Tüm dünyanın gözü Doğu Akdeniz'deki doğalgaz ve petrol zenginliğinde…
Doğalgaz ve petrol pastasından pay alabilmek için Doğu Akdeniz'e kıyısı olan olmayan birçok ülke bölgede faaliyet gösteriyor.
İsrail, Mısır, Güney Rum kesimi, Yunanistan, Lübnan, Suriye ve Libya Doğu Akdeniz'e kıyısı olanlar; ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Güney Kore de kıyısı olmayanlar…
Doğu Akdeniz'de en fazla kıyı uzunluğuna sahip olan Türkiye de KKTC ile beraber hareket ediyor ve de Fatih ve Yavuz isimli iki sondaj gemisi ile faaliyet gösteriyor.
Son tespit edilen rezervlere göre, iştah kabartan bu bölgede, 3,5 trilyon metreküp doğalgaz, 2 milyar varil petrol bulunuyor.
Ama emin olun ki, bu sadece buzdağının görünen yüzü… Tüm dünya buraya çörekleniyorsa, bilin ki bu rezerv rakamlarının çok daha fazlası burada mevcut…
Bölgede sondaj yapan dev petrol şirketleri içinde kimler yok ki…
ABD'li Exxon Mobil ve Noble, Fransız Total, İtalyan Eni, Güney Koreli Kogas, Katar Petroleum, İngiliz BG, İsrailli Delek ve Avner…
ABD stratejik müttefikimiz(!), Fransa et bile ithal ettiğimiz dostumuz(!), ayrıca Fransa ve İtalya siyasilerimizin girmek için çok umutlu oldukları, hayaliyle yaşadıkları AB'nin önemli iki üyesi, Güney Kore bağımsızlıkları için 5 bin şehit verdiğimiz dostumuz(!)…
Katar ise siyasilerimizin çok yakın gördükleri, zor zamanlarında sahip çıktıkları, Türkiye'deki önemli kamu ihalelerinde (Tank Palet fabrikası gibi) öncelik tanıdıkları çok yakın bir dostumuz(!)…
Bunların hepsi sözüm ona ya müttefik ya da dost ama Doğu Akdeniz'de bizim karşımızdalar, Rum kesiminin yanındalar…
Tarihte yaşadığımız birçok olay gibi, Doğu Akdeniz'de yaşadığımız son gelişmeler de bütün bu ülkelerle ilişkilerimiz konusunda çok önemli bir turnusol…
Sadece bu konuda mı? Elbette ki hayır…
Uyguladığımız dış politikanın da temelden yanlış olduğunun en büyük göstergesi…
Atalarımız "İğneyi kendine çuvaldızı başkalarına batır" demişler… Çuvaldızı başkalarına batıralım, tamam da, iğneyi de kendimizi batırmayı ihmal etmeyelim.
Suçu hep başkalarına atmak sorumluluktan kaçmanın en kolay yoludur.
Peki, doğru adımlar atsak, doğru bir duruş sergilesek, bize düşmanlık etme niyetinde ve hesabında olanlar hiç buna fırsat bulabilirler miydi?
Bu İngiliz, bu Fransız, bu İtalyan, bu ABD'li Atatürk zamanında da İngiliz'di, Fransız'dı, İtalyan'dı, ABD'liydi. Emin olun ki bugün rahatlıkla hayata geçirdikleri menfur planları o gün de planlıyorlardı.
Ama Atatürk öyle bir lider, öyle bir devlet duruşu ortaya koydu ki, adamlar planlarını ceplerine koymak zorunda kaldılar.
Atatürk'ün Türkiye'sinin bükemedikleri elini öpmek zorunda kaldılar.
Doğu Akdeniz'de Türkiye adına Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) faaliyet gösteriyor. Açıklamalara göre, TPAO'ya sondaj yetkisini veren KKTC… TPAO, KKTC'nin münhasır ekonomik bölgesinde arama ve sondaj faaliyetlerini yürütüyor.
İşte asıl problem de burada başlıyor.
Türkiye dışındaki ülkelerin tamamı Güney Rum kesiminin "Kıbrıs Cumhuriyeti" adıyla verdiği yetkiyle hareket ediyor ve anlaşmalarını Rum kesimiyle yapıyor.
KKTC'yi tanıyan tek ülke Türkiye, diğerleri tanımıyor.
Diğer ülkeler KKTC'yi tanımadığı için Türkiye'ye verdiği ruhsatları da tanımıyor ve Türkiye'nin sondaj faaliyetlerini illegal kabul ediyor.
Öncelikle Doğu Akdeniz'de TPAO doğalgaz ve petrol sondaj faaliyetlerini en uzun kıyı uzunluğuna sahip Türkiye'den aldığı ruhsatla yapmalıdır. Elbette ki bu, Doğu Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerle münhasır ekonomik bölge (MEB) anlaşması yapmayı gerektirir.
Yani şu an kavgalı olduğumuz Mısır'la, Suriye'yle, Lübnan'la, Libya'yla ilişkilerimizi yeniden onarmalı ve geliştirmeliyiz.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın "bölgesel sorunları bölge ülkeleriyle işbirliğini geliştirerek çözmeliyiz" prensibi burada önemlidir.
Biz bu noktada adım attığımızda emin olun ki, bu Müslüman ülkeler MEB anlaşmaları için Güney Rum kesimini değil, Türkiye'yi tercih edeceklerdir.
Diğer önemli nokta ise, dünyanın tanımadığı KKTC'den icazetle adım atmak yerine, dünyanın tanıdığı bir KKTC ile adım atmak daha mantıklı olandır.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın 2013 yılında Kıbrıs'ta gerçekleştirilen 8'inci Milli Ekonomi Modeli Kongresi'nde ifade ettiği gibi; KKTC tam bağımsız bir devlet olmalıdır, Türkiye, KKTC'yi tüm dünyaya tanıtmak için öncülük etmelidir.
Türkiye gerçekten istese; Rusya KKTC'yi tanır mı, tanır; Çin, Hindistan, İran, Azerbaycan, Lübnan, Katar, Pakistan ve daha niceleri rahatlıkla, hiç düşünmeden tanır mı, tanır. O halde Türkiye'nin siyasileri, KKTC konusunda üzerlerine düşeni yapmayarak niçin KKTC'nin tam bağımsız ve tanınan bir devlet olmasına mani oluyorlar?
KKTC tanınırsa, Türkiye ve KKTC Doğu Akdeniz'deki doğalgaz ve petrol payını rahatlıkla alır.
Ayrıca Türk askerinin Ada'daki varlığının daha sağlam olması için Sayın Baş'ın tavsiye ettiği bu adımların acilen atılması şart ve zaruridir.
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- Milli kimliğimizi korumak için yeni anayasaya hayır / 13.03.2024
- ‘Memnun değilsen, mecbur değilsin’ / 12.03.2024
- Rahmet ve bereket ayına ulaştık / 09.03.2024
- Emekliler yılında emekli can çekişiyor / 08.03.2024
- Anketlere aldanmayın! / 06.03.2024
- Türk milleti ‘değişim’ istiyor / 05.03.2024
- 13 bin dolar kişi başı milli gelir nerede? / 02.03.2024