Merkez Bankası faiz artıracak mı artırmayacak mı diye sürekli tartışıldı, bu uğurda nice başkanlar, bakanlar feda edildi ve neticede küresel finansörlerin talep ettiği faiz artışı sağlandı. Malum, 475 baz puan faiz artışı istiyorlardı, verildi ve yüzde 10,25 olan politika faizi yüzde 15'e çıkartılmış oldu.
Esasen bu tartışmalar faiz açısından vatandaşı çok fazla da ilgilendirmiyor. Çünkü vatandaşların maruz kaldığı faizle, bu tartışılan faiz arasında dağlar kadar fark var.
Önceki gün bazı gazetelerde bir haber vardı.
Malum, bu tür gerçek haberleri birçok basın medya kuruluşu epeydir görmezden geliyor. Onlar talepler doğrultusunda toz pembe tablo çizmekle meşguller.
Habere göre, Amasya'da merkeze bağlı Kızılca Köyü çiftçileri, Tarım Kredi Kooperatifi'nden aldıkları fide, gübre gibi tarımsal malzemelerin bedellerine uygulanan yüksek faiz ile katılım katkı payı adı altında kooperatifin aldığı yüksek miktarda parayla birlikte borçlarının artması sonucu zor durumda kaldı.
Ağustos ayında eylem yaparak sesini duyurmaya çalışan köylülerin sorunlarıyla ilgilenen olmadı. Kooperatif de borçlarını ödeyemeyen çiftçiler için haciz kararı çıkardı.
Köye jandarma eşliğinde gelen kooperatifin avukatı alacaklarına karşılık köylünün traktörlerini veya araçlarına el koydu. Şu ana kadar 19 köylünün traktör, tarım aracı veya kamyonetinin haczedilerek çekildiği belirtildi.
Çiftçiler üretimlerini devam ettirebilmek için zaruri olarak kredi alıyor.
Ancak çiftçiye kaynak temin ederek destek olması gereken Tarım Kredi Kooperatifi yüksek faiz ve katılım katkı payı isteyince, zaten çok düşük karlarla çalışan çiftçilerin bu borcu geri ödeyebilmesi mümkün olmuyor. Sonuç; haberde olduğu gibi icra ve haciz.
Peki, borçtaki faiz oranı ne kadar? Haberde bu konuda bir örnek verilmiş.
Furkan Türkmen adlı çiftçi, Tarım Kredi Kooperatifi'nden 12 bin 500 TL'lik kredi çekmiş.
Sonrasını Türkmen'in şu ifadeleri özetliyor:
"Beni, ayrıca 6 bin 500 lira katılım katkı payı için borçlandırdılar. Toplam 20 bin lira üzerinden faiz işlettiler. Yaklaşık 10 ay önce aldığım destek şimdi 38 bin lira oldu."
İşte başlıkta sorduğumuz sorunun cevabı burada. Domates fidesi için alınan kredi 12 bin 500 TL, 10 ay sonra geri istenen rakam 38 bin TL. Yüzde 300'den fazla faiz. Üzerinde aylardır tartışılan yüzde 15 faiz nerde, çiftçinin maruz kaldığı yüzde 300 faiz nerde.
Bankalar arası faiz yüzde 10,25'ten yüzde 15'e çıkacak diye MB Başkanı değişiyor, Bakan istifa ediyor ya da ettiriliyor, ama çiftçi yüzde 300 faize maruz kaldığı zaman kimseden tık yok. Çiftçi üretim için mücadele veriyor, hem ailesini geçindirmek istiyor hem de ülkesine kazandırıyor ama günün sonunda traktörünü, tarım aracını, kamyonetini yani üretim için kullandığı her şeyini kaybediyor.
Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer katıldığı Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) Komisyonu toplantısında çiftçilerimizin genel durumunu güzel özetliyor:
"Buğdayda yerli üretici için verilen taban fiyat, yurtdışından ithal edilen buğday fiyatının çok altında kaldı; mercimeğin anavatanı olan Türkiye, Kanada'dan mercimek ithal etti, yerli çiftçinin depolarında nohut dururken, yurtdışından ithal edildi."
"TMO bu yıl makarnalık buğday için ton başına 1800 lira, ekmeklik buğday için de 1650 lira taban fiyat belirledi. Aynı TMO Ağustos'ta yurtdışından 2450 liraya makarnalık buğday, 1800 liraya da ekmeklik buğday ithal edip, yurt içinde makarnalık buğdayı 1950 liraya sattı."
"Cumhurbaşkanı 4 Mayıs'ta yaptığı açıklamada hububatta ton başına 230 lira destek primi verileceğini söyledi. Ancak Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde destek primi 100 lira olarak açıklandı."
"Türkiye'nin kaliteli mercimeğini yurt dışına satıyoruz, ithal gelen ve Türk mercimeğinden daha düşük kaliteli olan mercimeği Türkiye iç pazarına veriyoruz. Bizim insanımız daha kaliteli mercimeği yemeyi hak etmiyor mu?"
"(TMO yetkililerine hitaben) Cumhurbaşkanına sunum yaptığınızda çiftçinin gerçek anlamda perişan olduğunu, kredisini ödeyemediğini, icralık olduğunu, yeterli desteğin verilmediğini, fiyatların yurt dışındaki çiftçiyi korumak için sağlanan kadar olmadığını söylemenizi temenni ederim."
Evet, çiftçinin durumu özetle bu. Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nde ortaya koyduğu milli tarım projelerini hayata geçirmediğimiz müddetçe, çiftçimize Baba Devlet duruşuyla sahip çıkmadığımız müddetçe bu tablo daha da kötüye gidecektir.
Prof. Dr. Baş, Modelinde, çiftçiye daha tohumunu tarlaya ekmeden önce yüzde 50 avans verileceğini, ürün satış fiyatının çiftçilerin oluşturduğu kooperatifler tarafından belirleneceğini, devletin ürün alım garantisi vereceğini, çiftçinin, tarlasının ve de ürününün devlet tarafından bedelsiz bir şekilde sigortalanacağını ve bütün bunların hangi kaynaklarla nasıl yapılacağını bilimsel olarak ortaya koymaktadır.
Milyonlarca çiftçimiz de artık bu çözümü görmeli ve bu projeleri hayata geçirecek olan Bağımsız Türkiye Partisi'yle kader birliği yapmalıdır.
"Siyasetin Delikanlısı" BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş ile beraber tüm hakların doya doya yaşanacağı "kutlu kaderlere" emin adımlarla yürümelidir.
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025