Uyguladığımız borca dayalı ve bağımlı ekonomik sistem sebebiyle üretirken de, tüketirken de borcumuz artmaya devam ediyor.
Hiçbir şey yapmasak da, faiz ve dolar kuru sebebiyle borç yine artıyor.
Merkez Bankası Nisan 2021 dönemine ilişkin kısa vadeli dış borç istatistiklerini açıkladı. Buna göre; 1 yıl içinde geri ödenmesi gereken kısa vadeli dış borç stoku, Nisan'da 2020 sonuna göre yüzde 4.5 artarak 144.7 milyar dolara çıktı.
Geçen yıl Nisan ayında bu borç 115.2 milyar dolar idi.
Gördüğünüz gibi, 1 yılda kısa vadeli dış borç stoku 29.5 milyar dolar artmış.
Dolar kuru üzerinden de bir değerlendirme yapmakta fayda var.
Nisan 2020'de dolar kuru 7 liraydı. 115.2 milyar doları TL'ye çevirdiğimizde 806 milyar 400 milyon lira yapıyor.
Nisan 2021'de dolar kuru ise 8.25 liraydı. 144.7 milyar doları bu kur üzerinden TL'ye çevirdiğimizde 1 trilyon 193 milyar 775 milyon lira yapıyor.
Nisan 2020 ile Nisan 2021 arasındaki fark 387 milyar 375 milyon lira. Bu rakamı Nisan 2021'deki kurla dolara çevirdiğimizde 1 yılda 46 milyar 955 milyon dolar kısa vadeli dış borcun arttığını görürsünüz.
Borca dayalı bir ekonominin maliyeti karşılanamayacak kadar çok yüksek.
Dipsiz kuyu gibi, içine ne atsan fark etmiyor, borç kar topu gibi büyümeye devam ediyor.
Uluslar arası Finans Enstitüsü'nün (IIF) açıkladığı, Türkiye'nin devletiyle, şirketleriyle, vatandaşlarıyla toplam borcunu da dikkatimizden kaçırmayalım: 1 trilyon 250 milyar dolar.
Bugünün kuruyla TL'ye çevirdiğimizde 10 trilyon 887 milyar 500 milyon lira yapıyor.
Türkiye'nin toplam mal ve emek üretimi (GSMH) 5 trilyon 350 milyar lira. Yani toplam üretimimizden 2 kat daha fazla borcumuz var.
En düşük ihtimalle bu borcun MB politika faizi oranında yani yüzde 17 faiz yükü olsa, bu, 1 trilyon 850 milyar 750 milyon liralık bir faiz demek.
Borca dayalı ekonominin devlete ve millete yüklediği ağır yükü görebiliyor musunuz?
Halbuki Türkiye olarak Prof. Dr. Haydar Baş'ın, bugün BRICS devletleri tarafından uygulanan Milli Ekonomi Modeli'ni uygulamış olsaydık, böyle bir borç ve faiz yükü sırtımızda olmayacaktı.
Modelde emek ve üretim karşılığında devletin senyoraj yoluyla kendi parasını basması gerektiği vurgulanmaktadır. Hatta bir ülkenin piyasasında ne kadar para olması gerektiğinin bilimsel formülü ilk defa bu modelde ortaya konulmuştur.
Batılı bilim adamlarınca tekerliğin icadından sonra en önemli buluş "para"dır. Fakat şu bir gerçek ki, paranın neyin karşılığı basılması gerektiğini formülüyle ortaya koyan Milli Ekonomi Modeli bence tüm zamanların en büyük buluşudur.
Sadece bu açıdan bile bakıldığında dünya insanlığı Prof. Dr. Haydar Baş'a çok şey borçlu.
Milli Ekonomi Modeli'ne göre senyorajla elde edilen para, piyasada maliyetsiz dolaşmalıdır. Paranın maliyetsiz dolaşması, sıfır faiz, sıfır enflasyon demektir.
Milli Ekonomi Modeli'nde devlet, senyorajla elde ettiği geliri tüm vatandaşlarına, hiçbir ayrım yapmadan, adil bir şekilde sosyal devlet projeleri vasıtasıyla vereceği için, bireylerin borç batağına düşmesi artık tarih olacaktır.
Devletin senyoraj hakkını kullanması, devleti borç batağından kurtarırken, üreticilere proje mukabili sıfır faizli kredi imkanı da tüm üreticileri borç tuzağından ve faiz girdabından kurtaracaktır.
Bugün millet olarak, bu sistemi hayata geçirecek tep parti Bağımsız Türkiye Partisi'ni (BTP) ve tek lider BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ı iktidara taşımalıyız ki, Milli Ekonomi Modeli'nin sunduğu bu nimetlerden istifade edebilelim.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024