ColaTurka, geleneksel içeceklerimiz arasında baş köşeye göz dikmiş vaziyette. Eskilerin kımızı, şıra, ayran derken ColaTurka, post-modern bir manevra ile atağa kalktı.
Kıymetli yazarımız Alperen Polat'ın, kültürel ve psiko-sosyal bağlamda geçen hafta başında yaptığı ColaTurka tahlili üstüne söz söylemeyi zaid buluyorum. Dolayısıyla sözüm, ColaTurka'nın açtığı çığırın, başka alanlarda da devam etmesi gerektiği üstünedir. Yani sözüm, biraz da PoliTurka üstünedir.
Bugün, milletimizin her alanda dünyaya sunması mümkün olan değerler manzumesi vardır. Kültürel, politik, ekonomik? hangi alan aklınıza gelirse gelsin, hem biz bize yeteriz, hem de kendi değerlerimizden tüm insanlığa istifade ettirecek kudrete ve insan kaynağına sahibiz.
Lakin, sular tam tersine akıyor. Değerlerimiz, ya sömürülüyor, ya da peşkeş çekiliyor. Ya ABD'ye, ya da AB'ye akıtılıyor, akıyor. Milletimiz ise kan ağlıyor. Bu vahim gidişatın öncüleri ise daha ziyade politikacılar ve onlara bağlı bürokratlar olarak beliriyor.
Kimse kimseyi zorlamıyor. İşler gönüllü olarak kotarılıyor.
AB'ciler de gönüllü, Amerikancılar da? Konjontüre göre yanar döner AB-ABD'ciler de kökten gönüllü.
Herhangi bir olay karşısındaki ilk tepki, ilk refleks, içtekini yansıtır, değil mi?
İlk refleks, gönül koordinatıdır, kalp referansıdır.
En basit işten en büyük işlere kadar bu ilk tepkiler, çoook önem arz eder.
Daha sonra akıl devreye girerek, refleksleri süzgeçten geçirir, konjonktüre göre şekillendirir.
İşte tam bu bağlamda şunun altını çizmek lazım; Ankara'dakilerin ilk refleksleri, ya AB, ya da ABD olarak açığa çıkar. İçsel referanslar bundan gayrı sadır olmaz.
Bu iç refleksler, kimi zaman örtülü biçimde biz adam olmayız, kimi zaman açıkça ekonomiyi IMF'den başkası düzeltemez, IMF'siz olmaz, kimi zaman ne AB'siz, ne ABD'siz yapamayız türünden kendini inkâr raddesine varır. İşte Türkiye'nin iflasa sürüklendiği nokta burasıdır. Tam bu noktada PoliTurka şarttır? Yani, milli bir duruş, milli bir politika.
Uzan grubunun, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Hikmetyar'ın dizi dibindeki pozuyla çekilmiş fotoğrafını yayınlaması basit bir iştir.
Ancak bu pozisyona Başbakan Erdoğan'ın Ankara Esenboğa Havaalanında verdiği ilk tepki çok ciddi bir reflekstir.
Ne dedi Erdoğan, Hikmetyar'ı o zamanlar ABD destekliyordu.
Bu ilk refleksin ortaya çıkmasında Dışişleri bakanı Abdullah Gül'ün katkısı büyük. Çünkü Başbakan Erdoğan, sözkonusu fotoğrafla ilgili konuşmayacaktı. Hemen yanıbaşındaki Gül, o zamanlar Hikmetyar ABD tarafından destekleniyordu, şeklinde kulağına su kaçırınca, Erdoğan'ın nutku açıldı. Anlaşılan Gül, bu ABD refleksinde Erdoğan'dan bir adım daha önde.
Ekonomide, politikada, dış politikada, kültürel ve yasal düzenlemelerde hep AB ve ABD'yi referans alan politikacılarımız, 'kıymetli adam olmak' hususunda da ABD referanslı çalışıyorlar. İlk refleksleri, gönül tepkileri bu; ABD desteklemiş ya? Hikmetyar'ın değil, Biz ABD'nin yanındayız dercesine. ABD'nin destek verdiği adamlarla poz verilir, omuz omuza olunur; hiçbir mahzuru yok? Ama ABD ve AB'den referansı olmayanın yanına bile yaklaşılmaz.
Bu refleks ve kalbi sadakat, tarihten bugüne binlerce ibretlik derse rağmen son olarak Kuzey Irak'ta başımıza çuval geçirenlere hoşgörü muamelesi çektirmektedir. Bu refleks ve bu kalbi referans Türkiye'mizin tüm değerlerini IMF kanalıyla yok etmektedir. Bu refleks, bu referans, ülkemizi batırmakta, milletimizin anasını ağlatmaktadır.
Bu vahim gidişatın sona ermesi için, siyasilerimizin gönül dünyasında ve dolayısıyla Ankara'nın dıştan korunaklı politik arenasında ve TBMM'de, Bağımsız Türkiye Partisi'nin tüm vatan sathında başlattığı PoliTurka devri başlamalı.
TBMM kantininde sadece ColaTurka servisi yapılsa, PoliTurka işine katkısı olur mu acaba, ne dersiniz? ColaTurka, Amerikan kovboyu ve Chevy Chase'i bu kadar dönüştürdüğüne göre; bizimkilere de etkisi olur belki? Ne dersiniz?
Kıymetli yazarımız Alperen Polat'ın, kültürel ve psiko-sosyal bağlamda geçen hafta başında yaptığı ColaTurka tahlili üstüne söz söylemeyi zaid buluyorum. Dolayısıyla sözüm, ColaTurka'nın açtığı çığırın, başka alanlarda da devam etmesi gerektiği üstünedir. Yani sözüm, biraz da PoliTurka üstünedir.
Bugün, milletimizin her alanda dünyaya sunması mümkün olan değerler manzumesi vardır. Kültürel, politik, ekonomik? hangi alan aklınıza gelirse gelsin, hem biz bize yeteriz, hem de kendi değerlerimizden tüm insanlığa istifade ettirecek kudrete ve insan kaynağına sahibiz.
Lakin, sular tam tersine akıyor. Değerlerimiz, ya sömürülüyor, ya da peşkeş çekiliyor. Ya ABD'ye, ya da AB'ye akıtılıyor, akıyor. Milletimiz ise kan ağlıyor. Bu vahim gidişatın öncüleri ise daha ziyade politikacılar ve onlara bağlı bürokratlar olarak beliriyor.
Kimse kimseyi zorlamıyor. İşler gönüllü olarak kotarılıyor.
AB'ciler de gönüllü, Amerikancılar da? Konjontüre göre yanar döner AB-ABD'ciler de kökten gönüllü.
Herhangi bir olay karşısındaki ilk tepki, ilk refleks, içtekini yansıtır, değil mi?
İlk refleks, gönül koordinatıdır, kalp referansıdır.
En basit işten en büyük işlere kadar bu ilk tepkiler, çoook önem arz eder.
Daha sonra akıl devreye girerek, refleksleri süzgeçten geçirir, konjonktüre göre şekillendirir.
İşte tam bu bağlamda şunun altını çizmek lazım; Ankara'dakilerin ilk refleksleri, ya AB, ya da ABD olarak açığa çıkar. İçsel referanslar bundan gayrı sadır olmaz.
Bu iç refleksler, kimi zaman örtülü biçimde biz adam olmayız, kimi zaman açıkça ekonomiyi IMF'den başkası düzeltemez, IMF'siz olmaz, kimi zaman ne AB'siz, ne ABD'siz yapamayız türünden kendini inkâr raddesine varır. İşte Türkiye'nin iflasa sürüklendiği nokta burasıdır. Tam bu noktada PoliTurka şarttır? Yani, milli bir duruş, milli bir politika.
Uzan grubunun, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Hikmetyar'ın dizi dibindeki pozuyla çekilmiş fotoğrafını yayınlaması basit bir iştir.
Ancak bu pozisyona Başbakan Erdoğan'ın Ankara Esenboğa Havaalanında verdiği ilk tepki çok ciddi bir reflekstir.
Ne dedi Erdoğan, Hikmetyar'ı o zamanlar ABD destekliyordu.
Bu ilk refleksin ortaya çıkmasında Dışişleri bakanı Abdullah Gül'ün katkısı büyük. Çünkü Başbakan Erdoğan, sözkonusu fotoğrafla ilgili konuşmayacaktı. Hemen yanıbaşındaki Gül, o zamanlar Hikmetyar ABD tarafından destekleniyordu, şeklinde kulağına su kaçırınca, Erdoğan'ın nutku açıldı. Anlaşılan Gül, bu ABD refleksinde Erdoğan'dan bir adım daha önde.
Ekonomide, politikada, dış politikada, kültürel ve yasal düzenlemelerde hep AB ve ABD'yi referans alan politikacılarımız, 'kıymetli adam olmak' hususunda da ABD referanslı çalışıyorlar. İlk refleksleri, gönül tepkileri bu; ABD desteklemiş ya? Hikmetyar'ın değil, Biz ABD'nin yanındayız dercesine. ABD'nin destek verdiği adamlarla poz verilir, omuz omuza olunur; hiçbir mahzuru yok? Ama ABD ve AB'den referansı olmayanın yanına bile yaklaşılmaz.
Bu refleks ve kalbi sadakat, tarihten bugüne binlerce ibretlik derse rağmen son olarak Kuzey Irak'ta başımıza çuval geçirenlere hoşgörü muamelesi çektirmektedir. Bu refleks ve bu kalbi referans Türkiye'mizin tüm değerlerini IMF kanalıyla yok etmektedir. Bu refleks, bu referans, ülkemizi batırmakta, milletimizin anasını ağlatmaktadır.
Bu vahim gidişatın sona ermesi için, siyasilerimizin gönül dünyasında ve dolayısıyla Ankara'nın dıştan korunaklı politik arenasında ve TBMM'de, Bağımsız Türkiye Partisi'nin tüm vatan sathında başlattığı PoliTurka devri başlamalı.
TBMM kantininde sadece ColaTurka servisi yapılsa, PoliTurka işine katkısı olur mu acaba, ne dersiniz? ColaTurka, Amerikan kovboyu ve Chevy Chase'i bu kadar dönüştürdüğüne göre; bizimkilere de etkisi olur belki? Ne dersiniz?
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019