Geçtiğimiz gün Meclis Genel Kurulu'na getirilen, "Cargill yasası" olarak tabir edilen Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanun teklifi AKP'li vekillerin oylarıyla kabul edildi. ABD'nin Türk hükümetine "resmen ve alenen" baskısı sonucunda Bursa'daki Cargill tesislerine, 2004'te yararlanamadığı af olanaklarını bu kez 3 yıl süre tanıyarak sağlayan yasa kabul edilmiş oldu. Yasaya göre, 11 Ekim 2004 tarihinden önce gerekli izinler alınmadan, tarım dışı kullanıma açılmış bulunan arazilerin istenilen amaçla kullanımı için, yasanın yayım tarihinden itibaren bir yıl içerisinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'na başvurulacak. Hazırlanacak toprak koruma projesine uyulması ve 11 Ekim 2004 tarihinden önce izinsiz olarak yapılmış her türlü yapıya metrekaresine 5 YTL ödenmesi şartıyla izin verilecek. Peki bu yasa neden önemli ve neden bu kadar gündemde?Öncelikle sadece bir Amerikan şirketini kurtarmak için Türkiye'nin en verimli bölgelerinde bulunan onbinlerce metrekarelik tarım arazileri heba ediliyor. Yasa, resmen ABD'li Cargill firması için çıkarılıyor. Ve hükümetin ABD güdümlü politikaları Cargill yasasıyla birlikte tescillenmiş oluyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın randevu koparmak için vermedik taviz bırakmadığı ABD ziyaretlerinde, Bush'un, PKK sorunundan, Kuzey Irak'taki yapılanmadan ve Türkiye'nin birçok önemli talebinden daha çok önemsediği Cargill konusu, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere tüm Türk yetkililere dayatılıyor. Hükümet üyeleri de her ABD temaslarında Cargill'le ilgili çok önemli sözler verip öyle dönüyorlar. Hükümetin son çıkardığı yasayla birlikte, Danıştay'ın onay, izin ve ruhsatlarını iptal etmesine karşın yasalara ve yargı kararlarına aykırı olarak Bursa'da faaliyetini sürdüren Cargill firmasına resmen "özel statü'' getiriliyor. ABD şirketi Cargill'e özel statü getiren yasa şu hükmü içeriyor: "Üzerinde kurulu sanayi tesisleri bulunan, arazi alanı 150 bin metrekareden büyük, kurulduğu dönemde geçerli olan imar planları uyarınca gerekli izinleri alarak faaliyete geçmiş, mülkiyeti yatırımcılara ait alanlar, mülk sahibi gerçek ya da tüzelkişilerin başvurusu ve bakanlığın uygun görmesi üzerine, kurulun değerlendirmesinin ardından Bakanlar Kurulu kararı ile özel endüstri bölgesi olarak ilan edilebilir. Özel endüstri bölgelerinin kamulaştırması yapılmaz.Bölgenin yönetim ve işletmesinden mülk sahibi gerçek ya da tüzelkişiler sorumlu olur. Bakanlar Kurulu kararıyla özel endüstri bölgesi ilan edilen alanlarda yer alan ve daha önce izin, onay ve ruhsatları alınmış yatırımların tüm izin, onay ve ruhsatları geçersiz kılınmış olması durumunda dahi yenilenir.'' Bursa'nın en verimli tarım arazilerinin göbeğine, İznik gölünün kıyısına musallat olan Cargill firması, mısır üretim işi yapıyor. Cargill, Bursa ve İstanbul tesislerinde yılda 600 bin ton mısır işleyerek 440 bin ton glikoz ve fruktoz şurubu üretiyor. Yani ABD'nin Türkiye'nin en verimli arazilerine zorla yerleştirdiği bu şirket, ABD için kritik bir sektör.Cargill, Bursa Valiliği İl İdare Kurulu'ndan aldığı inşaat ve imar ruhsatı izniyle 1998 yılında yatırıma başladı. Yüksek Planlama Kurulu, Cargill'in yatırım yaptığı 195 bin metrekarelik toprağı "tarım dışı alan'' ilan etti. Ancak bu talana karşı harekete geçen sivil toplum kuruluşlarının başvurusu üzerine Bursa 2. İdare Mahkemesi, yürürlüğün durdurulmasına karar verdi. Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, 18 Nisan 2002 tarihinde Cargill'e verilen deşarj ve emisyon izinlerinin iptalini kararlaştırdı. Danıştay'ın kararına karşın 57. hükümetin ilke kararı ile Cargill, faaliyetlerini sürdürdü. AKP hükümetleri de benzer kararlar alarak yargı kararlarını yok saydı. Son yasayla da, Türk yargısının verdiği kararlar ayaklar altına alınıyor. Tıpkı yabancıya toprak satışı konusunda Anayasa Mahkemesi'nin verdiği önceki kararların çiğnenmesi gibi, Cargill konusunda da Türk yargısının kararları değil, Bush dayatması daha etkili oluyor. Geçtiğimiz Ekim ayı başında Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla Cargill şirketini ziyaret eden Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, Türk yargısının aldığı kararları kastederek, "Ülke menfaati nerededir onu herkesin değerlendirmesi lazım. Dayatmaların ülkeye fayda getirmediğine inanıyorum..." şeklinde bir açıklama yapmıştı. Yani hükümetin mantığına göre, Türkiye'nin en verimli tarım arazilerinin ABD işgaline uğraması ve bu konuda ABD'li yetkililerin yaptıkları baskılar "dayatma" değil, Türk yargısının, Türk topraklarını ve Türk çıkarlarını koruması dayatma!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012