Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vilnius'ta düzenlenen NATO zirvesi sonrası yaptığı açıklamada, "AB liderlerinden 52 yıldır kapıda bekletilen Türkiye'ye yönelik olumlu adımlar bekliyoruz. Görüşme yaptığım tüm AB liderlerinin ülkeleriyle etraflıca konuştuk. Kendilerinden bu konuda artık 52 yıldır kapıda bekletilen Türkiye'ye yönelik olumlu adımların atılmasını istiyoruz dedik" demişti.
Bu açıklamalarla İsveç'in NATO üyeliğine yeşil ışık yakılmıştı.
AB'den o günlerde de, son açıklanan Türkiye raporunda da İsveç'in NATO üyeliği ile Türkiye'nin AB üyeliği arasında bir bağlantının olmadığı vurgulandı.
Yani Türkiye'nin siyasileri bir kez daha AB sevdası uğruna yine olmayacak bir hayal için pratik bir taviz vermiş oldular.
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor tarafından hazırlanan rapor, önceki gün AP Genel Kurulu'nda yapılan oylama sonrasında kabul edildi. Rapora ilişkin yapılan açıklamada, "AP üyeleri, Türk hükümeti yönünü değiştirmedikçe, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) katılım sürecinin mevcut koşullar altında devam edemeyeceğini belirtmektedir" denildi.
Türkiye'yi yerden yere vuran raporda takdir edilen bir husus da var:
"Dünyanın en büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yapan Türkiye'yi takdir ediyoruz."
Burayı biraz açmak gerekiyor.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın paylaştığı bilgilere göre, geçici koruma statüsüyle ülkemizde bulunan göçmen sayısı 4 milyon 797 bin 593 kişi. Bunlardan da 3 milyon 293 bin 934'ü Suriyeli.
Başını ABD'nin çektiği Batılı ülkelerin İslam ülkelerinde 2001 yılından sonra ortaya koydukları Büyük Ortadoğu Projesi işgalleri sebebiyle milyonlarca insan kendi topraklarını terk etmek zorunda kaldı.
Bugün çoğunluğu ülkemizde olan ve dünyanın dört bir tarafına dağılan Suriyeli, Iraklı, Afgan, Pakistanlı, Bangladeşli vs. sığınmacı manzarasının ana sebebi BOP işgali.
İslam ülkelerini darmadağın eden ve insanlarını da vatancüda haline getiren Batı, bunun acı faturasını da yine Türkiye'ye ödetiyor.
AB, Türkiye'ye imzalattığı geri göç kabul anlaşması ile ülkemizi AB'ye geçmek isteyen sığınmacılar için bir tampon bölge haline getirirken, ABD de, ülkemizi başta Afganistan'dan olmak üzere ABD'ye geçmek isteyenlerin bekleme odası haline dönüştürdü.
İçişleri Bakanlığı'nın verilerine elbette ki kaçak göçmenler dahil değil. O konuda da yetkililerden birbiriyle çelişkili ilginç açıklamalar gelmeye devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün yaptığı konuşmada, "Çizgimiz ve duruşumuz belli. Ne kaçak göçmene müsaade ederiz, ne de fitne tacirlerine izin veririz" dedi.
Dedi demesine ama İçişleri Bakanı Yerlikaya Sayın Erdoğan'ın bu açıklamasından bir gün önce, "Son 3 ayda kaçak göçmenlere yönelik 1285 operasyon yapıldı. Yakalan 75 bin 442 kaçak göçmenden şu ana kadar 32 563'ü sınır dışı edildi. Geri kalanların işlemleri sürüyor" demişti.
Bu arada haber ajanslarına başta Edirne, Kırklareli, İstanbul ve Çanakkale'de olmak üzere her gün yüzlerce kaçak göçmenin yakalandığı haberleri geliyor. Kaçak göçmenler birbirlerine saldırıyor, vatandaşlara saldırıyor, taşkınlık yapıyorlar ve daha niceleri. Kaçak göçmenlere müsaade etmemek buysa, kim bilir müsaade edilseydi ne olurdu?
Çoğunluğu Suriyelilerden oluşan bu milyonlarca sığınmacı ülkemizde, kendi ülkelerinde savaş var gerekçesiyle bulunuyorlar.
Halbuki Suriye'de görünen manzara, savaşın çoktan bittiği şeklinde.
Suriye Devlet Başkanı Esad, peş peşe çağrılar yapmaya devam ediyor, hatta dönüş yapanlara imkanlar vaat ediyor. Son çağrısında mühlet de verdi ve o tarihe kadar gelmeyenlerin vatandaşlıktan çıkartılacağını duyurdu.
Hatırlayalım, bayramlarda Suriyeliler Suriye'ye bayramlık ziyaret gerçekleştiriyordu. Bayram için gidilen yerde savaş olduğuna kim inanır?
Bazı Batılı ülkeler, bayram dolayısıyla ülkelerine giden sığınmacıların bir daha geri alınmayacağını net bir şekilde ifade etmişlerdi. Bizimkilerde yine ses seda yoktu.
"Suriye'de savaş var" bahanelerine de BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın sosyal medyadan verdiği cevap oldukça dikkat çekiciydi: "Sorsan Suriye'de savaş devam ediyor. Oğlum, hepsi burada, kim savaşıyor orada?"
Türk milleti artık, hükümetin ABD ve AB sevdası uğruna Türkiye'ye ödettiği ağır bedellere hayır demelidir. Biz millet olarak bunlara katlanmak zorunda değiliz.
Suriye ile masaya oturup, ikili ilişkiler kapsamında bu sığınmacı sorunu kalıcı olarak çözülebilir. Tabi, çözmeye niyetiniz varsa…
- Geçmiş olsun Sayın Ümit Özdağ / 18.06.2025
- İsrail için sadece Tahran değil, Ankara yolu da açıldı! / 17.06.2025
- İsrail zulmünü genişletiyor: Türkiye de hedefte / 14.06.2025
- Ortadoğu yeni bir savaşa mı hazırlanıyor? / 13.06.2025
- Ekonomik sıkıntılar nüfus krizini tetikliyor / 12.06.2025
- Atatürk’ün Müslümanlığı hepinize nal toplatır / 11.06.2025
- Suçlar, 10. Yargı Paketi ile önlenebilir mi? / 05.06.2025
- Mücadele enflasyonla mı, vatandaşla mı? / 04.06.2025
- “Cezasızlık algısı” iktidara yakın olanlarda var! / 03.06.2025