Ülkemiz üzerinde menfur hesapları olan iç ve dış mihrakların "dinsiz Atatürk" fitnesini deşifre eden ve önümüze belgelerle "dindar Atatürk"ü koyan Prof. Dr. Haydar Baş, 2 Ağustos tarihli "İcmal Kampı'mız hayırlı olsun" makalesinde bu mücadeleyi niçin verdiğini şu sözlerle özetliyor:
"Cumhuriyet döneminden itibaren, Ehl-i Beyt soyundan büyük bir zat olan Atatürk ile dindar millet arasını açmak için büyük oyunlar oynandığını, İngiliz ve Yunan ajanlarının halkın arasında dinsiz bir Atatürk anlattıklarını gördük. Bu oyun bizim sayemizde bozulmuş, soyu İmam Ali'ye dayanan Atatürk gerçek değerini bulmuştur. DİNDAR ATATÜRK, DEVLET MİLLET KAYNAŞMASININ HATTA ASKER VE SİVİL BİRLİĞİNİN HARCIDIR?"
Böyle olduğu için sürekli yalan yanlış ifadelerle hep Atatürk'ü, muhterem anne ve babasını hedeflediler. Bu sebeple Prof. Dr. Baş'ın ortaya koyduğu bu tarihi hizmet, sadece haklıya hakkını vermek ve haksıza haddini bildirmekle kalmıyor aynı zamanda devlet-millet, asker-sivil kaynaşmasının en önemli harcını yeniden oluşturuyor.
Dindar, hafız, Ehl-i Beyt soyundan gelen ve aynı zaman kaynaklarda Selanik Meydan Dedesi olarak anlatılan Atatürk'ün Kur'an-ı Kerim'e verdiğini önemi anlatmaya çalışalım.
Atatürk, 1930 yılında, Müslümanlar gerçek dinlerini öğrensinler diye, Kur'an'ı Türkçeye, yeni harflerle tercüme ettirmiş ve ayrıca, Hz. Peygamber'in hayatıyla ilgili bir kitabı çevirtmiştir. (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, III, s.85)
Atatürk bu konuda şöyle diyor: "İlk olarak Kur'an'ın dilimize çevrilmesini istedim. Bu da ilk defa olarak Türkçe'ye çevriliyor. Hz. Muhammed'in yaşamına ait bir kitabın çevrilmesi için de emir verdim." (1930, Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri III, s, 85; Ayın Tarihi, N: 73)
Hadimli Mehmet Vehbi Efendi'nin "Hülasat'ül-Beyan fi Tefsiri'l-Kur'an" isimli eseri ile Muhammed Hamdi Yazır'ın "Hak Dini Kur'an Dili: Yeni Mealli Türkçe Tefsir" isimli eseri de dahil olmak üzere, Cumhuriyetin ilk onbeş yılında, Kur'an-Kerim'in tercüme ve tefsirine dair yazılıp neşredilen eser sayısı dokuza varmaktadır. (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, 5/1928-1931)
Burada şu notu düşelim: Hak Dini Kur'an Dili'nin sonradan sadeleştirilerek yazılan versiyonlarında tahrifatlar yapılmıştır, sadeleştirilmemiş olanını dikkate alınız.
Hafız Yaşar Okur, Atatürk'ün Kur'an'ı daima zevkle ve huşu ile dinlediğini şu sözlerle anlatıyor:
"Ramazanların Atam için çok büyük bir önemi vardı. Ramazan gelir gelmez incesaz heyeti Çankaya Köşkü'ne giremezdi. Kandil geceleri de saz çaldırmazlardı. Sadece beni huzurlarına çağırır, Kur'an-ı Kerim'den bazı sureler okuturlardı. Ben okurken gözleri bir noktaya takılır, derin bir huşu ile dinlerlerdi. Ruhen çok mütelezziz olduğu her halinden anlaşılırdı. Ramazanlarda bir ay müddetle Hacı Bayram-ı Veli ve Zincirlikuyu camilerinde şehitlerimizin ruhuna hatm-i şerif okumamı emrederlerdi. Büyük Atatürk birçok vesilelerle şöyle demiştir: "Mukaddes mihrabı, cehlin elinden alıp ehlinin eline vermek zamanı gelmiştir."
Bunu, dini davranışlarına daima düstur yapmışlardır. Peygamber Efendimizden de büyük takdirle bahsederlerdi. O devirler için hep "Hz. Peygamber'in zaman-ı saadetlerinde?" diye saygı kelimeleri kullanırlardı. Ayrıca Peygamber Efendimizin dirayetli bir devlet adamı, iyi bir başkumandan olduğunu da sık sık tekrarlardı." (Gotthart Jaschke, "Yeni Türkiye'de Kur'an-ı Kerim Kursları," (Tercüme: Nimet Arsan), İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, cilt:5, cüz: l-4, İstanbul-1973, s.62)
Atatürk'ün şu cümleleri onun Kur'an'a nasıl baktığının açık göstergesidir:
"Allah kendisine uymaya mecbur tuttuğu insanların esasen kalp ve vicdanındaki gerçek gereksinimleri tamamen bilir. Bu nedenle gönderdiği kitap, tamamen o gereksinime uygun hükümler içeren bir kitaptır." (1921, Atatürk'ün S.D.l, s. 203)
Kendisine, 1923 yılında armağan olarak küçük boyda bir Kur`an gönderilmesi üzerine şöyle teşekkür ediyor: "Bence değerini takdire imkân olmayan bu hediyeyi, en derin ve hürmetkâr din duygularımla saklayacağım." (1923, Atatürk'ün T.T.B.IV, s. 480-481)
Ve bu Atatürk'e dinsiz diyorlar.
Prof. Dr. Baş'a sonsuz teşekkürler, bizi bu yalandan, bu iftiradan ve de bu iftirayı atan bağnazların, yobazların elinden, dilinden kurtardığı için?
Sayın Baş, ayıktırana kadar ne büyük bir yalanın içindeymişiz.
Ama unutmayalım ki Prof. Dr. Haydar Baş sadece Mustafa Kemal Atatürk konusunda değil, her konuda haklı? Cenab-ı Hak o konularda da milletimizi ayıktırsın.
"Cumhuriyet döneminden itibaren, Ehl-i Beyt soyundan büyük bir zat olan Atatürk ile dindar millet arasını açmak için büyük oyunlar oynandığını, İngiliz ve Yunan ajanlarının halkın arasında dinsiz bir Atatürk anlattıklarını gördük. Bu oyun bizim sayemizde bozulmuş, soyu İmam Ali'ye dayanan Atatürk gerçek değerini bulmuştur. DİNDAR ATATÜRK, DEVLET MİLLET KAYNAŞMASININ HATTA ASKER VE SİVİL BİRLİĞİNİN HARCIDIR?"
Böyle olduğu için sürekli yalan yanlış ifadelerle hep Atatürk'ü, muhterem anne ve babasını hedeflediler. Bu sebeple Prof. Dr. Baş'ın ortaya koyduğu bu tarihi hizmet, sadece haklıya hakkını vermek ve haksıza haddini bildirmekle kalmıyor aynı zamanda devlet-millet, asker-sivil kaynaşmasının en önemli harcını yeniden oluşturuyor.
Dindar, hafız, Ehl-i Beyt soyundan gelen ve aynı zaman kaynaklarda Selanik Meydan Dedesi olarak anlatılan Atatürk'ün Kur'an-ı Kerim'e verdiğini önemi anlatmaya çalışalım.
Atatürk, 1930 yılında, Müslümanlar gerçek dinlerini öğrensinler diye, Kur'an'ı Türkçeye, yeni harflerle tercüme ettirmiş ve ayrıca, Hz. Peygamber'in hayatıyla ilgili bir kitabı çevirtmiştir. (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, III, s.85)
Atatürk bu konuda şöyle diyor: "İlk olarak Kur'an'ın dilimize çevrilmesini istedim. Bu da ilk defa olarak Türkçe'ye çevriliyor. Hz. Muhammed'in yaşamına ait bir kitabın çevrilmesi için de emir verdim." (1930, Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri III, s, 85; Ayın Tarihi, N: 73)
Hadimli Mehmet Vehbi Efendi'nin "Hülasat'ül-Beyan fi Tefsiri'l-Kur'an" isimli eseri ile Muhammed Hamdi Yazır'ın "Hak Dini Kur'an Dili: Yeni Mealli Türkçe Tefsir" isimli eseri de dahil olmak üzere, Cumhuriyetin ilk onbeş yılında, Kur'an-Kerim'in tercüme ve tefsirine dair yazılıp neşredilen eser sayısı dokuza varmaktadır. (Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, 5/1928-1931)
Burada şu notu düşelim: Hak Dini Kur'an Dili'nin sonradan sadeleştirilerek yazılan versiyonlarında tahrifatlar yapılmıştır, sadeleştirilmemiş olanını dikkate alınız.
Hafız Yaşar Okur, Atatürk'ün Kur'an'ı daima zevkle ve huşu ile dinlediğini şu sözlerle anlatıyor:
"Ramazanların Atam için çok büyük bir önemi vardı. Ramazan gelir gelmez incesaz heyeti Çankaya Köşkü'ne giremezdi. Kandil geceleri de saz çaldırmazlardı. Sadece beni huzurlarına çağırır, Kur'an-ı Kerim'den bazı sureler okuturlardı. Ben okurken gözleri bir noktaya takılır, derin bir huşu ile dinlerlerdi. Ruhen çok mütelezziz olduğu her halinden anlaşılırdı. Ramazanlarda bir ay müddetle Hacı Bayram-ı Veli ve Zincirlikuyu camilerinde şehitlerimizin ruhuna hatm-i şerif okumamı emrederlerdi. Büyük Atatürk birçok vesilelerle şöyle demiştir: "Mukaddes mihrabı, cehlin elinden alıp ehlinin eline vermek zamanı gelmiştir."
Bunu, dini davranışlarına daima düstur yapmışlardır. Peygamber Efendimizden de büyük takdirle bahsederlerdi. O devirler için hep "Hz. Peygamber'in zaman-ı saadetlerinde?" diye saygı kelimeleri kullanırlardı. Ayrıca Peygamber Efendimizin dirayetli bir devlet adamı, iyi bir başkumandan olduğunu da sık sık tekrarlardı." (Gotthart Jaschke, "Yeni Türkiye'de Kur'an-ı Kerim Kursları," (Tercüme: Nimet Arsan), İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, cilt:5, cüz: l-4, İstanbul-1973, s.62)
Atatürk'ün şu cümleleri onun Kur'an'a nasıl baktığının açık göstergesidir:
"Allah kendisine uymaya mecbur tuttuğu insanların esasen kalp ve vicdanındaki gerçek gereksinimleri tamamen bilir. Bu nedenle gönderdiği kitap, tamamen o gereksinime uygun hükümler içeren bir kitaptır." (1921, Atatürk'ün S.D.l, s. 203)
Kendisine, 1923 yılında armağan olarak küçük boyda bir Kur`an gönderilmesi üzerine şöyle teşekkür ediyor: "Bence değerini takdire imkân olmayan bu hediyeyi, en derin ve hürmetkâr din duygularımla saklayacağım." (1923, Atatürk'ün T.T.B.IV, s. 480-481)
Ve bu Atatürk'e dinsiz diyorlar.
Prof. Dr. Baş'a sonsuz teşekkürler, bizi bu yalandan, bu iftiradan ve de bu iftirayı atan bağnazların, yobazların elinden, dilinden kurtardığı için?
Sayın Baş, ayıktırana kadar ne büyük bir yalanın içindeymişiz.
Ama unutmayalım ki Prof. Dr. Haydar Baş sadece Mustafa Kemal Atatürk konusunda değil, her konuda haklı? Cenab-ı Hak o konularda da milletimizi ayıktırsın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025