Ülkemizin bütünlüğünü, milletimizin birlik ve beraberliğini bozmak için birçok senaryonun devrede olduğunu görüyoruz.Bu senaryolar için ülkemiz üzerinde hesapları olan küresel güçler, onların yerli taşeronları ve mütareke basını kol kola çalışıyorlar.Küresel güçler, her türlü masabaşı senaryosunu, bunların finansmanını, hukuki ya da hukuk dışı zeminini, senaryoların uygulanması ve önünün açılması için her türlü ekonomik, siyasi, kültürel baskıyı organize ediyor.Yerli taşeronlar, bu senaryoların devreye girmesi için verilen talimatları yerine getiriyor.Basın ve medya ise bunun sözcülüğünü yapıyor.Şimdi bu temel yaklaşımdan yola çıkarak Diyarbakır'da başlayan ve bazı illerimize sıçrayan son olayları bir değerlendirelim.Olayların Roj TV'nin provokasyonu ile başlaması, başta Danimarka olmak üzere AB ülkelerinin bu bölücü kanala sahip çıkmaları, ABD'nin de "gözümüzü Diyarbakır'dan ayırmayacağız" şeklindeki açıklamaları son olaylarda küresel güçlerin parmağını göstermektedir. Tabii, bunlar buzdağının sadece görünen kısmı.Bu tür dış tahrikli olaylarda gerekli önlemler alınmadığı halde kamuoyunun gözünde büyütülmesi, ülke içerisinde güvenliğin ve öz güvenin azalmasına sebep olmaktadır.İşte yerli taşeronlar burada devreye girmektedir. Bu olaylara müdahale etmesi gereken askerimizin ve polislerimizin yetkileri, AB hayali ABD müttefikliği adı altında azaltılmıştır. Güvenlik güçlerimizde sorumluluk vardır, ama yetki alınmıştır. Bu tür olaylarda onlar bir taraftan suçlanarak hedef tahtasına oturtulurken, diğer taraftan elleri kolları bağlanmaktadır. Nitekim bölücü terör yandaşları her türlü taşkınlığı yaparken, bayrağa, vatana hakaret yağdırırken polislerimizin onlara kuş lastiğiyle taş atarak müdahale ettiğini ekranlarda görmekteyiz.Yetkiler ortadan kalkınca başka nasıl müdahale edebilirler? Medyanın buradaki misyonu da önemlidir. Olayları çıkartanlar, provoke edenler belli kişiler ve azınlık olmasına rağmen sanki bütün güneydoğu ayaktaymış gibi bir görünüm oluşturulmaktadır. Medya bunu abarttıkça abartmaktadır.Yapılması gereken basit bir müdahaledir, ele başları bellidir, güneydoğu halkıyla uzaktan yakından hiçbir alakası yoktur, ama gösterilen manzara bir kaşık suda fırtınalar gibidir.Devlet gücünün hissettirilmediği, güvenlik güçlerinin müdahale yetkisinin olmadığı bir yerde on kişilik bir çetenin verdiği rahatsızlık bile o yerdeki halkın bütün huzurunu kaçırmaya yeterlidir. Bugün ülkemizde yaşanan problemler de aynen bu misaldeki gibidir.Çözüm yok mudur? Tabii ki vardır.Öncelikle güçlü bir devlet anlayışıyla güvenlik derhal sağlanmalıdır. Olayları provoke edenler kimse, yerli ya da yabancı, mutlaka hadleri bildirilmelidir. Böylece güneydoğuda sürekli terörün baskısı altında yaşamlarını sürdüren, kepenklerini açamayan, okuluna gidemeyen, ama vatanını ve milletini canından çok seven milletimiz huzura kavuşturulmalıdır. Devletin baba şefkatiyle kucaklanmalıdır.Böyle bir çözümle devlet, iradesini ve gücünü hissettirecek ve PKK'nın ve dış güçlerin yıllarca yaptığı bölücü telkinlerin boş olduğu ispatlanmış olacaktır.Ekonomik ve sosyal problemler sadece güneydoğu insanımıza ait problemler değildir. IMF politikaları sebebiyle ülkenin her bölgesinde insanımız maddi sıkıntılar içindedir. Tarımın, sanayinin, turizmin, tekstilin, inşat sektörünün hali ortadadır. İşsizlik önlenemez bir noktaya gelmiştir. Vatandaş borçlarla, hacizlerle uğraşmaktadır. Bu olumsuz tablo ülkenin her tarafında aynıdır ve sebebi IMF ve onu hala çözüm olarak görmekte ısrar eden siyasilerimizdir.Bu noktada da Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli derhal devreye konmalıdır. Sayın Baş TC kimliği taşıyan herkese vatandaşlık maaşı vereceğini söylemektedir. Bu önemli bir projedir. Ülkemizin her bir ferdi bu sayede ülkesine, vatanına, bayrağına daha da sahip çıkacaktır.Sosyal devlet projeleri, yani annelerimizin emekli edilmesi, doğum parası, tarım kesiminin desteklenmesi, 100 milyarın altında geliri olandan vergi alınmaması, üniversite sınavlarının kaldırılması, üniversite harçlarının kaldırılması, çocuklara burs... Ve daha nice projelerle devlet, "baba" olduğunu ispatlayacaktır.Devlet madenlerini devlet-millet ortaklığıyla işletecektir. Yani vatandaşını maden zengini yapacaktır. Ülkemizde 3 katrilyon dolarlık bakir yer altı ve yerüstü kaynakları olduğunu düşünürsek, ülke Sayın Baş'la zenginliği doya doya yaşayacaktır.Sayın Baş'ın modelinde eğitime de ayrıca önem verilmektedir. Milli eğitim, kokuşmuş Batı kültürünün etkisinden kurtarılacak, kendi milli ve manevi değerlerimizle yoğrulmuş bir kimlik ortaya konulacaktır. Vatanından, bayrağından, kültüründen, milletinden utanan değil, onur ve şeref duyan bir nesil yetiştirilecektir. Zaten bir milletin bekası ancak böyle mümkündür.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Yüksek faizle üretim ekonomisi olmaz, işsizlik azalmaz! / 31.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- 19 Mayıs: Türk milletinin umudunun yeşerdiği gün / 20.05.2025
- Korucularımıza çok şeyler borçluyuz / 17.05.2025
- Terör örgütünden fesih yorumu: Demokratik konfederalizm / 16.05.2025