Bugün en alt kademe devlet makamından en üst makama kadar bütün makam ve kurumlar zan altında. Her geçen gün saygınlıklarını kaybediyorlar.
Bu kurum ve makamların itibarı, millet nazarında son yıllarda çok zedelendi ve zedelenmeye devam ediyor.
Neden, sorusunun cevabı çok net; bu makamlarda oturan kişiler veya bu makamlarda oturan kişilerin yakınları, dostları, ortak menfaatleri olan kişilerin söz, fiil ve uygulamalarından ötürü.
Hemen her gün haberlerde bu zedelenmeye, lekelenmeye örnek olacak onlarca haber izliyoruz.
Bir vali ispatlı bir şekilde milli eğitim müdürünü görevden alıyor. Sonra vali görevden alınıyor.
Neden? O müdürün ağabeyi Cumhurbaşkanı baş danışmanıymış!
Sonuç, Cumhurbaşkanlığı makamında oluşan büyük bir leke!
Bir bakanın kardeşi, abisi, yeğeni, dayısının oğlu, amcasının kızı vs. elçilik dâhil birçok devlet kademesinde işe başlamış, atanmış.
Bakan, vekil, yüksek yargı mensupları vs. devletin imkânlarını kullanarak tatile, düğüne, yazlığa vs. gitmiş. Al sana bir büyük leke daha.
Bir tarafta Diyanet İşleri'nin başkanının bindiği milyonluk lüks araç haberi, diğer tarafta Diyanet'e bütçe yetişmiyor haberi. Tablo simsiyah.
Rektörlüklerin hali ortada. Mahkemelerin kararları, yüksek yargının duruşu ortada…
Valilikleri hiç sormayın. 'Gavatı' herkes hatırlıyor. Ordu'daki olay zaten yargıda…
Hele halka en yakın belediye başkanlıkları o kadar lekeli ki, artık bu lekeleri tarz olarak kabul edip, millete de kabul ettiriyorlar.
Düşünsenize! Bir belediye yüz binlerce lirayı, 'döner ısmarladım, fıstık aldım' diyerek gider gösteriyor.
Bir başka belediye borç içinde, temel görevlerini aksatıyor ama başkana 600 bin TL'ye araç alarak gider gösteriyor.
Bir başkası, oğlunu bir kurama 7 bin TL maaşla atıyor. "Ne yapayım! Güvenebileceğim başkası yoktu" diye de savunma (!) yapıyor.
Neticede her şey gözünüzün önünde… Gerçek şu ki, kanuni zorunluluk bir tarafa sıradan bir vatandaşın gözünde devletin en yüksek makamlarının değeri bile çok azaltıldı.
Vatandaş artık önemsemiyor, değer vermiyor, kale almıyor. Hatta hakaret etme noktasına bile geliyor. Ta ki işi düşene kadar. İşi düştü mü de adeta secde ediyor.
Yalnız! Burada en son suçlanacak vatandaştır. Makamları işgal edenler, o koltukların hakkını vermeli ve tartışmaya açmamalıydılar. Yazık.
Devlet kurumlarının itibarının zedelenmesi, devlet itibarının zedelenmesidir. Bu ise devlet ve millet için büyük bir zayıflık göstergesidir.
* * *
Kendisi de, ismi de, şanı da, şerefi de, icraatı da, sözü de güzel olandan bir nükte ile bitireyim;
İmam Ali Efendimiz, Mısır'a Vali olarak atadığı Malik b. Eşter'e diyor ki;
"Ey Malik! Eşin dostun veya reayadan ahbap ve akrabalarının istek ve arzuları, reayanın huzurunu kaçırırsa veya Allah'ın rızasına aykırı düşerse, olaya insaf ve iyi niyetle yaklaşmalı ve Allah'ın rızasına aykırı davranmaktan uzak durmalısın. Eğer bunun tersini yaparsan zulmetmiş olursun.
Allah buyurur ki: 'Kötülüğün cezası yine onun gibi bir kötülüktür. Kim affeder, barışırsa onun mükâfatı Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez.'
Unutma ki, Allah'ın kullarına zulmedenin davacısı Allah'tır, Allah'ın kulları değildir.
Allah da bir kimseye hasım oldu mu, o kimsenin tutunabileceği bütün deliller batıldır. Ölünceye kadar yahut tövbe edinceye kadar, Allah ile savaş halinde olur. Zira zulüm ehlini gözetim altında tutan Cenab-ı Allah, mazlumların bedduasını işitir, zalimlere de zamanı gelince azabını yollar." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali eserinden)
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024