ABD Başkanı Bill Clinton, Ekim 1999'daki Amerika ziyareti sırasında Başbakan Bülent Ecevit'e şunları söyledi:
"20. yüzyılın ilk elli yılı Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasının paylaşılmasının yol açtığı değişikliklerle geçti. 21.yüzyılın ilk elli yılı da Türkiye'nin alacağı doğrultuyla şekillenecektir...
Türkiye modelinin, hem İslâm dünyası, hem Türkiye'nin bulunduğu bölge, hem de Avrupa için çok büyük etkileri olacaktır." (Kendine Rağmen Dünya Devleti Olmak, Sedat Ergin, Hürriyet 05.10.1999)
Ve ABD-İsrail ikilisi Türkiye'nin alacağı doğrultuyu da şansa bırakmadı.
Koalisyon hükümeti, seçimlere 1,5 yıl kala hükümet ortağı MHP'nin Başkanı Devlet Bahçeli'nin kararıyla bir anda erken seçim kararı aldı. Oluşan yeni hükümet ABD-İsrail ikilisinin Ortadoğu politikalarında misyon sahibi olacaktı ve öyle de oldu.
AKP tek başına iktidara geldi, AKP'nin Genel Başkanı Büyük Ortadoğu Projesi'nde eşbaşkan oldu ve AKP'li Türkiye'nin verdiği destek sayesinde ABD, Irak'ı, Afganistan'ı, Libya'yı işgal edebildi, son olarak da Suriye'de terör estirebildi.
Bu yaşanan gelişmeler, BOP zaten bir Büyük İsrail Devleti Projesi olduğu için hep İsrail'in menfaatineydi; İsrail bir taraftan Filistin coğrafyasında yayılmacı ve işgalci politikalarına devam ederken, diğer taraftan da arzı mevut coğrafyası ABD-Türkiye müttefikliğiyle İsrail'e altın tepside sunulmak üzere hazırlandı.
Coğrafyamızda ve bölgemizde yaşanan gelişmeleri bu bakış açısıyla değerlendirdiğimizde gerçekleri görmüş oluruz.
İçimizde, bu gerçekleri yıllardır ifade eden, yaşanacakları, kirli planları öngören, bu noktada ikazlar yapan, çözümler sunan bir lider, bir siyaset adamı, bir ilim adamı var, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş?
ABD'li yetkililer 1995 yılında önce Sayın Baş'a gelmişler ama Sayın Baş, milli bir duruş ortaya koyarak onları ve kirli planlarını elinin tersiyle itmişti. Yıllarca beklediler ama Sayın Baş'ın her türlü zorluklara rağmen vatan, millet, bayrak ve din konularındaki onurlu duruşunu ve ısrarını görünce başka arayışlara gittiler.
Görüyoruz ki Sayın Baş'tan sonra gittikleri, gerek siyasi gerekse dini iradeler, bir zamanın ortakları bugünün kanlı bıçaklı düşmanları, ABD'nin sunduğu misyonu kabullenmişler ve o gün bugündür de bu BOP misyonunu yerine getiriyorlar.
Rant paylaşımında ayrılsalar da BOP'taki misyon ortaklığı aynen devam ediyor.
Bakın, Prof. Dr. Baş, Türkiye'nin de taşeron olarak dahil olduğu Büyük Ortadoğu Projesi hakkında yıllardır neler söylüyor:
"Türkiye uzun zamandır müthiş bir oyunun içine girdi. Bugün kabul etseniz de etmeseniz de ABD, İsrail ve maalesef yanına aldıkları Türkiye, İslam dünyasına namluyu doğrultmuşlar. Ölen, vatanını terk edenler Müslüman, güçlenen İsrail, proje program sahibi ABD ve Türkiye? Bunun adına ne derseniz o. Cihat küfre karşıdır, Müslüman'a karşı değildir. Müslüman'a karşı atılan her adım fıskın alametidir. ABD, İsrail ve Türkiye beraber olmuşlar Büyük İsrail'i kurmak ve geliştirmek üzere İslam dünyasına top atışı yapıyor."
Yazdığı "Türkiye'nin dostu mu kaldı?" başlıklı makalesinde de Sayın Baş şu gerçeklerin altını çizmektedir: "Türkiye, ABD ve AB politikalarını hayata geçirdikçe geri planda İsrail'e hizmet etmekten öteye gidememiştir."
1991 yılında ABD'nin Irak'a Körfez Harekatı başladığı günlerde, iktidarda bulunanların, "bir koyup üç alacağız" diye milleti uyuttuğu dönemlerde, "Irak'ın üçe bölüneceğini ve asıl hedefin de Türkiye olduğunu" vurgulayan Sayın Baş, aynı zamanda Türkiye'nin BOP kapsamında parçalanmak ve işgal edilmek istenen 22 İslam ülkesinden biri olduğunu da yıllardır ifade etmektedir.
Zaman her seferinde Prof. Dr. Baş'ı haklı çıkardı. Bugün ise Türkiye'nin siyasileri hem Irak'taki, Suriye'deki, Yemen'deki BOP ateşini körüklerken, hem de bu ateşi içimizde de alevlendiriyorlar. Güneydoğumuzun Suriye'den, Diyarbakır'ın Kobani'den farkı kalmadı.
Görünen o ki, Diyarbakır "BOP'un yıldızı" ve de "merkezi" olarak Yahudi Barzani'ye, Büyük İsrail'e hazırlanıyor. Kobani sürecini Prof. Dr. Baş'ın Yeni Mesaj gazetesinde yayınlanan Kobani ile ilgili yazı dizisinde mutlaka okuyun, Diyarbakır'da bundan sonra ne yaşanacağını anlarsınız.
Eğer milletimiz Sayın Baş'ın bu uyarılarını dikkate alıp da, çözümün tek adresi olan Sayın Baş'a yetki verseydi, iktidara taşısaydı, ne Güneydoğumuzda ne de İslam ülkelerinde bugün yaşanan karanlık tablo asla yaşanmayacaktı.
Rusya ve BRICS ülkeleriyle de büyük bir kriz yaşmayacaktık. Sayın Baş'a teklif edilmesi gereken şey, "yetkisiz arabuluculuk" değil, topyekun çözüm için "tam yetkili başbakanlık"tır. Bu gerçekleşmediği müddetçe Türkiye içinde bulunduğu zifiri karanlıktan kurtulamayacaktır.
"20. yüzyılın ilk elli yılı Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasının paylaşılmasının yol açtığı değişikliklerle geçti. 21.yüzyılın ilk elli yılı da Türkiye'nin alacağı doğrultuyla şekillenecektir...
Türkiye modelinin, hem İslâm dünyası, hem Türkiye'nin bulunduğu bölge, hem de Avrupa için çok büyük etkileri olacaktır." (Kendine Rağmen Dünya Devleti Olmak, Sedat Ergin, Hürriyet 05.10.1999)
Ve ABD-İsrail ikilisi Türkiye'nin alacağı doğrultuyu da şansa bırakmadı.
Koalisyon hükümeti, seçimlere 1,5 yıl kala hükümet ortağı MHP'nin Başkanı Devlet Bahçeli'nin kararıyla bir anda erken seçim kararı aldı. Oluşan yeni hükümet ABD-İsrail ikilisinin Ortadoğu politikalarında misyon sahibi olacaktı ve öyle de oldu.
AKP tek başına iktidara geldi, AKP'nin Genel Başkanı Büyük Ortadoğu Projesi'nde eşbaşkan oldu ve AKP'li Türkiye'nin verdiği destek sayesinde ABD, Irak'ı, Afganistan'ı, Libya'yı işgal edebildi, son olarak da Suriye'de terör estirebildi.
Bu yaşanan gelişmeler, BOP zaten bir Büyük İsrail Devleti Projesi olduğu için hep İsrail'in menfaatineydi; İsrail bir taraftan Filistin coğrafyasında yayılmacı ve işgalci politikalarına devam ederken, diğer taraftan da arzı mevut coğrafyası ABD-Türkiye müttefikliğiyle İsrail'e altın tepside sunulmak üzere hazırlandı.
Coğrafyamızda ve bölgemizde yaşanan gelişmeleri bu bakış açısıyla değerlendirdiğimizde gerçekleri görmüş oluruz.
İçimizde, bu gerçekleri yıllardır ifade eden, yaşanacakları, kirli planları öngören, bu noktada ikazlar yapan, çözümler sunan bir lider, bir siyaset adamı, bir ilim adamı var, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş?
ABD'li yetkililer 1995 yılında önce Sayın Baş'a gelmişler ama Sayın Baş, milli bir duruş ortaya koyarak onları ve kirli planlarını elinin tersiyle itmişti. Yıllarca beklediler ama Sayın Baş'ın her türlü zorluklara rağmen vatan, millet, bayrak ve din konularındaki onurlu duruşunu ve ısrarını görünce başka arayışlara gittiler.
Görüyoruz ki Sayın Baş'tan sonra gittikleri, gerek siyasi gerekse dini iradeler, bir zamanın ortakları bugünün kanlı bıçaklı düşmanları, ABD'nin sunduğu misyonu kabullenmişler ve o gün bugündür de bu BOP misyonunu yerine getiriyorlar.
Rant paylaşımında ayrılsalar da BOP'taki misyon ortaklığı aynen devam ediyor.
Bakın, Prof. Dr. Baş, Türkiye'nin de taşeron olarak dahil olduğu Büyük Ortadoğu Projesi hakkında yıllardır neler söylüyor:
"Türkiye uzun zamandır müthiş bir oyunun içine girdi. Bugün kabul etseniz de etmeseniz de ABD, İsrail ve maalesef yanına aldıkları Türkiye, İslam dünyasına namluyu doğrultmuşlar. Ölen, vatanını terk edenler Müslüman, güçlenen İsrail, proje program sahibi ABD ve Türkiye? Bunun adına ne derseniz o. Cihat küfre karşıdır, Müslüman'a karşı değildir. Müslüman'a karşı atılan her adım fıskın alametidir. ABD, İsrail ve Türkiye beraber olmuşlar Büyük İsrail'i kurmak ve geliştirmek üzere İslam dünyasına top atışı yapıyor."
Yazdığı "Türkiye'nin dostu mu kaldı?" başlıklı makalesinde de Sayın Baş şu gerçeklerin altını çizmektedir: "Türkiye, ABD ve AB politikalarını hayata geçirdikçe geri planda İsrail'e hizmet etmekten öteye gidememiştir."
1991 yılında ABD'nin Irak'a Körfez Harekatı başladığı günlerde, iktidarda bulunanların, "bir koyup üç alacağız" diye milleti uyuttuğu dönemlerde, "Irak'ın üçe bölüneceğini ve asıl hedefin de Türkiye olduğunu" vurgulayan Sayın Baş, aynı zamanda Türkiye'nin BOP kapsamında parçalanmak ve işgal edilmek istenen 22 İslam ülkesinden biri olduğunu da yıllardır ifade etmektedir.
Zaman her seferinde Prof. Dr. Baş'ı haklı çıkardı. Bugün ise Türkiye'nin siyasileri hem Irak'taki, Suriye'deki, Yemen'deki BOP ateşini körüklerken, hem de bu ateşi içimizde de alevlendiriyorlar. Güneydoğumuzun Suriye'den, Diyarbakır'ın Kobani'den farkı kalmadı.
Görünen o ki, Diyarbakır "BOP'un yıldızı" ve de "merkezi" olarak Yahudi Barzani'ye, Büyük İsrail'e hazırlanıyor. Kobani sürecini Prof. Dr. Baş'ın Yeni Mesaj gazetesinde yayınlanan Kobani ile ilgili yazı dizisinde mutlaka okuyun, Diyarbakır'da bundan sonra ne yaşanacağını anlarsınız.
Eğer milletimiz Sayın Baş'ın bu uyarılarını dikkate alıp da, çözümün tek adresi olan Sayın Baş'a yetki verseydi, iktidara taşısaydı, ne Güneydoğumuzda ne de İslam ülkelerinde bugün yaşanan karanlık tablo asla yaşanmayacaktı.
Rusya ve BRICS ülkeleriyle de büyük bir kriz yaşmayacaktık. Sayın Baş'a teklif edilmesi gereken şey, "yetkisiz arabuluculuk" değil, topyekun çözüm için "tam yetkili başbakanlık"tır. Bu gerçekleşmediği müddetçe Türkiye içinde bulunduğu zifiri karanlıktan kurtulamayacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Lozan’a hezimet diyenler, Sevr’i arzulayanlardır / 25.07.2025
- CHP, komisyona katılmalı mı? / 24.07.2025
- Açılım, yeni anayasa derken, firmalarımızı kaybediyoruz / 23.07.2025
- İmtiyaz imtiyazı doğurur, imtiyaz bölünmeyi getirir / 22.07.2025
- Şara yönetimine hamilik Türkiye’nin çıkarına değil / 18.07.2025
- Türkiyeli değiliz, Türk Milleti’yiz / 17.07.2025
- Milletimizin ‘Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kutlu olsun / 16.07.2025
- Millet iradesi ‘komisyon’ değil, ‘referandum’dur / 15.07.2025
- Silah bırakan PKK, taviz veren niye biz? / 12.07.2025
- PKK’lılar ve silahları bu kadar mı? / 11.07.2025
- CHP, komisyona katılmalı mı? / 24.07.2025
- Açılım, yeni anayasa derken, firmalarımızı kaybediyoruz / 23.07.2025
- İmtiyaz imtiyazı doğurur, imtiyaz bölünmeyi getirir / 22.07.2025
- Şara yönetimine hamilik Türkiye’nin çıkarına değil / 18.07.2025
- Türkiyeli değiliz, Türk Milleti’yiz / 17.07.2025
- Milletimizin ‘Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ kutlu olsun / 16.07.2025
- Millet iradesi ‘komisyon’ değil, ‘referandum’dur / 15.07.2025
- Silah bırakan PKK, taviz veren niye biz? / 12.07.2025
- PKK’lılar ve silahları bu kadar mı? / 11.07.2025