Maalesef 'istismar' kavramı çok sık kullanıldığı bir zaman diliminde yaşıyoruz. İstismar, denilince ne hazindir ki aklımıza ilk, 'çocuk istismar' haberleri geliyor. Bu, milletimizin utancıdır. Ama şu da bir gerçek ki, günümüzde istismar edilmeyen hemen hemen hiçbir başlık yok.
Siyaset istismar ediliyor. Tarih istismar ediliyor. Milli değerlerimiz istismar ediliyor. Mal, makam, mevki, şöhret elde etmek için şahsiyetler, cinsiyetler istismar ediliyor. Ele geçirilen mal ve makamlar da istismar ediliyor.
Hiç bitmeyen ama bir türlü dur, diyemediğimiz istismar ise inancımız yani İslam'ın istismarıdır.
Şunu çok rahatlıkla ifade edeyim ki, eğer bizler topyekûn inancımızın istismarına 'hayır' diyebilseydik emin olun yukarıda bahsettiğim istismarları belki de hiç konuşmayacaktır.
İslam'ın istismarı öyle bir şey ki, hem milli, hem manevi, hem de benliğimizi, bir ve beraber olmamızı engelliyor.
Merhum Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın; "Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzün, milli bütünlüğümüz de dini bütünlüğümüzün teminatıdır" hakikatini dağ, taş ezberledi. Ama taştan katı kalpler maalesef hâlâ anlayamadı.
İşte taştan katı bu kalpler bugünlerde hem içeride, hem de dışarıda yine devrede. Bir kesim, din adına istismar yaparken diğer kesim de bunlara bakarak dini hedef alıyor ve istismarda iş birliği yapıyorlar.
Gerek din adına isim yapmış, gerekse sözüm ona çağdaşlık, özgürlük üzerine isim yapmış kişiler ekranlarda, medyada birbirleri üzerinden ortalığı fitneye veriyorlar.
Bunlara aldanan insanımızın bir kesimi, diğer kesimi tekfir etmeye kadar varan cümleler kurarken diğer kesim de, "İslam buysa ben Müslüman değilim" restini çekiyor.
Oysa hep dedik! Birilerine bakarak, inanarak İslam'ı yorumlamayın. Hata İslam'da değil, insanda diye.
İnanç istismarı öyle bir konudur ki, hem devletin varlığı ve bölünmez bütünlüğünü, iç ve dış politikayı, ekonomiyi, eğitimi, sağlığı, toplumun birlik ve beraberliğini direkt etkiler.
Bu istismara 'dur' dememiz lazım ki, içerde bir ve beraber olalım, dışarıda da Amerika'sına, Yunan'ına, Fransız'ına, İngiliz'ine vs. karşı dik duralım.
Bu birliğin, dik duruşun adı milletimizin bütün öğeleriyle Ehl-i Beyt merkezinde buluşmasıdır.
Bu hakikati Prof. Dr. Haydar Baş 2012 yılında İstanbul Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen Ehl-i Beyt sempozyumunda şöyle dile getiriyordu:
"Ortak payda, Kur'an ve hadislerin beyan ettiği Ehl-i Beyt görüşünde ve yaşantısında bir ve beraber olmaktır. Her iki dünya da, Ehl-i Beyt etrafında akaidini ve İslamî şartlarını yaşamalıdır.
Bu aynılık, sosyal hayata da yansımalı. Siyasette, kültürde, medeniyette bir ve beraber olarak İslam kardeşliği temin edilmelidir.
Esasen Sünni, Şii, Caferi ve Alevi dünyası, birbirinin kardeşidir. Birbirinin itikat ve ibadetine her konuda sahip çıkacak; can, mal ve namus emniyetini koruyacaktır.
Böylece vücuda gelen İslam kardeşliği adındaki birlik, bu dünyanın canına, malına, namusuna, din ve vicdan emniyetine savaş açan Haçlı dünyasının karşısında bir bilek ve bir yürek olabilecektir.
Bu sayede İslam coğrafyasının yeraltı ve yer üstü kaynaklarının sömürülmesinin de önüne geçilecektir…
İslam kardeşliği anlayışı ile vücuda gelecek Şii-Sünni bloğu aynı zamanda, Müslüman olan bütün ırkların kardeşliğine sebep olarak, suni Şii-Sünni ayrılığı kullanılarak ortaya çıkabilecek muhtemel savaşların da önüne geçecektir.
Bu coğrafyada vücuda gelecek böyle bir blok, ekonomik, kültürel, siyasi birlikteliğinin yanı sıra, birliği koruyacak olan bir silahlı gücün oluşması ile arzu edilen ve Müslümanların beklediği en mükemmel birlik haline gelecektir.
İslam dünyasının ihtiyacı budur
Bugün, özellikle İslam dünyasının ihtiyacı bunadır. İslam âlemi üzerine yönelen kaynaklar savaşının yaşandığı günümüzde İslam kardeşliği birliği bir zarurettir.
Kaldı ki, insanlığın hangi dinden olursa olsun can, mal, namus, din ve vatan emniyetini temin edecek olan Ehl-i Beyt etrafındaki İslam kardeşliğidir. Çünkü yalnızca bu birlik dil, din farkı gözetmeksizin bütün insanların hayat garantisi olacaktır" demişti.
Eğer yeniden milli ve manevi eksenimize dönmek istiyorsak bu hakikate inanmamız ve hep beraber yürümemiz şarttır.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024