorsa, onun varlığı, şahsiyeti odur. Buna insan denmez, buna beşer denir.
İçindeki cevhere kavuşmak isteyip, bu varlıkları geçip, yolculuk yaparak hakikate vasıl olana insan denir." (İslam ve Hz. Mevlana s. 32)
Evet, bu yolculuğa çıkmak, o cevhere koşmak, kavuşmak arzusu taşıyor muyuz? Taşıyoruz. O halde insanız.
Peki, insan neyin arayışındadır?
Bu sorunun cevabını da Prof. Dr. Haydar Baş'tan alalım;
"Kul arayıştadır. Ne arayışında? Hakk'ı arayışta, Allah'ı (c.c) arayışta. Doğduğumuz andan itibaren arayıştayız. Dikkat edin her çocuk doğduğu andan itibaren ağlar. Hiç bir çocuk doğarken gülmez.
Ameli salih sahibi olanlar dünyayı terk ederken güler. Allah, Allah! Biri gelirken ağlıyor, biri giderken gülüyor…
(Allah-u Teala kullarını) Hayırlarla deniyor, servet veriyor, sıhhat veriyor, mevki veriyor, rütbe veriyor.
Bazen hastalık veriyor, çile veriyor, sıkıntı veriyor. Hepside deneme içindir. Kula burada düşen iki husus vardır. Bütün bu hayırlar karşısında şükredip, "Sen ne güzelsin Ey Rabbim. Ne kadar iyisin, lütufkârsın." der.
Nimetle değil de Rabbi, onu farklı yoldan denedi. Çile verdi, fakirlik verdi, hastalık verdi. Orada ne yapacak? Sabredecek. "Niye beni böyle deniyorsun?" deme hakkımız yok. Hangisi hakkımızda hayırlıdır, biz bilemeyiz…" (Hikmetin Sırları s. 31-32)
Gönül ve ilim insanlarının dediği gibi bu arayışta önümüze karanlıklar çıkar. Bu yürüyüşte derin vadiler bizi karşılar.
Bunları genel olarak iki başlıkta toplayabiliriz; Dün sevgisi ve mal sevgisi. Zor imtihandır. Ama bu isteklerin ihtiras sonucu olduğunu bilir ve gerçek bir rehberin arkasından gidersek her şey kolay olur.
Bak! Ne diyor Prof. Dr. Haydar Baş: "Bu dünyada beden kalıbı ve madde Hakk'ı görmeye ve O'na vasıl olmaya engeldir. Ruh ise Hakk'ı arama ve O'na yönelme hususunda mukaddes bir hasret yaşamaktadır. Bu hasret ve bu koşuş bütün insanlar için ömür boyu sürecek bir arayışa vesile olmuştur.
Her insan aramaktadır. Arayışta bütün insanlar ortaktırlar. Aranan ve istenen ise Hak'tır. Ancak arayış yol ve metotları farklı olduğundan insanların ekseriyeti sapıtmakta, karanlık vadilere sürüklenmektedirler…" (İslam ve Hz. Mevlana s. 58)
Hakiki bir rehber ve ihtiraslarına savaş açmış bir irade bu arayışı mutlu son saha doğrusu mutlu sonsuzluğa adım atarak vuslata erecektir…
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024