BTP lideri Hüseyin Baş'tan DEM milletvekiline eşitlik cevabı
Hüseyin Baş, "Herkesin eşit olduğu yerde eşitlik isteyen eşitlik değil imtiyaz istiyordur. Eşitlik istediğini söyleyen kişi TBMM’de milletvekili. Evet, bizler eşitlik istiyoruz. Nasıl bir eşitlik istiyoruz? Söylediğimiz sözlerden ötürü yargılanmadığımız bir siyasi düzen istiyoruz. Siz istediklerinizi söyleyebilirken biz de en azından sizi uyarabilmek istiyoruz. Bu kadar eşit olmak istiyoruz" dedi.
13.10.2025 15:21:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş partisinin Bolu 9. Olağan İl Kongresi'ne katıldı.
BTP lideri kongre öncesinde Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ı makamında ziyaret etti.

Tanju Özcan, Hüseyin Baş'a Köroğlu plaketi hediye ederken Hüseyin Baş da Tanju Özcan'a Prof. Dr. Haydar Baş'ın Hoş Geldin Atatürk ve Milli Ekonomi Modeli kitaplarını hediye etti.
Kentin sorunları ve ülke gündemi üzerine yapılan sohbetten sonra kongre salonuna geçildi. Tanju Özcan da BTP'nin il kongresini takip etti.

Mustafa Yağcı'nın yeniden il başkanı seçildiği kongrede konuşan BTP lideri gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş şunları söyledi;
Mansur Yavaş hakkında soruşturma izni istenmesini değerlendirdi
"Son bir yıldır hemen hemen tek bir gündemimiz var, hukuk ve yargılamalar. Daha yeni çiçeği burnunda bir soruşturma başladı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mansur Yavaş'a soruşturma izni için Başsavcılık Bakanlıktan izin istedi. Herhalde izin de bugün yarın çıktı çıkacaktır. Bunlar da enteresan işliyor. Malumunuz bendeniz Aralık sonunda Trabzon ilinde bir konuşma yapmıştım ve bu konuşmaya istinaden gecenin saat 2'sinde sosyal medyada dolaşırken bir baktım ki, 'Hüseyin Baş hakkında re'sen soruşturma başlatıldı' diyor. Haberi de Anadolu Ajansı'nda gördüm. 5 yıldır siyaset yapıyorum. Hakkımda tek bir haber yapmayan Anadolu Ajansı, bir anda soruşturma başlatılınca hemen manşetten girmiş. Velhasıl şimdi ne görüyoruz? Sayın Mansur Yavaş'la ilgili soruşturma. (Bir şey bulamazlar- salondan bir ses) Evet. Bir şey bulup bulmamaları önemli değil. Türkiye'de zaten şirazenin kaydının göstergesi şu: Sizin bir suç işlemiş gibi muamele görmeniz için suç işlemiş olmanıza gerek yok. Bu hukuk devletinde olmaz.

DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit'e 'Eşit yurttaşlık' cevabı
Muhalefeti susturmanın, muhalefeti durdurmanın, muhalefeti işlevsiz hale getirmenin ne Türkiye'ye bir faydası vardır ne de Türkiye'deki iktidara bir faydası vardır. Bizler sadece ve sadece söylediğimiz sözlerden ötürü yargılanabilirken öte yandan bir bakıyorsunuz Türkiye'de daha dün önüme düştü, bir DEM Partili milletvekili çıkmış, 'Eşit yurttaşlık istiyoruz' diyor. Herkesin eşit olduğu yerde eşitlik isteyen eşitlik değil imtiyaz istiyordur. Eşitlik istediğini söyleyen kişi TBMM'de milletvekili. Daha nasıl bir eşitlik istiyorsunuz? Daha nasıl bir eşitlik arıyorsunuz? Bakanınız var, cumhurbaşkanınız oldu, başbakanınız oldu ve Türkiye'de bugüne kadar hangi idari makamda veya sosyal hayatın hangi bölümünde, biriminde etnik bir ayrımcılık yapıldı? Bu bahsettiğimiz partililer Türkiye'de etnik ayrımcılığı gündeme getirene kadar Türkiye'de etnik olarak hangi sorun yaşandı da siz bugün eşitlik istiyorsunuz?

"Evet, bizler eşitlik istiyoruz!"
Evet, bizler eşitlik istiyoruz. Nasıl bir eşitlik istiyoruz? Söylediğimiz sözlerden ötürü yargılanmadığımız bir siyasi düzen istiyoruz. Siz istediklerinizi söyleyebilirken biz de en azından sizi uyarabilmek istiyoruz. Bu kadar eşit olmak istiyoruz. Ülkede kimimizin çocukları özel eğitimler alırken, özel hocalardan özel kurslar alırken, spor eğitimleri alırken kimimizin çocukları da okula gidiyor. O okulun girişinde temizlik imandandır yazıyor ama tuvaletinde sabun yok, tuvalet kağıdı yok. Biz o çocukların eşit olmasını istiyoruz. Kimimiz hasta olduğunda hastaneye gidiyor ve beş yıldızlı otel konforunda şifa bulmaya gayret ederken kimimiz ameliyat olmak için veya bir MR çekilebilmek için 7 - 8 ay, bir sene randevu bekliyor. Biz orada eşitlik istiyoruz. Bugün öyle bir şey oldu ki partiler üye sayılarını yarıştırır oldu. Ya biz sizle nasıl yarışalım? Sizin üye başvurunuz adeta iş başvurusuna dönmüş. Eğer o partiye üye olursanız iş bulabiliyorsunuz. O partiye üye olursanız makam bulabiliyorsunuz. İnsanlar eşitsizliği buram buram yaşıyor. Ortada hukuk kalmadı. Başından beri söylüyorum iktidara söylüyorum. Siz bizim konuşmamızdan korkmayın. Bizim susmamızdan korkun. Eğer muhalefet bir ülkede susarsa siz hiçbir ilerleme kaydedemezsiniz.
"Hepimizin ihtiyacı olan meşruiyet milletin gönlünde bir meşruiyettir"
Şimdi bir meşruiyet arayışındalar. Kimden meşruiyet talep ediliyor diye baktığınız zaman bunun cevabını da ABD Büyükelçisi Tom Barrack veriyor. Barrack, 'Trump, bizden meşruiyet istiyorlar. Biz de onu O'na onu verdik dedi" diyor. Ama hepimizin ihtiyacı olan meşruiyet milletin gönlünde bir meşruiyettir. Milletimizin kalbinde bir meşruiyettir. Aslında bugün iktidar sahiplerinin arzu etmeleri gereken şey Türk milletinin gönlünde bir makam elde edip o meşruiyeti elde etmek olmalıdır.

"Anadolu'da hiçbir şey tesadüfe bırakılmaz. Burada her şey planlıdır"
Uyuşturucu, sanal kumar, çeteler, ahlaki yozlaşma Türk milletine karşı bilinçli bir operasyon. Bu, milletimizin önündeki en büyük sorun. Çünkü küresel güçler bir şeyi fark etti; idareleri yönetmek bir mesele ama hem maliyetli hem de riskli. Eğer nesilleri bozarak getirirseniz o maliyetlerden ve risklerden arınırsınız. Alttan gelen nesiller komple bozuk gelsin! Ne kadar güzel değil mi? Onlar için hiçbir daha zahmete gerek yok. Hatta herkesin bir açığı olsun, herkesin bir çukuru olsun, herkesin bir bagajı olsun ki ben istediğimi istediğim zaman yaptırabileyim. Bunların hiçbiri tesadüf değil. Hele ki Türkiye Cumhuriyeti'nin oturduğu Anadolu'da hiçbir şey tesadüfe yer bırakılmaz. Burada her şey planlıdır ve bu yüzyıllardır böyle olmuştur. Dolayısıyla her birimizin üstüne düşen bir vazife var. Bu yasa dışı bahisle, çetecilikle ve uyuşturucu kullanımıyla her birimiz, başta kendimiz için sonra çoluk çocuğumuz ve gelecek nesillerimiz için mücadele etmek durumundayız. Biz Bağımsız Türkiye Partisi olarak bununla ilgili bir program serisi dizisi başlattık.
"Fiili olarak sana düşman bir nesil yetişiyor"
Ülkede kimlik diye bir şey kalmadı. Bundan 15 - 20 yıl önce Türk gencinin bir kimliği vardı. Kimisi buna tam uyumluydu, kimisi yarım uyumluydu ama sonuç olarak bir kimliğimiz vardı ve biz bu kimliği elde etmek için, edinmek için bir sürü eğitimlerden geçiyorduk. Bunun en basiti her sabah okulda andımızı okuyorduk. Ne diyorduk; 'Türküm, doğruyum, çalışkanım, ilkem' diyorduk. İlkem ne? Küçüklerimi koruyacağım, büyüklerimi sayacağım. Her gün bunu bir çocuğa öğretseydin o çocuklar bunu yapmayacaktı. Bunlar olmuyordu Türkiye'de. Bakın bu kimliği kaybettirdiğiniz zaman artık o gençlikle mücadele edemezsiniz. O felaket öyle bir hal alır ki, en büyük düşmanınız içeride olur. Millet olmanıza engel, devlet olmanıza engel, her şeyinize engel bir düşman var içeride ve adı düşman değil. Adı senin evladın ama fiili olarak sana düşman. Şimdi böyle bir toplum gelişiyor. Dolayısıyla bunun çözümü asla ve asla infaz düzenlemesinde değil. Bunun çözümü ve Türkiye'deki bütün sorunların çözümü eğitimde yatıyor. Eğiteceksiniz, çocuklara kimlik kazandıracaksınız. Onlara yaptıkları işlerin kötü şeyler olduğunu öğreteceksiniz.

"Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz"
Milli Eğitim Bakanı okullarda bağış alınmadığını söylüyor, Adalet Bakanı beyin göçünü kabul etmiyor. Sorunları inkar ederek sorunları çözemezsiniz ancak sorunları daha da büyütürsünüz. Ama Türkiye'de ne yazık ki 'sorunları görmezden gel, kabul etme' mantığı var. Rahmetli Demirel'in, 'Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz' diye bir sözü vardı. Şimdi iktidar o modda. Her şey güllük, gülistanlık, her şey süper! O mahallede her şey süper, problem yok. Eleştirenin hemen vur ağzına iki tane! Her şey güzel, problem yok. Ama bu taraf biraz problemli ve bu taraf yaklaşık 75 milyon insandan oluşuyor. Yani orada 5 - 10 milyon iyi tamam da 75 milyon da büyük bir problem var. Buradaki ateş bütün ülkeyi sarıyor.
"Bu ülkenin gerçek vergi rekortmeni sizsiniz"
Bütün her şey için para lazım. Parayı nereden bulacağız? Bu ülkenin bütçesinin, yüzde 90'ı vergi. Milli takım teknik direktörü Montella 60 milyon vergi ödeyerek Adana'nın vergi rekortmeni olmuş. Maaşı ödeyen devlet. Devlet kendi kendine vergi rekortmeni olmuş aslında. Sivas'ta da bir futbolcu vergi rekortmeni olmuş. Bu ülkenin gerçek vergi rekortmeni kimdir biliyor musunuz? Bu ülkenin vergi rekortmenleri sizsiniz. Siz daha maaşınızı almadan vergisini ödüyorsunuz. KDV, ÖTV ve minimum V ile ödediğiniz vergiler olmasa bunlar hiçbir şey yapamaz. Bu ülkenin gerçek vergi rekortmenleri, bu ülkenin sabahtan akşama kadar çocuğuna ekmek götürmek için çalışan babalardır, o çocuğun burnu kanamasın diye saçını süpürge eden annelerdir. Bu ülkeyi yönetenler birine teşekkür edecekse yüzlerce milyon maaş verip o yabancılardan aldıkları vergilere teşekkür etmesinler. Dönsünler bu millete teşekkür etsinler. Bu millet, bu ülkeyi ve bu devleti kanını döküp, canını verip kurdu. Bu millet her türlü beceriksiz iktidara rağmen sabredip vatanına, milletine aidiyetini eksik etmemiş bu millettir.
"Biz milli kaynağa dayanan Milli Ekonomi Modeli'ni istiyoruz"
Prof. Dr. Haydar Baş bu millet için Milli Ekonomi Modeli'ni yazdı. Bu milletin nasıl üreteceğini, bu milletin nasıl iyi şartlarda yaşayacağını anlatan bir model ortaya kondu. Türkiye'de ekonomi politikası yanlış. Bunu değişmemiz lazım, sistemi baştan kurgulamamız lazım. O sistem şu anda Türkiye'de sadece ve sadece Bağımsız Türkiye Partisi'nde var. Bugün Türkiye'de bütün siyasi partilerle oturun görüşün; birisi ya faiz oranlarından bahsedecek, diğeri vergi oranlarından bahsedecek, diğeri başka bir şeyden bahsedecek. Bakın sorun bunlar değil. Ülke ekonomisinin kötü olmasının sebebi yolsuzlukla da tek başına açıklanamaz. Yolsuzluğun olmadığı gün bu ülkede ekonomi iyi miydi? Demek ki bizim bir sistematik yanlışımız var ve küresel emperyalist bir sermaye grubu var. Türkiye'ye bir model dayatıyorlar. Buna liberal ekonomi modeli diyoruz. Biz de Bağımsız Türkiye Partisi olarak, 'Hayır kardeşim, biz o liberal sömürgeci ekonomi modelini kabul etmiyoruz. Biz milli varlığa dayanan, milli kaynağa dayanan, vatandaşını düşünen bir ekonomi modeli istiyoruz. Biz enerji üretecek, istihdam yapacak, mamul üretecek, insanının tüketebildiği bir ortam sağlayacak bir ekonomi modeli istiyoruz. Bu ekonomi
modeli de Milli Ekonomi Modelidir. Biz bunu hayata geçireceğiz. Biz bu ülkeyi özelleştirtmeyeceğiz, bu devleti de özerkleştirtmeyeceğiz. Bağımsız Türkiye Partisi Türkiye'nin bağımsızlığını Milli Ekonomi Modeliyle sağlayacak' diyoruz."
BTP lideri kongre öncesinde Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ı makamında ziyaret etti.

Tanju Özcan, Hüseyin Baş'a Köroğlu plaketi hediye ederken Hüseyin Baş da Tanju Özcan'a Prof. Dr. Haydar Baş'ın Hoş Geldin Atatürk ve Milli Ekonomi Modeli kitaplarını hediye etti.
Kentin sorunları ve ülke gündemi üzerine yapılan sohbetten sonra kongre salonuna geçildi. Tanju Özcan da BTP'nin il kongresini takip etti.

Mustafa Yağcı'nın yeniden il başkanı seçildiği kongrede konuşan BTP lideri gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş şunları söyledi;
Mansur Yavaş hakkında soruşturma izni istenmesini değerlendirdi
"Son bir yıldır hemen hemen tek bir gündemimiz var, hukuk ve yargılamalar. Daha yeni çiçeği burnunda bir soruşturma başladı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mansur Yavaş'a soruşturma izni için Başsavcılık Bakanlıktan izin istedi. Herhalde izin de bugün yarın çıktı çıkacaktır. Bunlar da enteresan işliyor. Malumunuz bendeniz Aralık sonunda Trabzon ilinde bir konuşma yapmıştım ve bu konuşmaya istinaden gecenin saat 2'sinde sosyal medyada dolaşırken bir baktım ki, 'Hüseyin Baş hakkında re'sen soruşturma başlatıldı' diyor. Haberi de Anadolu Ajansı'nda gördüm. 5 yıldır siyaset yapıyorum. Hakkımda tek bir haber yapmayan Anadolu Ajansı, bir anda soruşturma başlatılınca hemen manşetten girmiş. Velhasıl şimdi ne görüyoruz? Sayın Mansur Yavaş'la ilgili soruşturma. (Bir şey bulamazlar- salondan bir ses) Evet. Bir şey bulup bulmamaları önemli değil. Türkiye'de zaten şirazenin kaydının göstergesi şu: Sizin bir suç işlemiş gibi muamele görmeniz için suç işlemiş olmanıza gerek yok. Bu hukuk devletinde olmaz.

DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit'e 'Eşit yurttaşlık' cevabı
Muhalefeti susturmanın, muhalefeti durdurmanın, muhalefeti işlevsiz hale getirmenin ne Türkiye'ye bir faydası vardır ne de Türkiye'deki iktidara bir faydası vardır. Bizler sadece ve sadece söylediğimiz sözlerden ötürü yargılanabilirken öte yandan bir bakıyorsunuz Türkiye'de daha dün önüme düştü, bir DEM Partili milletvekili çıkmış, 'Eşit yurttaşlık istiyoruz' diyor. Herkesin eşit olduğu yerde eşitlik isteyen eşitlik değil imtiyaz istiyordur. Eşitlik istediğini söyleyen kişi TBMM'de milletvekili. Daha nasıl bir eşitlik istiyorsunuz? Daha nasıl bir eşitlik arıyorsunuz? Bakanınız var, cumhurbaşkanınız oldu, başbakanınız oldu ve Türkiye'de bugüne kadar hangi idari makamda veya sosyal hayatın hangi bölümünde, biriminde etnik bir ayrımcılık yapıldı? Bu bahsettiğimiz partililer Türkiye'de etnik ayrımcılığı gündeme getirene kadar Türkiye'de etnik olarak hangi sorun yaşandı da siz bugün eşitlik istiyorsunuz?

"Evet, bizler eşitlik istiyoruz!"
Evet, bizler eşitlik istiyoruz. Nasıl bir eşitlik istiyoruz? Söylediğimiz sözlerden ötürü yargılanmadığımız bir siyasi düzen istiyoruz. Siz istediklerinizi söyleyebilirken biz de en azından sizi uyarabilmek istiyoruz. Bu kadar eşit olmak istiyoruz. Ülkede kimimizin çocukları özel eğitimler alırken, özel hocalardan özel kurslar alırken, spor eğitimleri alırken kimimizin çocukları da okula gidiyor. O okulun girişinde temizlik imandandır yazıyor ama tuvaletinde sabun yok, tuvalet kağıdı yok. Biz o çocukların eşit olmasını istiyoruz. Kimimiz hasta olduğunda hastaneye gidiyor ve beş yıldızlı otel konforunda şifa bulmaya gayret ederken kimimiz ameliyat olmak için veya bir MR çekilebilmek için 7 - 8 ay, bir sene randevu bekliyor. Biz orada eşitlik istiyoruz. Bugün öyle bir şey oldu ki partiler üye sayılarını yarıştırır oldu. Ya biz sizle nasıl yarışalım? Sizin üye başvurunuz adeta iş başvurusuna dönmüş. Eğer o partiye üye olursanız iş bulabiliyorsunuz. O partiye üye olursanız makam bulabiliyorsunuz. İnsanlar eşitsizliği buram buram yaşıyor. Ortada hukuk kalmadı. Başından beri söylüyorum iktidara söylüyorum. Siz bizim konuşmamızdan korkmayın. Bizim susmamızdan korkun. Eğer muhalefet bir ülkede susarsa siz hiçbir ilerleme kaydedemezsiniz.
"Hepimizin ihtiyacı olan meşruiyet milletin gönlünde bir meşruiyettir"
Şimdi bir meşruiyet arayışındalar. Kimden meşruiyet talep ediliyor diye baktığınız zaman bunun cevabını da ABD Büyükelçisi Tom Barrack veriyor. Barrack, 'Trump, bizden meşruiyet istiyorlar. Biz de onu O'na onu verdik dedi" diyor. Ama hepimizin ihtiyacı olan meşruiyet milletin gönlünde bir meşruiyettir. Milletimizin kalbinde bir meşruiyettir. Aslında bugün iktidar sahiplerinin arzu etmeleri gereken şey Türk milletinin gönlünde bir makam elde edip o meşruiyeti elde etmek olmalıdır.

"Anadolu'da hiçbir şey tesadüfe bırakılmaz. Burada her şey planlıdır"
Uyuşturucu, sanal kumar, çeteler, ahlaki yozlaşma Türk milletine karşı bilinçli bir operasyon. Bu, milletimizin önündeki en büyük sorun. Çünkü küresel güçler bir şeyi fark etti; idareleri yönetmek bir mesele ama hem maliyetli hem de riskli. Eğer nesilleri bozarak getirirseniz o maliyetlerden ve risklerden arınırsınız. Alttan gelen nesiller komple bozuk gelsin! Ne kadar güzel değil mi? Onlar için hiçbir daha zahmete gerek yok. Hatta herkesin bir açığı olsun, herkesin bir çukuru olsun, herkesin bir bagajı olsun ki ben istediğimi istediğim zaman yaptırabileyim. Bunların hiçbiri tesadüf değil. Hele ki Türkiye Cumhuriyeti'nin oturduğu Anadolu'da hiçbir şey tesadüfe yer bırakılmaz. Burada her şey planlıdır ve bu yüzyıllardır böyle olmuştur. Dolayısıyla her birimizin üstüne düşen bir vazife var. Bu yasa dışı bahisle, çetecilikle ve uyuşturucu kullanımıyla her birimiz, başta kendimiz için sonra çoluk çocuğumuz ve gelecek nesillerimiz için mücadele etmek durumundayız. Biz Bağımsız Türkiye Partisi olarak bununla ilgili bir program serisi dizisi başlattık.
"Fiili olarak sana düşman bir nesil yetişiyor"
Ülkede kimlik diye bir şey kalmadı. Bundan 15 - 20 yıl önce Türk gencinin bir kimliği vardı. Kimisi buna tam uyumluydu, kimisi yarım uyumluydu ama sonuç olarak bir kimliğimiz vardı ve biz bu kimliği elde etmek için, edinmek için bir sürü eğitimlerden geçiyorduk. Bunun en basiti her sabah okulda andımızı okuyorduk. Ne diyorduk; 'Türküm, doğruyum, çalışkanım, ilkem' diyorduk. İlkem ne? Küçüklerimi koruyacağım, büyüklerimi sayacağım. Her gün bunu bir çocuğa öğretseydin o çocuklar bunu yapmayacaktı. Bunlar olmuyordu Türkiye'de. Bakın bu kimliği kaybettirdiğiniz zaman artık o gençlikle mücadele edemezsiniz. O felaket öyle bir hal alır ki, en büyük düşmanınız içeride olur. Millet olmanıza engel, devlet olmanıza engel, her şeyinize engel bir düşman var içeride ve adı düşman değil. Adı senin evladın ama fiili olarak sana düşman. Şimdi böyle bir toplum gelişiyor. Dolayısıyla bunun çözümü asla ve asla infaz düzenlemesinde değil. Bunun çözümü ve Türkiye'deki bütün sorunların çözümü eğitimde yatıyor. Eğiteceksiniz, çocuklara kimlik kazandıracaksınız. Onlara yaptıkları işlerin kötü şeyler olduğunu öğreteceksiniz.

"Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz"
Milli Eğitim Bakanı okullarda bağış alınmadığını söylüyor, Adalet Bakanı beyin göçünü kabul etmiyor. Sorunları inkar ederek sorunları çözemezsiniz ancak sorunları daha da büyütürsünüz. Ama Türkiye'de ne yazık ki 'sorunları görmezden gel, kabul etme' mantığı var. Rahmetli Demirel'in, 'Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz' diye bir sözü vardı. Şimdi iktidar o modda. Her şey güllük, gülistanlık, her şey süper! O mahallede her şey süper, problem yok. Eleştirenin hemen vur ağzına iki tane! Her şey güzel, problem yok. Ama bu taraf biraz problemli ve bu taraf yaklaşık 75 milyon insandan oluşuyor. Yani orada 5 - 10 milyon iyi tamam da 75 milyon da büyük bir problem var. Buradaki ateş bütün ülkeyi sarıyor.
"Bu ülkenin gerçek vergi rekortmeni sizsiniz"
Bütün her şey için para lazım. Parayı nereden bulacağız? Bu ülkenin bütçesinin, yüzde 90'ı vergi. Milli takım teknik direktörü Montella 60 milyon vergi ödeyerek Adana'nın vergi rekortmeni olmuş. Maaşı ödeyen devlet. Devlet kendi kendine vergi rekortmeni olmuş aslında. Sivas'ta da bir futbolcu vergi rekortmeni olmuş. Bu ülkenin gerçek vergi rekortmeni kimdir biliyor musunuz? Bu ülkenin vergi rekortmenleri sizsiniz. Siz daha maaşınızı almadan vergisini ödüyorsunuz. KDV, ÖTV ve minimum V ile ödediğiniz vergiler olmasa bunlar hiçbir şey yapamaz. Bu ülkenin gerçek vergi rekortmenleri, bu ülkenin sabahtan akşama kadar çocuğuna ekmek götürmek için çalışan babalardır, o çocuğun burnu kanamasın diye saçını süpürge eden annelerdir. Bu ülkeyi yönetenler birine teşekkür edecekse yüzlerce milyon maaş verip o yabancılardan aldıkları vergilere teşekkür etmesinler. Dönsünler bu millete teşekkür etsinler. Bu millet, bu ülkeyi ve bu devleti kanını döküp, canını verip kurdu. Bu millet her türlü beceriksiz iktidara rağmen sabredip vatanına, milletine aidiyetini eksik etmemiş bu millettir.
"Biz milli kaynağa dayanan Milli Ekonomi Modeli'ni istiyoruz"
Prof. Dr. Haydar Baş bu millet için Milli Ekonomi Modeli'ni yazdı. Bu milletin nasıl üreteceğini, bu milletin nasıl iyi şartlarda yaşayacağını anlatan bir model ortaya kondu. Türkiye'de ekonomi politikası yanlış. Bunu değişmemiz lazım, sistemi baştan kurgulamamız lazım. O sistem şu anda Türkiye'de sadece ve sadece Bağımsız Türkiye Partisi'nde var. Bugün Türkiye'de bütün siyasi partilerle oturun görüşün; birisi ya faiz oranlarından bahsedecek, diğeri vergi oranlarından bahsedecek, diğeri başka bir şeyden bahsedecek. Bakın sorun bunlar değil. Ülke ekonomisinin kötü olmasının sebebi yolsuzlukla da tek başına açıklanamaz. Yolsuzluğun olmadığı gün bu ülkede ekonomi iyi miydi? Demek ki bizim bir sistematik yanlışımız var ve küresel emperyalist bir sermaye grubu var. Türkiye'ye bir model dayatıyorlar. Buna liberal ekonomi modeli diyoruz. Biz de Bağımsız Türkiye Partisi olarak, 'Hayır kardeşim, biz o liberal sömürgeci ekonomi modelini kabul etmiyoruz. Biz milli varlığa dayanan, milli kaynağa dayanan, vatandaşını düşünen bir ekonomi modeli istiyoruz. Biz enerji üretecek, istihdam yapacak, mamul üretecek, insanının tüketebildiği bir ortam sağlayacak bir ekonomi modeli istiyoruz. Bu ekonomi
modeli de Milli Ekonomi Modelidir. Biz bunu hayata geçireceğiz. Biz bu ülkeyi özelleştirtmeyeceğiz, bu devleti de özerkleştirtmeyeceğiz. Bağımsız Türkiye Partisi Türkiye'nin bağımsızlığını Milli Ekonomi Modeliyle sağlayacak' diyoruz."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.