15 Temmuz'dan sonra Türkiye'de en çok kullanılan kelime "Millet" kelimesidir. "Hakimiyet milletindir, millet darbeyi önledi, milletimiz arkamızdadır, millete rağmen kimse adım atamaz" gibi binlerce cümle kuruldu ve kuruluyor.
Dikkat ediyorsunuzdur! 15 Temmuz ateşini hep sıcak tutmak için ayrı bir gayret ortaya konuluyor. Televizyonlardan dizilerden, reklamlara kadar her gün illaki 15 Temmuz vurgusu yapılıyor.
Sloganlar İstanbul'un her tarafında asılı. Üst geçitler, otobüs, metro, tramvay durakları ve araçları, binalar, bilboordlar, kupa bardaklarında dahi aynı slogan var:
"Biz Millet'iz, Türkiye'yi darbeye, teröre yedirmeyiz"
Seni rahatsız mı etti, diye soran olabilir! Yok, rahatsız filan olmadım. Darbeye, kana, kine, nefrete inancımız adına, birliğimiz adına her daim karşıyız ve karşı da olacağız.
Yalnız millet, milletiz, milletimiz de, her milletin bir adı var.
Bu milletin adı yok mu?
Neden 'Türk Milleti' kavramı kullanılmaktan kaçınılıyor? Tarihe maddi ve manevi olarak damga vurmuş, çağ açıp, çağ kapatmış, bin yıldır İslam dinine hizmet etmiş, İslam sancağını Viyana kapılarına kadar taşımış bu milletin adı neden ısrarla telaffuz edilmiyor? Neden?
Oysa Türk Milletinin, kendine özgü bir yemek adabı, komşuluk adabı, dostluk adabı, ticaret adabı, yürüme adabı, eğitim adabı, savaş adabı kısaca hayatın tamamını kuşatan bir adabı yani ortaya koyduğu ve insanlığa ışık tutan bir kültürü vardı. Bizim bir insan modelimiz, bir hanımefendi, beyefendi modelimiz vardı. Şimdi var mı? Yok. Neden yok?
Türk Milleti kavramını, bu kavramı ortaya çıkaran özü (Ehl-i Beyt kültürünü) bilerek veya bilmeyerek anlamadık, anlamak istemedik. Ötesi, inkar ettik. Artı bir de savaş açtık.
Neden, derseniz Prof. Dr. Haydar Baş'ın şu değerlendirmesi cevap olacaktır: "Haçlılar şunun hesabını yaptılar; Biz, bütün orduları bir araya getirdik, Türk Milletinin sırtını yere getiremedik. O halde bunlarda biz öz var, onu almalıyız ki bunların da bizden farkı olmasın, geriye sadece posaları kalsın."
Maalesef Haçlı isteğine ulaştı. Geriye posamız kaldı. Evet, darbeye, teröre hepimiz karşıyız. Yalnız şu da bir gerçek ki, ülkemizde terör ile darbe ile insanımızı katledenler yine bizim insanımız. Yani bu milletten, yani adı konulmamış millettenler.
Oysa biz, Türk Milleti kavramına sahip çıksaydık, o kültürü zamanımıza taşısaydık, Haçlının oyunlarına alet olmasaydık ne bu kalkışmaları yaşar, ne terörle uğraşır ve ne de Ortadoğu'da kardeşkanına girerdik.
İşte bu noktada ben sözü Prof. Dr. Haydar Baş hocama bırakıyorum:
"Peki, bu iş nasıl halledilecek? Bu yanlıştan nasıl dönülecek? Bu sorulara alacağımız cevap şu olmalı: Bütün bu değerlere kavuşabilmek için toplumumuzun acilen Ehl-i Beyt merkez noktasında bir araya gelmesi lazım.
Eğer samimi bir Müslüman olmak istiyorsak samimi bir Türk vatandaşı olmak istiyorsak Ehl-i Beyt merkezinde duygumuzu, düşüncemizi, siyasetimizi, maneviyatımızı ve kültürümüzü buluşturmamız lazımdır.
Bu olursa Allah'ın Kur'an'da, Peygamber Efendimizin hadislerde beyan ettiği güzellikler olur. Peygamber Efendimiz ne buyuruyor: 'Benim Ehl-i Beyt'im Nuh'un gemisi gibidir. Bu gemiye binen kurtulur.' Ehl-i Beyt'in gemisine binmezsen, o zaman Yezid'in gemisine binersin."
Yezit dönemini biliyorsunuz! Müslümanlar Müslümanları katlediyor, ırzına geçiyor, malını talan ediyordu. Kâbe'yi bile yakmışlardı.
Bu hale düşmemek, milli ve manevi değerlerimizi korumak, devlet ve millet bütünlüğünü sağlamak, bayrağımızı göklerde kavileştirmek için aslımıza sahip çıkalım.
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE"
Dikkat ediyorsunuzdur! 15 Temmuz ateşini hep sıcak tutmak için ayrı bir gayret ortaya konuluyor. Televizyonlardan dizilerden, reklamlara kadar her gün illaki 15 Temmuz vurgusu yapılıyor.
Sloganlar İstanbul'un her tarafında asılı. Üst geçitler, otobüs, metro, tramvay durakları ve araçları, binalar, bilboordlar, kupa bardaklarında dahi aynı slogan var:
"Biz Millet'iz, Türkiye'yi darbeye, teröre yedirmeyiz"
Seni rahatsız mı etti, diye soran olabilir! Yok, rahatsız filan olmadım. Darbeye, kana, kine, nefrete inancımız adına, birliğimiz adına her daim karşıyız ve karşı da olacağız.
Yalnız millet, milletiz, milletimiz de, her milletin bir adı var.
Bu milletin adı yok mu?
Neden 'Türk Milleti' kavramı kullanılmaktan kaçınılıyor? Tarihe maddi ve manevi olarak damga vurmuş, çağ açıp, çağ kapatmış, bin yıldır İslam dinine hizmet etmiş, İslam sancağını Viyana kapılarına kadar taşımış bu milletin adı neden ısrarla telaffuz edilmiyor? Neden?
Oysa Türk Milletinin, kendine özgü bir yemek adabı, komşuluk adabı, dostluk adabı, ticaret adabı, yürüme adabı, eğitim adabı, savaş adabı kısaca hayatın tamamını kuşatan bir adabı yani ortaya koyduğu ve insanlığa ışık tutan bir kültürü vardı. Bizim bir insan modelimiz, bir hanımefendi, beyefendi modelimiz vardı. Şimdi var mı? Yok. Neden yok?
Türk Milleti kavramını, bu kavramı ortaya çıkaran özü (Ehl-i Beyt kültürünü) bilerek veya bilmeyerek anlamadık, anlamak istemedik. Ötesi, inkar ettik. Artı bir de savaş açtık.
Neden, derseniz Prof. Dr. Haydar Baş'ın şu değerlendirmesi cevap olacaktır: "Haçlılar şunun hesabını yaptılar; Biz, bütün orduları bir araya getirdik, Türk Milletinin sırtını yere getiremedik. O halde bunlarda biz öz var, onu almalıyız ki bunların da bizden farkı olmasın, geriye sadece posaları kalsın."
Maalesef Haçlı isteğine ulaştı. Geriye posamız kaldı. Evet, darbeye, teröre hepimiz karşıyız. Yalnız şu da bir gerçek ki, ülkemizde terör ile darbe ile insanımızı katledenler yine bizim insanımız. Yani bu milletten, yani adı konulmamış millettenler.
Oysa biz, Türk Milleti kavramına sahip çıksaydık, o kültürü zamanımıza taşısaydık, Haçlının oyunlarına alet olmasaydık ne bu kalkışmaları yaşar, ne terörle uğraşır ve ne de Ortadoğu'da kardeşkanına girerdik.
İşte bu noktada ben sözü Prof. Dr. Haydar Baş hocama bırakıyorum:
"Peki, bu iş nasıl halledilecek? Bu yanlıştan nasıl dönülecek? Bu sorulara alacağımız cevap şu olmalı: Bütün bu değerlere kavuşabilmek için toplumumuzun acilen Ehl-i Beyt merkez noktasında bir araya gelmesi lazım.
Eğer samimi bir Müslüman olmak istiyorsak samimi bir Türk vatandaşı olmak istiyorsak Ehl-i Beyt merkezinde duygumuzu, düşüncemizi, siyasetimizi, maneviyatımızı ve kültürümüzü buluşturmamız lazımdır.
Bu olursa Allah'ın Kur'an'da, Peygamber Efendimizin hadislerde beyan ettiği güzellikler olur. Peygamber Efendimiz ne buyuruyor: 'Benim Ehl-i Beyt'im Nuh'un gemisi gibidir. Bu gemiye binen kurtulur.' Ehl-i Beyt'in gemisine binmezsen, o zaman Yezid'in gemisine binersin."
Yezit dönemini biliyorsunuz! Müslümanlar Müslümanları katlediyor, ırzına geçiyor, malını talan ediyordu. Kâbe'yi bile yakmışlardı.
Bu hale düşmemek, milli ve manevi değerlerimizi korumak, devlet ve millet bütünlüğünü sağlamak, bayrağımızı göklerde kavileştirmek için aslımıza sahip çıkalım.
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Bilal Erdoğan-Oktay Saral / 29.12.2025
- Yunus Emre Vakfı ve Ünsal Ban / 28.12.2025
- Komisyon süresi neden uzatıldı? / 27.12.2025
- Toplum önüne geçenler neden illegal yollara kayar? / 26.12.2025
- Kimin hedefindeyiz? / 25.12.2025
- Saadettin Saran, Rümeysa, Nedim Şener ve diğerleri / 24.12.2025
- Raporlar DEM’i bozdu / 22.12.2025
- Saha, söylenenleri doğrulamıyor / 21.12.2025
- Erdoğan ve Bahçeli bu noktaya nasıl geldi? / 20.12.2025
- ‘Haydar Baş haklıymış’ dediğin zaman çok geç olacak / 19.12.2025
- Yunus Emre Vakfı ve Ünsal Ban / 28.12.2025
- Komisyon süresi neden uzatıldı? / 27.12.2025
- Toplum önüne geçenler neden illegal yollara kayar? / 26.12.2025
- Kimin hedefindeyiz? / 25.12.2025
- Saadettin Saran, Rümeysa, Nedim Şener ve diğerleri / 24.12.2025
- Raporlar DEM’i bozdu / 22.12.2025
- Saha, söylenenleri doğrulamıyor / 21.12.2025
- Erdoğan ve Bahçeli bu noktaya nasıl geldi? / 20.12.2025
- ‘Haydar Baş haklıymış’ dediğin zaman çok geç olacak / 19.12.2025































































































