Geçtiğimiz Şubat ayıydı. Sayın Erdoğan, Saray'da sefa iddialarına, 'kendilerini halkın içinde, bizi de sarayda sefa süren olarak göstermeye çalışmıyorlar mı (!) orası artık sözün bittiği yere dönüşüyor. Biz, bugün de milletimizle birlikteyiz' şeklinde cevap veriyordu.
Malum bu 9 aylık süreçte, 'ülkede açlığı sıfırladık, yoksulluğu bitirdik, midesine kuru ekmek giren kişi aç değildir, işsizlik yoktur, iş beğenmeyenler vardır, ekonomimiz şaha kalktı' söylemleriyle durumu idare ettiler.
Dün çiftçiye, 'ananı da al git' diyenler bugün, 'bizi bitirdiniz' diyen bir başka çiftçiye, 'Ipone 6 senin neyine' diyerek azarlarken saraylar, yatlar, uçaklar için 'itibar' diyorlar.
Ama her gelen gün, bir önceki günden daha karanlık olduğu için iktidarın sözleri artık vatandaş üzerindeki tesirini kaybetti.
Bizzat kendi vekil ve yazarları, 'ekonomik sıkıntıların, devasa proje ve yatırımların etkisini azalttığını, vatandaşta karşılık bulmadığını ve yeni bir hikayeye ihtiyaç olduğunu' ifade ediyorlar.
Ve başladılar hikayeye! Avrupa'da açlık var, sefalet var, fuhuş var, sapıklık var. Almanlar yüksek benzin fiyatlarından ötürü ülkeyi terk ediyor. Bulgarlar açlıkla pençeleşiyor. Amerikalılar bile tetikte. Geri adım atmak bizim kitabımızda yok, biz taarruz adamıyız' gibi cümleler kuruyorlar.
Özetle diyorlar ki! Tamam ülkemizde sıkıntı yok değil var ama halinize şükredin! Bakın dünya açlığın kıskacında, yokluğun kıskacında. Üstelik bize de saldırıyorlar ama biz dimdik ayakta duruyoruz. Bizi desteklemeye devam edin!
Sayın Erdoğan ise çıtaya daha da yükselterek direk, 'neden şikayet ediyorsunuz, şükredin' anlamına gelen şu cümleleri kuruyor;
"Bugün kapıcılarda bile araba var. İkinci elde araba dayanmıyor. Biz nerede ne var, ne satılıp alınıyor, biliyor izliyoruz. İstatistiklerini tutuyoruz."
Birileri, Sayın Erdoğan'a rakamları yanlış veriyorlar ya da sahifenin arka tarafını göstermiyor.
Türkiye'nin nüfusu 83 milyon ve Türkiye'deki araç sayısı 24 milyon 300 bin. Bu araçların 13 milyonu otomobil.
Sahifeyi çevirdiğimizde ise acı gerçek ortaya çıkıyor.
83 milyonluk Türkiye'de, 35 milyon 35 bin kişi bankalara borçlu. Borç miktarı 980 milyar TL.
Şimdi biz soralım; 980 milyar liraya 13 milyon araç alabilir misiniz, alamaz mısınız?
'Faizi bütün kötülüklerin anası' kabul eden AKP'nin 2020'ye kadar ödediği faiz miktarı 932 milyar lira. Üstüne 2014-2020 yılları arasında Yap-İşlet-Devret modeliyle yaptırılan projeler için Hazinenin, yandaş şirketlere sadece kur farkından dolayı ödediği 77 milyar 949 milyon 920 bin TL'yi de koyduğumuzda 1 trilyon TL'lik bir rakam daha önümüze çıkıyor.
Şimdi bir başka soru soralım: Ödediğiniz faiz ve kur farkları ile evsiz, yurtsuz, işsiz, aşsız bir tek Allah'ın kulu kalır mıydı?
Bak! Sattıklarınızı, bire on bedelle yaptırdıklarınızı, örtülü, açık ödenekleri vs. yazmadık bile.
Sonuç itibarıyla faizsiz bir ekonomi ve işin ehli olanların yönettiği bir ülkede herkesin işi de, eşi de, aşı da, evi de, arabası da olurdu. Devlet ve millet borç zilletine düşmezdi.
Son söz BTP lideri Hüseyin Baş'tan olsun: "Siyaset yapacak insan madden ve manen doyuma ulaşmış olmalı ki, siyasete artı bir değer katabilsin. Yoksa koltuğun hayrını görmenin hesabı, ülkenin geleceğini riske sokar."
Riski ve çıkışı görenlere ne mutlu…
Cumhuriyet bayramınız kutlu olsun…
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- AKP iktidarı da kaybettiğinin farkında / 08.05.2025