Ortak paydası az ve zayıf olan, dıştan ve içten zorlamalarla bir araya gelmiş/getirilmiş toplumlar, bölünme riski taşıyan toplumlardır. Bu toplumlar, zorluk, tehdit ve tehlikeye karşı dayanıksızdırlar. En ufak sosyal, siyasal ve ekonomik bir krizle darmadağın olabilirler.
Dünyada bölünme riski taşıyan toplumların bir sıralaması yapılsa, ABD toplumu ilk sırayı alabilir. Hal böyle iken, gel gör ki, ABD, özellikle İslâm toplumları etnik ve mezhepsel olarak bölmek için yoğun gayret sarf etmektedir.
Türk-Amerikan ilişkilerinin ele alındığı bir panelde, ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelmen, "Türkiye iç savaşa doğru gidiyor" dedi. Neo-con yazar Michael Rubin de şöyle diyor: "Türkiye parçalara ayrılmış durumdadır. Sınırları değişecek, tek mesele bölünme iki ayrı devlet şeklinde mi olacak, yoksa Türkiye dâhil bir federasyon mu, henüz belli değil."
ABD'li birçok yetkili ve etkili kişiler, bu tür beyanlarda, daha doğrusu yıkıcı propaganda faaliyetlerinde bulunuyorlar. Üzücü olan odur ki, ülkemizde bazı gafil medya mensupları, siyasetçi ve bilim adamları, o yıkıcı propagandaları veri olarak alıp kullanıyorlar. Yapılanların psikolojik savaş olduğunu bilmesi ve savunma yapması gereken insanlarımız, maalesef bilerek veya bilmeyerek karşı safta yer alıyorlar.
Bilindiği üzere savaşlarda saldırıya uğrayan tarafın misilleme hakkı vardır. Ama ne yazık ki, psikolojik savaşı sürdürecek insanlarımız, bu hakkı akıllarına dahi getirmiyorlar.
ABD, yetmiş iki buçuk parçadan oluşan toplumunu bir arada tutmaya, asırlarca kardeşçe yaşamış İslâm toplumlarını bölmeye, parçalamaya uğraşıyor. Buna karşı misillemede bulunmamak, hangi ruh halinin ürünüdür?
Gerçekte bölünmeden en çok korkması gereken ve korkan ülke ABD'dir. Son başkanlık seçimleri ABD'nin gizlemeye çalıştığı bölünmüşlüğünü bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir.
Eskiden beri ABD'den ayrılmayı düşünen eyaletlerde bağımsızlık hareketleri hız kazanmıştır. Bunların başında Kaliforniya ve Teksas eyaletleri gelmektedir. Meksika'dan ayrılıp ABD'ye katılmak zorunda kalan bu eyaletler, ABD'ye katıldıkları günden itibaren ayrılma isteklerini seslendiriyorlar.
ABD, Batı Teksas'ta 1997'de kurulan "Teksas Cumhuriyeti" örgütünün liderlerinin kimini tutuklamış, kimini de öldürmüştür. Buna rağmen, yine de bağımsızlık hareketleri sindirilememiştir. Halen Teksas'ta bağımsızlığı savunan birçok illegal örgüt bulunmaktadır. Teksas eyaleti, Meksika'dan ayrılıp ABD'ye katıldığında, bağımsızlık hakkını mahfuz tutmuştu. Fakat ABD, katılma gerçekleştikten sonra bunu tanımamıştır.
Kaliforniya, ayrılmaya en çok istekli eyaletlerdendir. Trump'ın başkan seçilmesiyle bunu yine gündeme getirdiler. ABD'den ayrılmayı isteyen Kaliforniyalılar şöyle diyorlar: "Dünyanın altıncı ekonomisiyiz, fakat ABD'nin bozuk düzeni yüzünden zenginliğimizin hayrını göremiyoruz."
Trump'ın başkan seçilmesiyle başlatılan "Yes Kaliforniya" hareketi Rusya'da Büyükelçilik açmaya hazırlanıyor. Bazıları, bu değerlendirmelerin üzerinden "olmaz" deyip geçebilir. O kişilere, tarihte olmaz, olamaz denilen birçok olayın olduğunu hatırlatmak isteriz.
İslâm toplumları, elbette ABD'nin kullandığı gayrimeşru yöntemleri kullanamaz, ama onun yıkıcı propagandasına karşı saldırıda bulunulabilir. ABD'deki bağımsızlık hareketlerini gündeme getirmek ve işlemek bile, bir karşı duruştur ve etkisi asla küçümsenemez. Gelin, hiç olsun, bunu yapalım ve bir canlılık emaresi
gösterelim.
Dünyada bölünme riski taşıyan toplumların bir sıralaması yapılsa, ABD toplumu ilk sırayı alabilir. Hal böyle iken, gel gör ki, ABD, özellikle İslâm toplumları etnik ve mezhepsel olarak bölmek için yoğun gayret sarf etmektedir.
Türk-Amerikan ilişkilerinin ele alındığı bir panelde, ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelmen, "Türkiye iç savaşa doğru gidiyor" dedi. Neo-con yazar Michael Rubin de şöyle diyor: "Türkiye parçalara ayrılmış durumdadır. Sınırları değişecek, tek mesele bölünme iki ayrı devlet şeklinde mi olacak, yoksa Türkiye dâhil bir federasyon mu, henüz belli değil."
ABD'li birçok yetkili ve etkili kişiler, bu tür beyanlarda, daha doğrusu yıkıcı propaganda faaliyetlerinde bulunuyorlar. Üzücü olan odur ki, ülkemizde bazı gafil medya mensupları, siyasetçi ve bilim adamları, o yıkıcı propagandaları veri olarak alıp kullanıyorlar. Yapılanların psikolojik savaş olduğunu bilmesi ve savunma yapması gereken insanlarımız, maalesef bilerek veya bilmeyerek karşı safta yer alıyorlar.
Bilindiği üzere savaşlarda saldırıya uğrayan tarafın misilleme hakkı vardır. Ama ne yazık ki, psikolojik savaşı sürdürecek insanlarımız, bu hakkı akıllarına dahi getirmiyorlar.
ABD, yetmiş iki buçuk parçadan oluşan toplumunu bir arada tutmaya, asırlarca kardeşçe yaşamış İslâm toplumlarını bölmeye, parçalamaya uğraşıyor. Buna karşı misillemede bulunmamak, hangi ruh halinin ürünüdür?
Gerçekte bölünmeden en çok korkması gereken ve korkan ülke ABD'dir. Son başkanlık seçimleri ABD'nin gizlemeye çalıştığı bölünmüşlüğünü bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir.
Eskiden beri ABD'den ayrılmayı düşünen eyaletlerde bağımsızlık hareketleri hız kazanmıştır. Bunların başında Kaliforniya ve Teksas eyaletleri gelmektedir. Meksika'dan ayrılıp ABD'ye katılmak zorunda kalan bu eyaletler, ABD'ye katıldıkları günden itibaren ayrılma isteklerini seslendiriyorlar.
ABD, Batı Teksas'ta 1997'de kurulan "Teksas Cumhuriyeti" örgütünün liderlerinin kimini tutuklamış, kimini de öldürmüştür. Buna rağmen, yine de bağımsızlık hareketleri sindirilememiştir. Halen Teksas'ta bağımsızlığı savunan birçok illegal örgüt bulunmaktadır. Teksas eyaleti, Meksika'dan ayrılıp ABD'ye katıldığında, bağımsızlık hakkını mahfuz tutmuştu. Fakat ABD, katılma gerçekleştikten sonra bunu tanımamıştır.
Kaliforniya, ayrılmaya en çok istekli eyaletlerdendir. Trump'ın başkan seçilmesiyle bunu yine gündeme getirdiler. ABD'den ayrılmayı isteyen Kaliforniyalılar şöyle diyorlar: "Dünyanın altıncı ekonomisiyiz, fakat ABD'nin bozuk düzeni yüzünden zenginliğimizin hayrını göremiyoruz."
Trump'ın başkan seçilmesiyle başlatılan "Yes Kaliforniya" hareketi Rusya'da Büyükelçilik açmaya hazırlanıyor. Bazıları, bu değerlendirmelerin üzerinden "olmaz" deyip geçebilir. O kişilere, tarihte olmaz, olamaz denilen birçok olayın olduğunu hatırlatmak isteriz.
İslâm toplumları, elbette ABD'nin kullandığı gayrimeşru yöntemleri kullanamaz, ama onun yıkıcı propagandasına karşı saldırıda bulunulabilir. ABD'deki bağımsızlık hareketlerini gündeme getirmek ve işlemek bile, bir karşı duruştur ve etkisi asla küçümsenemez. Gelin, hiç olsun, bunu yapalım ve bir canlılık emaresi
gösterelim.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018