Ülkenin uzun yıllardan beri doğru yönetilmediği hususunda herkes hemfikir. Doğru yönetilmeyen bir ülkede bütün işlerin kötüye gitmesi de kaçınılmaz bir sonuçtur.
Beyin vazifesini yapmadığı takdirde bedeni meydana getiren diğer azaların görevlerini yapması tıbben de mümkün değildir.
Yani bir ülke hem yanlış ve kötü idare edilecek ve hem de o ülkede siyasi, hukuki, ekonomik, sosyal ve psikolojik problemler bunalımlar ve buhranlar olmayacak. Meşhur ifadesi ile bu; "eşyanın tabiatına aykırıdır."
O halde bugün siyasi tıkanıklığı, enflasyonu ve ekonomik çöküntüyü, siyasilerin içte ve dışta kredi ve güç kayıplarını, ABD ve AB ülke ve kurumlarının baskılarını, başta tarım ve sanayi olmak üzere her alanda üretimin durmasını tesadüflere bağlamak elbette mümkün değildir.
Tesadüf olmadığı gibi bütün bu olumsuz gelişmeleri bu milletin kendi başarısızlığı gibi takdim etmek de mümkün ve doğru olmadığı gibi, ayrıca bu millete bir bühtandır.
Şimdi akl-ı selim sahibi herkesin yapacağı ve yapması milli bir görev olan bir iş var. O da yıllardan beri süre gelen bu kötü yönetime bir çare bulmaktır.
Siyaset, kötü idarenin devamı ile ülkenin çıkmaz sokaklarda zaman ve kan kaybetmesi değil, ülkenin bu sonu olmayan maceralardan kurtulup, kendi iradesi, kendi onuru ile kendi geleceğini kurtarmasının adıdır.
Kötü yönetimlerle bugün içinde bulunduğumuz olumsuz şartlar nasıl bir tesadüf değilse, yarın başımıza gelecek bela ve musibetler de bir tesadüf olmayacaktır.
Hal böyle olunca, çareleri ve çözümleri tesadüflere bırakmak, ülkenin içinde bulunduğu olumsuz şartlara ve bu şartların getireceği neticelere duyarsız kalmak elbette mümkün değildir.
Her kim vatanını, milletini, devletini seviyorsa akl-ı selimin gereğini yapmalıdır. Yani ülkesine ve ülkesinin meselelerine sahip çıkmalıdır. Zaten millet olmanın da gereği budur.
Milletlerin tarihinde zaman zaman iniş ve çıkışlar olabilir. Bize düşen hangi şartlarda olursa olsun ülke meselelerine canla, başla sahip çıkmaktır.
Zaman şahsi hesapların, ihtirasların, kaprislerin değil, topyüken bir Kuvayı Milliye ruhunun zamanıdır. Tek bayrak, tek bilek ve tek yürek olma zamanıdır. Bu bir milli oluşu, milli duruşu, milli iradeyi, milli tarihi gerektirir.
Bütün oluşları milli olan bir hareket ancak Kuvayı Milliye olabilir. İşte bugün Prof. Dr. Haydar Baş bunu ifade etmekte, bunu seslendirmekte ve bunu haykırmaktadır.
Beyin vazifesini yapmadığı takdirde bedeni meydana getiren diğer azaların görevlerini yapması tıbben de mümkün değildir.
Yani bir ülke hem yanlış ve kötü idare edilecek ve hem de o ülkede siyasi, hukuki, ekonomik, sosyal ve psikolojik problemler bunalımlar ve buhranlar olmayacak. Meşhur ifadesi ile bu; "eşyanın tabiatına aykırıdır."
O halde bugün siyasi tıkanıklığı, enflasyonu ve ekonomik çöküntüyü, siyasilerin içte ve dışta kredi ve güç kayıplarını, ABD ve AB ülke ve kurumlarının baskılarını, başta tarım ve sanayi olmak üzere her alanda üretimin durmasını tesadüflere bağlamak elbette mümkün değildir.
Tesadüf olmadığı gibi bütün bu olumsuz gelişmeleri bu milletin kendi başarısızlığı gibi takdim etmek de mümkün ve doğru olmadığı gibi, ayrıca bu millete bir bühtandır.
Şimdi akl-ı selim sahibi herkesin yapacağı ve yapması milli bir görev olan bir iş var. O da yıllardan beri süre gelen bu kötü yönetime bir çare bulmaktır.
Siyaset, kötü idarenin devamı ile ülkenin çıkmaz sokaklarda zaman ve kan kaybetmesi değil, ülkenin bu sonu olmayan maceralardan kurtulup, kendi iradesi, kendi onuru ile kendi geleceğini kurtarmasının adıdır.
Kötü yönetimlerle bugün içinde bulunduğumuz olumsuz şartlar nasıl bir tesadüf değilse, yarın başımıza gelecek bela ve musibetler de bir tesadüf olmayacaktır.
Hal böyle olunca, çareleri ve çözümleri tesadüflere bırakmak, ülkenin içinde bulunduğu olumsuz şartlara ve bu şartların getireceği neticelere duyarsız kalmak elbette mümkün değildir.
Her kim vatanını, milletini, devletini seviyorsa akl-ı selimin gereğini yapmalıdır. Yani ülkesine ve ülkesinin meselelerine sahip çıkmalıdır. Zaten millet olmanın da gereği budur.
Milletlerin tarihinde zaman zaman iniş ve çıkışlar olabilir. Bize düşen hangi şartlarda olursa olsun ülke meselelerine canla, başla sahip çıkmaktır.
Zaman şahsi hesapların, ihtirasların, kaprislerin değil, topyüken bir Kuvayı Milliye ruhunun zamanıdır. Tek bayrak, tek bilek ve tek yürek olma zamanıdır. Bu bir milli oluşu, milli duruşu, milli iradeyi, milli tarihi gerektirir.
Bütün oluşları milli olan bir hareket ancak Kuvayı Milliye olabilir. İşte bugün Prof. Dr. Haydar Baş bunu ifade etmekte, bunu seslendirmekte ve bunu haykırmaktadır.
Ali Gedik / diğer yazıları
- Milli Çözüm Milli Ekonomi Modeli / 03.07.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010
- Türkiye'nin çıkmazı / 02.07.2010
- Geleceğe yürüyebilmek adına / 14.05.2010
- Bir başka gerekçe ile Milli Ekonomi Modeli / 06.05.2010
- Son olaylar üzerine / 30.04.2010
- Kararı milletin kendisi verecek / 22.04.2010
- Problem temelde / 10.04.2010
- Anayasa değişikliği üzerine / 01.04.2010
- Siyaset nedir ve siyasetçi kimdir? / 30.03.2010
- Bu bir kör dövüşü müdür? / 26.03.2010