'Başarı elde edemezsek bölgesel istikrar yok olur' bahanesiyle Irak'a ek asker gönderme kararı alan Bush kendi ipini çekti. ABD, Ortadoğu'da Şiilerle Sünniler arasında sıkıştı ve bu tahrik edici adımla bölgeyi kontrol etmek bir yana, kıyamet savaşında daha da derinlere çekilecek Soğuk Savaş sırasında başkanların ulusal güvenlik meseleleriyle kumar oynamaması gerektiği şiar edinilmişti. Zira kaybedilecek çok fazla şey vardı. Bush yönetiminin Irak politikasıysa uzun süredir böyle bir ihtiyattan yoksun olmanın acısını çekiyor. Kumarbazın yanlış karta oynadığı, Bağdat'a ek asker gönderme kararıyla iyice açığa çıktı. Bush'un asker sayısını artırması yanlış, zira şimdiye dek hep kaybettiği bir oyuna, gittikçe daha fazla sayıda kıymetli fişi, yani insan hayatını sürüyor. Halk, kasımdaki seçimlerde bu fişlerden bir kısmını masadan çekmek istediğini açıkça belli etti. ABD'nin mezhep karmaşasını kolayca halledebileceğine dair şişirilmiş iddiasından çark etmesini gerektiren bu ihtiyat meselesi, Irak Çalışma Grubu'nun aralık raporunda da ayrıntıyla izah edildi. Pazarlık için koz istiyor Gelgelelim Bush ters tarafa yürümeyi seçti. Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nden Anthony H. Cordesman'ın ifadesiyle 'riski yüksek bir deney' yapacak. Bush'a bakarsak bu kararı vermesindeki asıl etken, ABD, Irak'ta başarısız olursa bölgesel istikrarın başına gelebileceklerinden duyduğu endişeymiş. Baker-Hamilton raporunun bahsettiği gibi pazarlığa zayıf bir konumdan girmemek için Bush, çeşitli yollarla ABD'nin bölgedeki kararlılığını vurgulamayı seçti: Bağdat'a yeni asker gönderiliyor; Irak'ta çalışan İran casusları yakalanıyor; İran Körfezi'ne daha fazla savaş gemisi gönderilecek. Sağlam istihbarat kaynaklarına sahip dış politika sitesi TheSwoop.net'e göreyse, Suudi Arabistan'la gizlice işbirliğinde bulunularak, İran destekli Şii Hizbullah'a karşı Lübnan'da Başbakan Fuad Sinyora'nın hükümeti desteklenecek. Oysa bu hareketler şu anda her zamankinden daha riskli, zira Şii ve Sünni Müslümanlar arasında çatışmalarla parçalanmış bir Ortadoğu'ya karşı oynanıyorlar. Mezhep savaşı Irak'ı imha ediyor, Lübnan'da da benzer bir savaşa ramak kaldı. Bu büyük arenada ABD'nin güttüğü strateji anlaşılır gibi değil: Irak'ta Sünni asilere karşı Şii hükümetle müttefikken, Lübnan'da Şii asilere karşı Sünni hükümetle müttefikiz. Muhalif stratejist Edward Luttwak geçen hafta Wall Street Journal'daki yazısında, Şii ve Sünni atlara aynı anda oynamakla 'Geçmişteki emperyal devlet adamlarının kurnazlık ve sinizmle elde etmeye çabaladığı böl ve yönet stratejisine kadar geldiğimizi' yazmış. Gerçek şu ki, bölgenin asıl yükselen gücü İran'ı ne Irak'ta ne Lübnan'da kontrol altına alabiliyoruz. İttifak işinde rakiplerimiz bizden çok daha iyi iş çıkarıyor gibi geliyor bana: Irak'taki Şii ölüm mangalarını İran, Sünni asileriyse Suriye destekliyor. Ancak Irak'ta farklı tarafları destekleseler de, İran ve Suriye birbirine yakın ve etkili müttefikler. İki yıl önce Suriye yanlısı bir Lübnanlı e-posta göndermiş, beni ABD'nin bir 'sandviç stratejisi'ne yakalanacağı konusunda uyarmıştı: ABD, müdahalesinden nefret eden Sünni ve Şii savaşçılarca iki taraftan birden sıkıştırılacaktı. Doğru çıktı. Aynı kişi yeni gönderdiği e-postada, ABD müdahalesine karşı çıkan Arapların gözünde en geçerli kuralın 'Sen bizi öldürürsen biz de seni öldürürüz' olduğunun tekrar altını çizdi. David Ignatius The Washington Post/ Radikal