Bir devlet için eğitim ve eğitimli insan olmazsa olmazdır, gerçeğini kim reddedebilir?
Bizim kültürümüzün önemli başlıklarından biri atasözleridir ve bu atasözlerinden biri de; "Akıllı düşman, akılsız dosttan daha hayırlıdır' şeklindedir.
Düşmanın bile akıllısını tercih eden bir kültürün bugünkü temsilcileri nasıl olur da 'eğitimli insana' sahip çıkmaz!
Bakın! Prof. Dr. Haydar Baş her platformda eğitimi, var oluş sebebi olarak tariflendirip şöyle diyordu;
"Eğitim bir milletin var oluşudur. Eğer bir millet kendi doneleri, kendi kültür yapısı, siyaset yapısı, medeniyet yapısıyla insanını kendi yararına, menfaatine kazanmazsa o milletin, devlet olarak ayakta kalması asla mümkün olamaz."
* * *
Son yıllarda ülkemizden müthiş bir beyin göçü yaşanıyor. Geçtiğimiz ay Almanya'da Federal Göç ve Mülteci Dairesinin (BAMF) 2017 ve 2018 yıllarını kıyaslayan bir rapor yayınladı. Rakamlar korkunç!
2017'de Almanya'da iltica başvurusu yapan Türkler arasında üniversite eğitimi almış olanların oranı yüzde 46 iken bu oran 2018'de yüzde 59.3'e yükselmiş.
Geçtiğimiz hafta sonu iki nikâha davetliydim. Gencimizin biri İTÜ mezunu, üç yabancı dil biliyor ama iş bulamıyor. Bir başka gencimiz bilgisayar teknolojisinde çok iyi bir eğitim almış. Yabancı bir devletten gelen iş teklifini kabul edip, oraya yerleşmiş.
Tabi akla; ülkemizin eğitimli gençlere ihtiyacı yok mu? Neden gençlerimiz yurt dışına kaçıyor, gibi haklı sorular geliyordur.
Sebebini bizzat Sayın Cumhurbaşkanı açıkladı; "Her öğrenci üniversiteyi bitirdiği zaman iş sahibi olacak diye bir şey yok."
* * *
Tabi bu bakış açısı yeni değil. 2012 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, "Türkiye'de üniversite okumak, eğitim fakültesinden mezun olmak illa devlette öğretmen olacağım diye motive edilecek bir olay değildir" demişti.
Aynı mantık Türkiye'nin birçok noktasında vurgulandı. Bakanlardan iş isteyen üniversite mezunu gençlere aynı cevaplar verildi.
Hatta Türkiye'nin en kritik seçimlerinden olan 24 Haziran seçimleri öncesinde bile iktidar partisi, eğitimli gençlere bakışından taviz vermedi.
Seçim öncesi Rize mitinginde kendisinden iş isteyen bir öğretmene Sayın Erdoğan, 'git, muhalefet liderinden iste' şeklinde cevap vermişti.
Yine 2018 yılında Sayın Erdoğan, sahur sohbeti programıyla gençlerle buluşmuştu. Okumuş gençlerin talebi belliydi ve bu talebi devletin başına ilettiler. Sayın Erdoğan aynı cevabı verdi;
"Herkesin atanmasını beklemeyin, öğretmenlik dışında şeyler de düşünün. Biz, yavrularımız 'üniversite okudum' diyebilsin diye herkesi üniversiteli yaptık."
* * *
Bu gençler hatırlamaz ama babaları, anneleri o günleri çok iyi hatırlar. 2002 yılıydı ve AKP meydanlarda halktan, iktidarı istiyordu. Sayın Erdoğan her gittiği ilde vatandaşı ümitlendiriyordu.
Mayıs 2002, İzmit merkez mitingi: "Şu sisteme bakın hele! Ülkede 72 bin öğretmen açığı var. Sen sınavla öğretmen seçiyorsun (KPSS). Hangi akla hizmet ediyorsunuz?
Bırak da öğretmenlerimiz okul seçsin, göreve başlasın, önüne niye engel koyuyorsun... İnşallah biz hükümetimizi kurduğumuzda bütün öğretmenlerimizi göreve başlatacağız ve öncelikli olarak eğitim sorununu çözeceğiz."
2002'de Samsun mitinginde: "Buradan sözüm tüm genç öğretmen adaylarına, siz merak etmeyin. Biz geldiğimizde üniversiteyi bitirdiğinizde ne yapacağım, sınavı ya kazanamazsam korkun olmayacak çünkü sınav olmayacak."
Tarih 2019. "Her öğrenci üniversiteyi bitirdiği zaman iş sahibi olacak diye bir şey yok."
Başka söze de gerek yok.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024