Batının saldırgan emperyalist güçlerine karşı toprak kaybını önlemek için, bilimsel düşünce sistemine göre askeri, eğitim ve hukuk alanında yenilikler yapılmıştı. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşında alınan ağır yenilgi, bu yeniliklerin yetersizliğinin yetersiz olduğunu göstermiştir. Osmanlı'nın bu durumunda Padişah II. Abdülhamit iki siyasi yön izler. Birincisi, Osmanlı Devletinin toprak bütünlüğünün korunması için takip ettiği diplomasi ile Berlin Konferansında Avrupa Büyük Devletlerinin garantörlüğünü sağlamıştır. İkincisi ise Barış Dönemini uzun müddet devam ettirerek askeri ve eğitim alanında yaptığı yeniliklerle ülkenin ihtiyacı olan aydın elemanları yetiştirmektir. Bunun yanında, XVIII. yüzyıldan beri devlet yönetimini baskı altına almış olan gurupla da iyi geçinmeye çalışmıştır. Çünkü kardeşi V. Murat'ın düştüğü duruma düşmek istememekteydi. Bu nedenle ülke çıkarlarını koruyabilecek aydınların yetişebilmesi için yenilikçilerle, muhafazakârlar arasında dengeli bir siyaset izleyerek iç barışı korumaya çalışmıştır. Bu iki siyasi ilkedeki tek hedef geniş hudutlara sahip ülke bütünlüğünü koruyabilecek, kaynaklarını çalıştırıp değerlendirebilecek aydınların yetişmesini sağlamaktır. Fakat bu siyasasında başarı sağladı mı diye denetleyici bir yorum yaptığımız zaman bunun mümkün olmadığını görüyoruz. Çünkü dost zannettiği emperyalist Avrupa topluluğuna karşı onun ve yetişen bir avuç aydının karşı koyması mümkün olamazdı. Ancak, devletin yaşamını kısa bir süre daha uzatabilmiştir.II. Abdülhamit, ülkenin varlığını Berlin Konferansı kararlarına göre koruyabilmek için şöyle bir dış siyasa uygulamıştır: Rusya 1804 yılından beri Balkanlarda uyguladığı Pansavist ve Ortodoksluk politikası ile Balkanlarda Sırbistan ve Yunanistan devletlerinin kuruluşunu Avrupa büyük devletleri ile yaptığı askeri ve siyasi işbirliği ile gerçekleştirmiştir. Daha sonra da Eflak, Boğdan, Bulgaristan, Karadağ, Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Makedonya toplumlarını milliyetçilik akımları ile isyana sevk eder. O, Rusya'nın Balkanlarda uyguladığı siyasaya karşı, siyasi bir denge sağlayabilmek için İngiltere ve Fransa'ya yanaşır. İngiltere ve Fransa'nın aşırı isteklerine karşı da Almanya'ya yanaşarak denge sağlamaya çalışır. Sağlamaya çalışır ama devletlerarası ilişkilerde bu işler karşılıksız olamazdı. Bunun için ülke kapılarını bu günkü gibi yabancı sermayeye açar. Sanayileşmiş olan bu üç devlet, Kapitülasyon hakların dışında (Madenlerin araştırılması, işletilmesi, Demiryolu işletmelerinin planlanması ve kurulması ve yer altı, yerüstü kaynaklarının değerlendirilmesi v.s.) Osmanlı topraklarının yeraltı ve yerüstü kaynakları araştırılarak değerlendirilmeye başlanır. Bu konuda yapılan çalışma ve yatırım programları ile bu sefer Osmanlı ülkesinin paylaşımı düşüncesi ortaya çıkar Bu konu için Avrupa devletleri arasında çok gizli görüşmelerde başlamıştır. Bu görüşmelerin sonucunda Avrupa devletleri, kendilerine ayrılan bölgeleri sahiplenebilmek için Osmanlı hükümetini ve halkı avlamak için kesenin ağzını açarlar. Devleti ve halkı borçlandırırlar. Çünkü sömürgeciliğin en önde gelen koşulu borçlandırmadır. 1914 Temmuz'unda İngiltere birinci genel savaş öncesinde, Osmanlı Hükümetinden "Metalib-i nakdiye" adı altında para isteklerinde bulunur. Bu istekler şunlardır: 1- 1874 yılında V. Sultan Murada verilmiş olan emtia ve eşya için 417 İngiliz Lirası 2-İngiliz propagandası yapan Levant Herald gazetesine ödenmiş olan 2348 İngiliz lirası 3-Adalar sorumu için İngiliz işadamlarının uğradığı zarara karşılık olarak istenen borçlar 4- 1910 yılında silah ithalatı için İngiliz tüccarlara verilmesi gereken 2650 İngiliz lirası.İngiltere hükümetince, istenen bu alacakların toplam değeri 131243 İngiliz Lirasıdır. Ki o zaman Hükümet kurmuş olan İttihat Terakki Hükümeti milli bir ekonomi siyasası izlemeye başladığından sıkıntı içerisindedir. Bu durumu bildikleri için Hükümeti sıkıştırarak yeni isteklerde bulunmak amacındadırlar. Onlar bu konunun halli için diplomatik görüşme isterler. Sonunda konunun halli için hakeme gitme esasına başvurulur. Bunun için Hakkı Paşa ile Sör E. Grey arasında 9 Temmuz 1914 de bir anlaşma imzalanır. Bu anlaşma İttihat Terakki Hükümetini, mecburen Almanya'nın tarafına itmiştir ve sonuçta da uygulanmamıştır. Ama savaşın sonunda da Osmanlı sona ermiştir.
Ahmet Oğuz Bahadır / diğer yazıları
- Erzincan ateşkesi ve sonucu / 14.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011