Evet, Sayın Cumhurbaşkanının açıklaması bu. Peki, deprem nedir, alet midir, edevat mıdır? Hayır, Türkiye'nin ekonomisi kadar, işsizlik sorunu kadar, iç ve dış odaklı terör tehditleri kadar tehlikeli ve hayati bir gerçeğidir.
Bu öyle bir gerçek ki, sadece son 30 yılda on binlerce can verdik, milyarlarca dolarlık maddi kayıplar yaşadık. Yaşanılan ve hala yaşanmakta olan acıları ölçebilen bir alet henüz icat edilmedi!
Bu mealde milletin parasıyla yapılan demiyorum, yaptırılan bir köprü, tünel, yol vs. siyasete alet ediliyor ve şova dönüştürülüyorsa deprem neden siyasete konu olmasın?
Ordumuzun yurt içi ve yurt dışı operasyonları hatta verdiğimiz şehitler ve o şehitlerin cenazeleri siyasete alet ediliyorsa deprem gerçeği neden siyasete alet edilmesin?
Hadi çıtayı biraz düşüreyim! Elazığ Valisi'nin, üç bakanın önünde, 'kamuoyunda da algı çok iyi' sözünün Türkçe meali nedir? Nasıl anlaşılmalıdır? Sayın Vali, kimden korkuyor veya kime yaranma gayretinde?
Ya o üç bakanın kameralar karşısında her cümleye; "Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla" başlamaları nasıl izah edilebilir?
Yani Sayın Cumhurbaşkanı talimat vermese İçişleri Bakanı, Sağlı Bakanı, Çevre Bakanı Ankara'da mı oturacaktı?
O sihirli cümle
Soma maden faciasında, Pamukova faciasında, Ağrı, Simav, Van ve diğer birçok facia ve afetlerde kullanılan o cümle Elazığ depremi sonrasında da kullanıldı.
Sayın Erdoğan; "Tabii biz kaza ve kadere iman etmiş insanlarız, her şeyden önce Müslümanız. Kaza da kader de imanımızın gereğidir" dedi.
Bahsettiğim facialarda, tabi afetlerde ve son yaşadığımız bu depremde hiç kimse kaderi sorgulamadı.
Haşa! 'Allah, neden bize acı veriyor, neden fay hatları altımızdan geçirdi, neden bu fay hatlarının kırılmasına müsaade ediyor' vs. diye kimse sorgulamadı, sorgulamadık, sorgulamayız da...
Ama yıllardan beri, 'bu tür afetler bizler için büyük bir imtihan' deyip de, bu imtihana hazırlanmayan siyasi iktidarları, plan ve projesiz muhalefet partilerini sorgularız.
Anadolu'daki fay hatlarını, bu faylardaki sismik hareketlilikleri artık vatandaşımız bile ezberledi.
Peki, 18 yıllık iktidar bu fayları neden görmedi, görmüyor?
İşte onlarca bilim adamı, hem bu bölge için hem de tüm Türkiye için gelen tehlikeyi yıllar öncesinden hatta dört ay öncesinden haber vermiş ve yapılması gerekenleri sıralamıştılar.
Bugün, 'Ağır hasarlı ve hasarlı binaları tespit ettik. Hemen yıkıp, ivedilikle sağlam konutlar yapacağız' diyen yetkililer bu yapılması gerekenleri depremden önce neden yapmadılar?
Bilgileri mi yoktu? Hayır, vardı. Neden yapmadılar?
Yoksa Sayın Bakan'ın, 'her şeyi devletten beklemeyin' sözünden kasıt bu muydu?
Ekranlara bakıyorum. Sağlık Bakanı hastaneleri geziyor, bilgi alıyor ve depremde hastanelerde herhangi bir olumsuzluk yaşanmadığını, belirtiyor.
Milli Eğitim Bakanı okulları geziyor, okullar hakkında bilgi alıyor ve okullarımızda herhangi bir tehlike yok, açıklaması yapıyor.
Peki, bu denetim ve açıklamalar deprem olduktan sonra mı yapılır?
Ya birkaç hastane veya okul yıkılsaydı Sayın Bakanlarımız ne diyecekti?
İşte İstanbul! Her gün işe gelip-giderken 5.8'den sonra mühürlenen Gültepe mevkiindeki bir okulun önünde geçiyorum. 5 ay geçti. Okul öylece duruyor.
Bu mu depreme hazırlanmak!
Elazığ'ın toplan nüfusu 600 bin civarında. 7 ila 7.5 arasında deprem bekleyen İstanbul'da ise 400 bini ağır riskli yaklaşık 2 milyon konut deprem tehdidi altında.
25 yıl özelden, 18 yıldır genelden idare ettiğiniz İstanbul için ne yaptınız?
İnsanımız için, insan hayatı için bu gerçekleri yazmak depremi siyasete alet etmek midir?
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024