Bizzat kendi anlattıklarından, eserlerinden okuduklarımdan ve Onu tanıyanların şahitliğinden anladım ki, 74 yıllık ömrü bütün noktalarıyla, nükteleriyle dolu dolu yaşadı. Vatan-millet aşkı daha çocukluğunda başlamıştı.
Daha çocukken karda, çamurda, yağmurda milli bayramlara katılmak için Sarıtaş Mahallesinden Akçaabat'a nasıl bir heyecan ve coşkuyla gittiği defalarca anlatmıştı.
Maneviyatından asla ödün vermeyen, üzerine düşen yükümlülükleri harfi harfine yerine getiren, çalışkan, zeki bir öğrenci olduğunu, çok iyi futbol oynadığını, savunma sporlarındaki başarılarını O'nu yakinen tanıyanlar ifade ederlerdi.
İdealist bir insandı. Her girdiği ortamda farklı ve dikkat çekici fikirleriyle odak olmuştu. Üniversite ve öğretmenlik yaptığı yıllarda bu vasıflarından ötürü herkes tarafından saygı, sevgi duyulan bir kişilikti O.
Öğretmenlik yaptığı yıllardaki hatıralarını defalarca ekranlarda anlatmıştı. O sadece öğrencilerinin değil ailelerinin de öğretmenliğini yapıyor, her ortamda eğitmenlik görevini yerine getiriyordu.
Her daim, 'önce insan' diyordu. İman, diyordu. Vatan, diyordu. Bayrak, diyordu. Milli birlik, beraberlik, diyordu.
O'nun bu birleştirici ruhu birilerinin zoruna gitmiş olacak ki, 80 darbesinde içeri aldılar, hapse attılar.
Ama O birleştirici ruhunu dört duvar arasında da sergiledi. Solcusuyla, sağcısıyla dost oldu, hep beraber kardeş oldular.
Darbe sonrası yıllarda bir taraftan ticaret ile meşgul olurken diğer taraftan ilim ve insan ile meşgul oluyor, fikir, düşünce dernekleri kuruyordu.
Mesaj, Öğüt ve İcmal dergilerinin yayına sokarak Anadolu'ya milli ve manevi tohumlar atıyordu adeta.
Mesaj TV, Meltem TV ve Yeni Mesaj gazetesi ile artık hem Anadolu'ya, hem de dünya, 'önce insan' serzenişini haykırıyordu.
İnsanları asla partilerine ve mezheplerine göre değerlendirme mantığına girmedi. Herkesi olduğu gibi kabul ederek ortak paydalar aradı.
Siyasete girmeden önce ülkemizin ekonomik, siyasal, sosyal ve itikadı problemlerini, oynanan oyunları ve neticelerini parti ayırımı yapmadan bütün partilere ve de milletimize tek tek anlattı. Çıkış ve çözüm yollarını ortaya koydu.
Ama maalesef ne siyasiler, ne devlet ve ne de millet tarafından dikkate alınmadı.
Ama o vazgeçmedi. Çünkü mevzu vatandı, milletti, imandı.
'İş Baş'a düştü' diyerek 2001 yılında siyaset sahnesine çıktı.
50 bin sahifeyi aşan 63 eserinde, 3 binden fazla makalesinde, on binden fazla televizyon programı, açıklama ve demeçlerinde, hemen hemen bütün il ve ilçelerimizde gerçekleştirilen toplantılarda, uluslararası sempozyum ve oturumlarda hep önce insan, dedi. İslam, dedi. İman, dedi. Vatan, dedi. Millet, dedi. Biz, kardeşiz, dedi.
Ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli, Ehl-i Beyt külliyatı ve Hoş Geldin Atatürk eserleriyle insanımızın, İslam dünyasının ve insanlığın adeta hayat reçetesini açıkladı.
Yaşamak isteyenler bu reçeteleri aldı ve hayata geçirdi. Yaşamak istemeyenler ise çırpınıyor.
Ve 14 Nisan 2020! Hiç hesap etmediğimiz bir ayrılık ile karşılaştık. O büyük insan aramızdan ayrıldı. Babasız kalmıştık. Ama sözümüzde vardı. Davan davamızdır, demiştik. Onun için Prof. Dr. Haydar Baş'ın hedeflerine ulaşmak için son nefesimize kadar mücadele edeceğiz. Ruhun Şad olsun Hocam.
Daha çocukken karda, çamurda, yağmurda milli bayramlara katılmak için Sarıtaş Mahallesinden Akçaabat'a nasıl bir heyecan ve coşkuyla gittiği defalarca anlatmıştı.
Maneviyatından asla ödün vermeyen, üzerine düşen yükümlülükleri harfi harfine yerine getiren, çalışkan, zeki bir öğrenci olduğunu, çok iyi futbol oynadığını, savunma sporlarındaki başarılarını O'nu yakinen tanıyanlar ifade ederlerdi.
İdealist bir insandı. Her girdiği ortamda farklı ve dikkat çekici fikirleriyle odak olmuştu. Üniversite ve öğretmenlik yaptığı yıllarda bu vasıflarından ötürü herkes tarafından saygı, sevgi duyulan bir kişilikti O.
Öğretmenlik yaptığı yıllardaki hatıralarını defalarca ekranlarda anlatmıştı. O sadece öğrencilerinin değil ailelerinin de öğretmenliğini yapıyor, her ortamda eğitmenlik görevini yerine getiriyordu.
Her daim, 'önce insan' diyordu. İman, diyordu. Vatan, diyordu. Bayrak, diyordu. Milli birlik, beraberlik, diyordu.
O'nun bu birleştirici ruhu birilerinin zoruna gitmiş olacak ki, 80 darbesinde içeri aldılar, hapse attılar.
Ama O birleştirici ruhunu dört duvar arasında da sergiledi. Solcusuyla, sağcısıyla dost oldu, hep beraber kardeş oldular.
Darbe sonrası yıllarda bir taraftan ticaret ile meşgul olurken diğer taraftan ilim ve insan ile meşgul oluyor, fikir, düşünce dernekleri kuruyordu.
Mesaj, Öğüt ve İcmal dergilerinin yayına sokarak Anadolu'ya milli ve manevi tohumlar atıyordu adeta.
Mesaj TV, Meltem TV ve Yeni Mesaj gazetesi ile artık hem Anadolu'ya, hem de dünya, 'önce insan' serzenişini haykırıyordu.
İnsanları asla partilerine ve mezheplerine göre değerlendirme mantığına girmedi. Herkesi olduğu gibi kabul ederek ortak paydalar aradı.
Siyasete girmeden önce ülkemizin ekonomik, siyasal, sosyal ve itikadı problemlerini, oynanan oyunları ve neticelerini parti ayırımı yapmadan bütün partilere ve de milletimize tek tek anlattı. Çıkış ve çözüm yollarını ortaya koydu.
Ama maalesef ne siyasiler, ne devlet ve ne de millet tarafından dikkate alınmadı.
Ama o vazgeçmedi. Çünkü mevzu vatandı, milletti, imandı.
'İş Baş'a düştü' diyerek 2001 yılında siyaset sahnesine çıktı.
50 bin sahifeyi aşan 63 eserinde, 3 binden fazla makalesinde, on binden fazla televizyon programı, açıklama ve demeçlerinde, hemen hemen bütün il ve ilçelerimizde gerçekleştirilen toplantılarda, uluslararası sempozyum ve oturumlarda hep önce insan, dedi. İslam, dedi. İman, dedi. Vatan, dedi. Millet, dedi. Biz, kardeşiz, dedi.
Ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli, Ehl-i Beyt külliyatı ve Hoş Geldin Atatürk eserleriyle insanımızın, İslam dünyasının ve insanlığın adeta hayat reçetesini açıkladı.
Yaşamak isteyenler bu reçeteleri aldı ve hayata geçirdi. Yaşamak istemeyenler ise çırpınıyor.
Ve 14 Nisan 2020! Hiç hesap etmediğimiz bir ayrılık ile karşılaştık. O büyük insan aramızdan ayrıldı. Babasız kalmıştık. Ama sözümüzde vardı. Davan davamızdır, demiştik. Onun için Prof. Dr. Haydar Baş'ın hedeflerine ulaşmak için son nefesimize kadar mücadele edeceğiz. Ruhun Şad olsun Hocam.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024