Saddamlı yılları hatırlarsınız! Kendisine hiçbir şekilde muhalefet edilmesini hazmedemezdi. Zalimdi. Türkmenlere karşı kimyasal silah kullandığı, binlerce Türkmen'i katlettiği de biliyorsunuz. Türkiye bayağı bir tepki (söz ile) göstermişti. Ama ABD ile dostluğu devam ettiği için ayaktaydı.
Saddam'ın, ABD ile kadim dost olduğu bu yıllarda, PKK'nın da yeni yeni adı duyuluyordu. PKK'nın merkezi Kandil'di. Kandil'de, K. Irak'ta yani Saddam'ın ülkesindeydi. DİKKAT EDİN! O günde, bugün de hiç kimse Saddam'ın, PKK'ya yardım ettiğini iddia bile etmemişti.
Saddam'ın 'kadim dostluğa' aykırı hareket etmeye başladığı yıllarda Barzani ve Talabani, ABD'nin ellerine verdiği muhalefet veya isyan bayrağını açtılar. Özal bu ikisine de 'kırmızı pasaport' çıkarttı. Hemen akabinde Körfez Harekatı ve 36. Paralel çizgisi.
Artık resmi olmasa da Barzani ve Talabani'nin bir ülkesi vardı. Irak bölünmüştü. PKK güçlenmeye devam ediyordu. Tabloya rağmen hiç kimse, 'SADDAM, TÜRKİYE'YE KARŞI PKK'YI BESLİYOR, BÜYÜTÜYOR, KULLANIYOR' demedi.
Kimdi bu PKK'yı besleyen, büyüten, kullanan? Barzani, Talabani derseniz, değil. Çünkü onlarda beslenene, büyütülen vatan hainlerindi. Peki, kimdi bu PKK'yı besleyen? Kim, kim?
Kim olduğunu Erdoğan'da, Kılıçtaroğlu'da, Bahçeli'de, Demirel'de, Çiller'de, Özal'da, Ecevit'te yani bütün siyasiler, bütün genelkurmay başkanları ve askerler, bütün medya biliyordu. PKK'yı besleyen, büyüten, kullanan ABD idi, NATO idi.
İtirazı olan? Yok. Devam edelim?
Hafız Esad (Beşşar'ın babası) zalimdi. O da Saddam gibi muhalif her sese en sert tepkiti gösteriyor, katliamlar yapıyordu. Artı PKK'nın başı Öcalan'ın, ülkesinde ikamet etmesine izin vermişti. (K. Suriye'deki, Kürtlerin kontrolünü sağlamak için) İlginçtir! Bu tabloya rağmen Suriye sınırımız 900 kilometre sağlamdı. PKK'lılar giriş yaptı, binlerce ton bomba yakalandı, on binlerce silah ele geçti gibi haberler gelmiyordu.
Öcalan yıllarca bu ülkede 5 yıldızlı bir hayat sürdü. Yunan, Alman, İngiliz, Fransız, ABD ve birçok ülke yetkilileriyle Suriye'de görüştü, konuştu, Türkiye üzerinde planlar yapıldı. Ülkemiz siyasileri de, askerleri de, medyası da bunu biliyor ve görüyordu. Ama ucuz laf dışında icraat yoktu.
Ve anaların gözyaşı artınca siyasilerimiz ve askerlerimiz icraat kararı aldılar. Hafız Esad, Öcalan'ı kovdu. Gittiği ülkede de duramadı. Türkiye istiyor, sahibi nazlanıyordu. En son sahibi ikna edildi ve Kenya'dan teslim alınıp, ülkemize getirildi.
Tabi Öcalan'ın (PKK'nın) sahibi kim, diyorsunuz? ABD kardeşim. ABD, Öcalan'ı o milliyetçi, cumhuriyetçi, halkçı koalisyona 'idam etmeyeceksiniz' emriyle beraber verdi. Tamam denildi ve sular duruldu. Ama terör bitmedi. Sadece sahibi tarafından bağlandı, uykuya yatırıldı.
Ülkemiz 80'lere, 90'lara göre silah teknolojisi, istihbarat, haberleşme vs. bakımlarından bakarsak çok çok ileride. Ama ülkemiz yanıyor, terör devlete kafa tutuyor ve bir ümitsizlik ortamı var.
Sayın Erdoğan son bir yıl içerisinde defalarca; "Terör örgütleri akrep gibidir. Eninde sonunda kendilerini taşıyanları, destekleyenleri, kullananları da sokarlar." Cümlesini kurdu.
Açıktır ki! PKK'yı büyüten, debine koyan Saddam veya Hafız Esad değil. Bunlar öldü. PKK büyüuor. Yeni Irak yönetimi kendi derdinde. Beşşar Esad ise Hçlılara karşı artı PKK'nın Suriye versiyonu PYD'ye (YPG) karşı savaşıyor.
Sayın Erdoğan'a sormak istiyorum; Dün dağlarımızdan aşağı inemeyen PKK şimdi TBMM'nin yanında, İstanbul'un ortasında, Manisa'da, Afyon'da, İzmir'de, Giresun'da yani Türkiye'nin dört bir yanında bomba patlatıyor, yol kesiyor. Devlete meydan okuyor.
650'den fazla vatan evladını kaybettik. Binlerce yaralımız var. İtiraf edilmese de doğu ve güneydoğu coğrafyamızda gayri resmi bir tahliye süreci yaşanıyor. PKK kolorduya saldırıyor. Nerde, ne zaman eylem yapacağını kimse kestiremiyor. Ülkenin her tarafında korku, korkulu bir bekleyiş var.
Sonuç!
Ülkemizin bu noktaya gelmesinin sebebi çözüm süreci ile birlikte açıkça PKK'nın cebe konulması. DAHA DA ÖNEMLİSİ İSE İKTİDARIN, ABD'Yİ KALBİNE SOKMASIDIR.
Kalpten ABD (NATO) atılmadıktan sonra PKK daha çok sokar.
Saddam'ın, ABD ile kadim dost olduğu bu yıllarda, PKK'nın da yeni yeni adı duyuluyordu. PKK'nın merkezi Kandil'di. Kandil'de, K. Irak'ta yani Saddam'ın ülkesindeydi. DİKKAT EDİN! O günde, bugün de hiç kimse Saddam'ın, PKK'ya yardım ettiğini iddia bile etmemişti.
Saddam'ın 'kadim dostluğa' aykırı hareket etmeye başladığı yıllarda Barzani ve Talabani, ABD'nin ellerine verdiği muhalefet veya isyan bayrağını açtılar. Özal bu ikisine de 'kırmızı pasaport' çıkarttı. Hemen akabinde Körfez Harekatı ve 36. Paralel çizgisi.
Artık resmi olmasa da Barzani ve Talabani'nin bir ülkesi vardı. Irak bölünmüştü. PKK güçlenmeye devam ediyordu. Tabloya rağmen hiç kimse, 'SADDAM, TÜRKİYE'YE KARŞI PKK'YI BESLİYOR, BÜYÜTÜYOR, KULLANIYOR' demedi.
Kimdi bu PKK'yı besleyen, büyüten, kullanan? Barzani, Talabani derseniz, değil. Çünkü onlarda beslenene, büyütülen vatan hainlerindi. Peki, kimdi bu PKK'yı besleyen? Kim, kim?
Kim olduğunu Erdoğan'da, Kılıçtaroğlu'da, Bahçeli'de, Demirel'de, Çiller'de, Özal'da, Ecevit'te yani bütün siyasiler, bütün genelkurmay başkanları ve askerler, bütün medya biliyordu. PKK'yı besleyen, büyüten, kullanan ABD idi, NATO idi.
İtirazı olan? Yok. Devam edelim?
Hafız Esad (Beşşar'ın babası) zalimdi. O da Saddam gibi muhalif her sese en sert tepkiti gösteriyor, katliamlar yapıyordu. Artı PKK'nın başı Öcalan'ın, ülkesinde ikamet etmesine izin vermişti. (K. Suriye'deki, Kürtlerin kontrolünü sağlamak için) İlginçtir! Bu tabloya rağmen Suriye sınırımız 900 kilometre sağlamdı. PKK'lılar giriş yaptı, binlerce ton bomba yakalandı, on binlerce silah ele geçti gibi haberler gelmiyordu.
Öcalan yıllarca bu ülkede 5 yıldızlı bir hayat sürdü. Yunan, Alman, İngiliz, Fransız, ABD ve birçok ülke yetkilileriyle Suriye'de görüştü, konuştu, Türkiye üzerinde planlar yapıldı. Ülkemiz siyasileri de, askerleri de, medyası da bunu biliyor ve görüyordu. Ama ucuz laf dışında icraat yoktu.
Ve anaların gözyaşı artınca siyasilerimiz ve askerlerimiz icraat kararı aldılar. Hafız Esad, Öcalan'ı kovdu. Gittiği ülkede de duramadı. Türkiye istiyor, sahibi nazlanıyordu. En son sahibi ikna edildi ve Kenya'dan teslim alınıp, ülkemize getirildi.
Tabi Öcalan'ın (PKK'nın) sahibi kim, diyorsunuz? ABD kardeşim. ABD, Öcalan'ı o milliyetçi, cumhuriyetçi, halkçı koalisyona 'idam etmeyeceksiniz' emriyle beraber verdi. Tamam denildi ve sular duruldu. Ama terör bitmedi. Sadece sahibi tarafından bağlandı, uykuya yatırıldı.
Ülkemiz 80'lere, 90'lara göre silah teknolojisi, istihbarat, haberleşme vs. bakımlarından bakarsak çok çok ileride. Ama ülkemiz yanıyor, terör devlete kafa tutuyor ve bir ümitsizlik ortamı var.
Sayın Erdoğan son bir yıl içerisinde defalarca; "Terör örgütleri akrep gibidir. Eninde sonunda kendilerini taşıyanları, destekleyenleri, kullananları da sokarlar." Cümlesini kurdu.
Açıktır ki! PKK'yı büyüten, debine koyan Saddam veya Hafız Esad değil. Bunlar öldü. PKK büyüuor. Yeni Irak yönetimi kendi derdinde. Beşşar Esad ise Hçlılara karşı artı PKK'nın Suriye versiyonu PYD'ye (YPG) karşı savaşıyor.
Sayın Erdoğan'a sormak istiyorum; Dün dağlarımızdan aşağı inemeyen PKK şimdi TBMM'nin yanında, İstanbul'un ortasında, Manisa'da, Afyon'da, İzmir'de, Giresun'da yani Türkiye'nin dört bir yanında bomba patlatıyor, yol kesiyor. Devlete meydan okuyor.
650'den fazla vatan evladını kaybettik. Binlerce yaralımız var. İtiraf edilmese de doğu ve güneydoğu coğrafyamızda gayri resmi bir tahliye süreci yaşanıyor. PKK kolorduya saldırıyor. Nerde, ne zaman eylem yapacağını kimse kestiremiyor. Ülkenin her tarafında korku, korkulu bir bekleyiş var.
Sonuç!
Ülkemizin bu noktaya gelmesinin sebebi çözüm süreci ile birlikte açıkça PKK'nın cebe konulması. DAHA DA ÖNEMLİSİ İSE İKTİDARIN, ABD'Yİ KALBİNE SOKMASIDIR.
Kalpten ABD (NATO) atılmadıktan sonra PKK daha çok sokar.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024