Atatürk’ün doğaya ve hayvanlara olan sevgisi
Mustafa Kemal Atatürk’ün adını andığımızda çoğumuzun zihninde bir lider, bir asker, bir devrimci belirir. Ancak onun kişiliğinin daha az bilinen, fakat aynı derecede etkileyici bir yönü vardır: doğaya ve hayvanlara duyduğu derin sevgi ve saygı.
10.11.2025 16:44:00
Bayram ÇOŞGUN
Bayram ÇOŞGUN





Atatürk, sadece insanın özgürlüğünü değil, tüm canlıların yaşam hakkını da önemseyen bir insandı. Dolmabahçe Sarayı'nın bahçesinde beslediği köpekleri, özellikle "Fox" adlı köpeğiyle olan bağı, bu duyarlılığın küçük ama anlamlı bir yansımasıdır. Fox'u bir evcil hayvandan öte, bir dost olarak görür, onunla birlikte yürüyüşlere çıkar, hatta misafirlerinin arasında yer bulmasına izin verirdi. Bu davranış, dönemin toplumsal normları içinde oldukça sıra dışıydı.
Ancak Atatürk'ün doğa sevgisi yalnızca hayvanlarla sınırlı değildi. Türkiye'nin birçok bölgesinde ağaçlandırma çalışmalarını bizzat teşvik etmiş, "Bir ulus, ormanlarını kaybederse nefesini kaybeder," diyerek çevre bilincinin daha o yıllarda temellerini atmıştır. Ankara'nın gri bozkırını yeşillendirme çabası, bugün bile başkentin simgesi olan Atatürk Orman Çiftliği'nde yaşamaya devam eder.
Onun doğaya karşı bu sessiz duyarlılığı, aslında modernleşme anlayışının insana ve yaşama saygı temelinde yükseldiğini gösterir. Atatürk, doğayı korumanın, medeniyetin bir göstergesi olduğuna inanıyordu. İlerleme, yalnızca sanayiyle değil; toprağa, ağaca, canlıya gösterilen özenle mümkündü.
Bugün çevre sorunlarının gölgesinde yaşarken, Atatürk'ün bu az bilinen yönü bize önemli bir hatırlatma yapıyor: Gerçek uygarlık, doğayla barışık olmaktan geçer.
Ancak Atatürk'ün doğa sevgisi yalnızca hayvanlarla sınırlı değildi. Türkiye'nin birçok bölgesinde ağaçlandırma çalışmalarını bizzat teşvik etmiş, "Bir ulus, ormanlarını kaybederse nefesini kaybeder," diyerek çevre bilincinin daha o yıllarda temellerini atmıştır. Ankara'nın gri bozkırını yeşillendirme çabası, bugün bile başkentin simgesi olan Atatürk Orman Çiftliği'nde yaşamaya devam eder.
Onun doğaya karşı bu sessiz duyarlılığı, aslında modernleşme anlayışının insana ve yaşama saygı temelinde yükseldiğini gösterir. Atatürk, doğayı korumanın, medeniyetin bir göstergesi olduğuna inanıyordu. İlerleme, yalnızca sanayiyle değil; toprağa, ağaca, canlıya gösterilen özenle mümkündü.
Bugün çevre sorunlarının gölgesinde yaşarken, Atatürk'ün bu az bilinen yönü bize önemli bir hatırlatma yapıyor: Gerçek uygarlık, doğayla barışık olmaktan geçer.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
















































































