Yiyecek, içecek arayan bakkala, markete gider.
Bilgi arayan okula gider.
Sağlık arayan hastaneye gider.
Peki, adalet arayan nereye gider? Normalde cevap mahkemelerdir. Ama Türkiye'de normaller bozuldu. Artık adalet arayanlar mahkemelere değil siyasilere gidiyor.
İşin ilginci ise adaletten kaçmak isteyenlerde siyasilere gidiyor.
Merhum Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, tek başına ülkemizde kanunların değil üstünlerin hukukunun uygulandığını ispatladı. Bu asil duruşundan ve mücadele azminden ötürü kendisini kutluyorum.
Ankara'daki faili ilk günden belli siyasi cinayetin üzerinden 16 ay geçti. Yargı sistemi on beş ay sonra ancak bir iddianame ortaya koydu.
Öyle bir iddianame ki, bizzat maktulün eşinin (Ayşe Ateş) ifadeleri bile kırpılmış. Malum siyasi parti ile ilişkileri isimler dosyaya girmemiş. Katilin olay sonrası gittiği MHP'li vekilin ismini bile dosyaya koymamışlar.
Bu gelişmeler adaletin asaletine gölge düşürdü. Milyonların vicdanlarını kanattı. Diğer taraftan ise kendini bir şey sananların kuru vicdanlarını iyice kuruttu.
Ayşe Ateş mücadelesinden vazgeçmedi. Adeta kapı kapı gezer gibi TBMM'deki siyasi partilerin kapılarını çaldı. Böylece olayı gündemde tutarak üstünün örtülmesinin, üstünlerin hukukunun galip gelmesinin önüne geçti.
Ayşe Ateş'in bu duruşu artık 'hak arama' arayışının ötesinde TBMM'deki partilerin safını seçme noktasına getirdi.
MHP ve BBP hariç bütün siyasi partiler, Ayşe Ateş'in arayışının arkasında olduklarını, ellerinden geleni yapacaklarını açıkladılar.
Erdoğan zor durumda kalmıştı. Ya bir zamanlar Sayın Bahçeli'nin meydanlardan kendisine attığı ipi sandıktan çıkarıp, yargıya verip, 'kanun ne ise gereği yapıla' diyecekti. Ya da MHP ile durmak yok, yola devam edecekti.
Sayın Erdoğan, Bahçeli'nin attığı ipi sandıktan çıkardı mı, bilmiyorum. Ama Saray'da, Ayşe Ateş'i kabul etti. Adalet Bakanı da şahit oldu.
Şöyle bir tablo çizin; Konu adalet. Mağdurun muhatapları Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı. Yer; Saray.
Sonra 'burası kabile devleti mi' diye soruyorlar. Cevap ortada. Ardından da yeni anayasa yapalım, diyorlar. Kimi, korumak için?
Dikkat çeken gelişmeler
Katilin kaçmak için kullandığı, sayın emniyet yetkililerimizin ve savcılarımızın bulamadığı araçları medya buldu. (Medyaya kim bilgi verdi, sorusunun cevabı da bulamayan kurumlardır)
Ülkü Ocakları ve bazı MHP'li vekiller isimleriyle, görüntüleriyle ve de açıklamalarıyla olayın tam ortasında olmalarına rağmen dosyanın kıyısına bile yaklaşamadılar.
Bir sabah öğrendik ki, konu ile alakalı isimlerden biri olan ve Sinan Ateş cinayetinin ardından Ankara'dan Hatay'a gönderilen Özel Harekat polisi Veysel Öztürk eşini, iki evladını katlettikten sonra canına kıymış.
Öztürk'ün evinde susturucu takılı silahla beraber yanmış halde bilgisayar ve cep telefonu bulundu.
Ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarihinde ilk defa resmi hesabından bir polisin ölümü için 'soruşturma başlatıldı' açıklaması yaptı.
Kılavuz'a bak!
Sinan Ateş cinayetinde medyada en çok ismi geçen, katilin evinde yakalandığı aynı zamanda Ülkü Ocakları Başkanlığı da yapmış, MHP eski milletvekili Olcay Kılavuz, TGRT Haber'e konuk oldu. Yaptığı açıklamalar aklı olanlar için delil idi. Bakın ne diyor?
'Ayşe Ateş'i de aramak istediğini ama "Kendilerine baş sağlığı bile dilemeyin" diye talimat geldiğini' söylüyor.
Tolgahan Demirbaş'ın kendi evinde değil, evinin önünde gözaltına alındığını söylüyor. Polisler almaya geldiğinde ilk başta direndiğini, teslim etmek istemediğini ama Sinan Ateş cinayetiyle ilgili olduğunu öğrendikten sonra Demirbaş'ı polislere teslim ettiğini ifade ediyor.
"Beni, savcılık, mahkeme çağırsın. Beni dinlesinler. Bana yöneltilen soruları cevaplamaya hazırım. Bildiklerimi anlatmaya hazırım". Çağırılar mı?
Milliyetçi-Ülkücü Hareket'e yönelik itibar suikastı
Bu kadar iddia ve ispata rağmen MHP aylarca ısrarla 'hiçbir MHP'linin iddianamede adı yok' dedi. Şimdi ise tehdit ediyorlar.
Sayın Devlet Bahçeli, İddianamesi hazırlanan bir cinayet davası üzerinden de Milliyetçi-Ülkücü Hareket'e yönelik itibar suikastının yaygınlaşması, bu suikasta refakat eden kimi isimlerin sürekli parlatılması, dahası kapı kapı gezdirilmesi, ekran ekran dolaştırılması, bir hak ve hukuk arayışından öte iç huzur ve barış ortamını zehirlemeye tam teşebbüstür' dedi.
MHP'li Semih Yalçın: "Sinan Ateş Davası, Marksist basın tarafından partimizi töhmet altında bırakmak için kullanılmaktadır…
Hadlerini aştılar. Bu asılsız iddialar, FETÖ'nün algı operasyonu taktiğidir" cümlelerini kurdu.
Ayşe Ateş ise şu açıklamayı yaptı:
"Ey Semih Yalçın! Daha bu akşam bardağını yudumlarken göbeğini kaşıyarak yazdığın açıklamada, "Bize iftira atıyorlar. Tiyatro. Senaryo. Yalan. İftira." diyordun.
Bak, şimdi ne oldu. Bursa Ülkü Ocakları mensupları Selma Ateş Abla'yı takip ederken yakayı ele verdi. Senin mum, yatsıya kadar bile dayanamadı. Yatsı vaktini bilmiyorsan eğer "Google"da arat.
Haydi, çık er meydanına! Kendine güveniyorsan duruşmaya gel. Yüreğin varsa yanıma otur.
Otur ki, hâkim karşısına çıkarılanları sana tek tek tanıtayım. Ülkü Ocaklarındaki, MHP'deki görevlerini anlatayım. Belki o zaman aklın yerine gelir de katillerin, kim olduğunu hatırlarsın."
Ayşe Ateş'in hak arayışı umarım ki her alanda insanımıza emsal olur ve herkes hakkını arar.
İmam Ali (a.s) buyurdu ki; "Haksızlığa karşı susarsanız, hakkınızla birlikte şerefinizi de kaybedersiniz."
Hakkımızı da, şerefimizi de korumak dileğiyle…
- Beni gaza mı getirmeye çalışıyorsunuz? / 16.03.2025
- Devlet Bahçeli’den neden görüntü alınamıyor? / 15.03.2025
- Orucu bozanları biliyoruz… Ya imanı bozanlar? / 14.03.2025
- Dün Suriyeliler tehditti bugün Suriye tehdit / 13.03.2025
- Esad, halkını katlediyor (!) Şara devletini koruyor (!) / 11.03.2025
- ABD neden Ortadoğu’da? / 10.03.2025
- Faiz maddi-manevi hastalıktır / 09.03.2025
- Ramazanda faiz indirim kararı / 08.03.2025
- Erdoğan ve Bahçeli birlikte başardılar / 07.03.2025